18. Fikir

447 57 34
                                    

İyi okumalar...


"Taehyung hayal de çabuk. Rüya görüyorsun de." Sevgilisi başını arkaya atarak bir kahkaha patlattı. "Gülmesene."

"Ama çok tatlısın." Dudaklarını Jimin'in dudaklarına bastırdı uçak durduğunda. "Gülmeden duramıyorum."

Şu ana dek öyle bir organizasyon yapmıştı ki Jimin yalnızca Avrupa'da bir yere gittiklerini bilir şekilde binmişti uçağa. Bilet Taehyung'un elinden kayıp düşmese vardıkları ülke hakkında en ufak bir fikri yoktu. Jimin kendisini bir kez daha, bu sefer daha derin öpen sevgilisini itti.

"Taehyung, insanların içinde yapma şunu." Omuz silkti diğeri.

"Burada seni çok daha fazla öpeceğim Park Jimin, buna alışsan iyi edersin." Önce kabin bagajını indirdi uzun boylu. İkisi için tek bir bavul yetmişti. Bavulu önünde sürüklerken Jimin'in elini kavradı boştaki eli. Parmaklarını birbirine geçirip havaalanının çıkışına yöneldiler.

"Şehir merkezine mi gidiyoruz? Neyle gideceğiz?" Jimin'in heyecan barındıran sorularına gülümseyip elinde adının yazılı olduğu kartı tutan adama yöneldi. Dudaklarını araladı sevgilisini belinden yakınına çekerek.

"Merhaba, ben Kim Taehyung." derken İngilizce konuşuyordu. Adam hafifçe eğildi, Taehyung'un elindeki bavulu alıp arkasında kalan siyah araca yöneldi. "Bizi alması için bir müşterimizle görüştüm. Dönüşte de bizi havaalanına onlar bırakacak. Buraya geleceğimizi öğrenince yardımcı olmak için ellerinden geleni yaptılar." diye açıkladı Jimin'e olayı. Çünkü onun bu siyah aracı sorgulayacağını biliyordu.

"Ee, nereye gideceğiz ilk?" Omzundaki baş otele az bir mesafe kala kalkmış, Jimin'in parlak bakışları yan profiline dikilmişti. Taehyung onun bu hevesli haline gülümserken yanağını öptü.

"Otele gidiyoruz, biraz dinlenmemiz lazım. Akşama doğru kendimize geliriz. Yemeğe çıkarız, biraz gece gezmesi yaparız. Olur mu sevgilim?" Jimin onu onayladı başıyla.

"Tae?" Taehyung mırıldanarak dinlediğini belirtti. "Binalar çok güzel burada, hep gelmek istiyordum. Nereden aklına geldi?" Hatırladığı anıyla iç çekti diğeri.

Flashback

"Avrupa'nın mimarisini çok seviyorum ama orası gözümde bambaşka." Taehyung elindeki kadehi dudaklarından ayırırken ev arkadaşına baktı.

"Geçen gün Paris için aynı şeyi söylememiş miydin?" Diğeri şişesinden büyük bir yudum aldı. Bu gece tercihini biradan yana kullanmıştı, aşırı alkol alışının ev arkadaşına iş çıkarmaktan başka bir sonucu olmazdı zira. Arkasına yaslanıp ona cevap verdi.

"Paris'teki mimariyi zaten seviyorum. Ama bahsettiğimiz yerde binaların konumlanışını çok çok seviyorum." Taehyung kaşlarını hafifçe çattı. O kadar hafifti ki ev arkadaşı onu birkaç yıldır tanıyor olmasa bunu asla fark edemezdi. "Ne var? Neye takıldın?"

"Yani evet, Avrupa'nın mimari üslubu çok benzer olduğu için ikisini de sevmeni anlayabiliyorum. Ama Paris mimarisinden konuşurken gözlerinden kalpler çıkan biri için çok çabuk küçümsemedin mi gözündeki yerini?" Jimin yüzünü buruşturdu. Ruhsuz ev arkadaşına itiraz edeceği barizdi.

"Ya kendin de söylüyorsun işte, benzerler. Hem ortak özellikleri de var bir sürü." Kim Taehyung'un normalde bir milimetre oynamayan kaşları havalandı. "Evet, var tabi. İkisinde de nehir var mesela."

"Ciddi misin şu an?" Jimin başıyla onu onayladığında evin salonunda bir kahkaha yankılandı. Taehyung'un birkaç yıldır böyle gülmesi maksimum beş sefer gerçekleşmişti. Jimin düz suratını bozmayınca o da kesti gülmeyi. "Siktir. Jimin şaka yapıyorum de lütfen."

"Ya niye şaka yapayım? İkisinde de şehrin ortasında bir nehir yok mu? Tamam düzeni, altyapısı falan bambaşka ama bu ikisinde de nehir olduğu gerçeğini değiştirmiyor." Taehyung inanamaz bir ifadeyle başını iki yana salladı. Ona kesinlikle katılmıyordu. İki şehir çok başka kulvarlardaydı bu konuda. Jimin konuşmayı sürdürdü suratını iyice asarken. "Ya neyimi yargılıyorsun acaba şu an?"

"Çok bambaşka şeyleri seviyorsun aynı anda, gerçekten ilginç birisin." Kadehin dibinde kalan şarabı bitirme amacıyla dudaklarına götürdü. Yanında oturan adam koltukta bedenini tamamen ona çevirmeden önce boş bira şişesini sehpaya bırakmıştı.

"Ya, haklısın. Seni sevmişim mesela, hayatıma giren diğer insanlara kıyasla bambaşka biri olmana rağmen üstelik. Baya farklı zevklerim var." Uzun boyluyu bir öksürük krizi tuttuğunda panikle onun sırtına vurmaya başladı. Şarabı zorlukla yutan Taehyung nefes nefese bir halde baktı Jimin'e.

"Ne dedin sen?" Jimin onun sertle karışık şaşkınlık barındıran sorusuna kaşlarını çattı. Ters bir şey söylediğini düşünmüyordu.

"Seni sevmişim dedim, sevdiğim en farklı şey sensin Taehyung." Diğerinin şaşkınlığı katlanırken konuşmaya devam etti. "Ya kaç yıldır hayatımdasın ve aynı evi paylaşıyoruz. Annemden çok senin yüzünü görüyorum, bırak da sevelim bir zahmet. Bir tek annen mi sevecek seni?"

"Saçma sapan bir tonlamayla konuşuyorsun. Çok içtin bence sen, git yat." Jimin başını bir köpek yavrusu gibi yana eğdiğinde bir isteğin geleceğini biliyordu.

"Ya Taehyung, bir gün gitsek mi? Paris'e sen de ben de farklı zamanlarda gitmişiz zaten, biliyoruz. Ama oraya ikimiz de gitmedik, yanılıyor muyum?" Taehyung onu süzdü. Başıyla onayladı ardından. "Gidelim işte birlikte bir gün. Hem bizzat karşılaştırırız mimarisini, fena mı olur? İlham da verir bize proje çizerken." Bir süre duraksadıktan sonra düz bir sesle yanıtlamıştı kısa boyluyu.

"Ben tatil yapmayı sevmiyorum, sen gidersin gezersin işte. Beni karıştırma." Eh, Taehyung buz dağıydı. Erimesinin asırlar sürebileceği bir buz dağından samimiyet beklenemezdi.

Flashback son

"Sana beni karıştırma demiştim, ama ben seni karıştırdım sanırım."

Yüzündeki sırıtışla artık sevgilisi olan adamı izliyordu. Jimin de anımsamıştı o günü. Araç otelin önünde durduğunda yavaşça indiler. Bagajdaki bavulu çıkaran adama teşekkür etti Taehyung. Otel kapısında bekleyen görevli onları bir gülümsemeyle karşıladı. Giriş işlemlerinin hızlıca hallolmasının ardından ellerindeki kabin bavuluyla beşinci kattaki odalarına çıkan asansördelerdi şimdi. Jimin aynadaki siluetine bakarak dağınık saçlarını daha çok dağıtan esmere döndü.

"Taehyung?" Aynadan yüzünü buldu bakışlar.

"Efendim sevgilim?" Elini diğerinin yanağına koyarak onun kendisine doğrudan bakmasını sağladı iç mimar. Taehyung'un gözleri asansörün spot ışıklarının altında parıldıyordu.

"Hala değişmedi." diye mırıldandı. Diğerinin çatılan kaşları artık belli ediyordu kendisini. Jimin devam etti. "Hala sevdiğim en farklı şey sensin."

Gülümsemeleri bir öpücükle birbirine kavuşurken, o gün bu noktaya gelecekleri söylense ikisinin de okkalı bir küfürle kahkahalara boğulacağı bir gerçekti.


Nereye gittiklerine dair tahminleri bekliyorum...

numb ~ vminNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ