15. Puzzle

519 59 28
                                    

İyi okumalar...


"İmdat, ev arkadaşım bir ruh hastası." Abartılı söyleme göz devirdi Taehyung. "Pardon, sevgilim diyecektim. İmdat, sevgilim bir ruh hastası." Elindeki parçayı masaya bırakıp ona baktı diğeri.

"Jimin, sorun ne acaba hayatım?" Sonunda dikkati üzerine alabildiği için gülümsedi kısa boylu.

"Sorun evin tamamen bize kaldığı bir akşamda gömlek düğmelerim yerine puzzle çözmekle uğraşman Taehyung. Ya hazır Doyeon yine sevgilisinde kalmaya gitmiş, neden benimle ilgilenmiyorsun?" Taehyung kollarını göğsünde bağladığında bir nutuk işitmek üzere olduğunu biliyordu.

"Doyeon her gittiğinde yatacak mıyız ergen gibi? Kaç yaşında adamlarız Chim, bu akşam canım puzzle çözmek istiyor. Benimle çözemez misin?" Jimin'in eli çeyreği yapılmış puzzle'ın üzerinde gezindi. Yüzündeki ifadeyi Taehyung sevmemişti.

"Bak bozarım yapbozunu." Hızlı hızlı başını iki yana salladı mimar. "Yapboz değil mi adı canım? Sen yaparsın ben bozarım, ne olacak? Bozayım mı?"

"Kaşınıyorsun sen." Masanın üzerinden ona eğildi diğeri.

"Kaşısana." Gülmemek için dudaklarını birbirine bastıran uzun boylu dayanamamış olacak ki parlak bir gülümsemeyle baktı sevgilisinin yüzüne. Sandalyesini biraz geri itmekle yetinmişti.

"Gelsene kucağıma." Jimin iki adımda yerini aldı. Kollarını boynuna sardığı adam tarafından yanağına sulu bir öpücük konduruldu. "Oh, güzelliğe bak."

"Çok seviyorsun beni, ölüyorsun aşkımdan Tae. Hayır, anlamıyorum. Şimdiye dek nasıl dayandın bensiz?" Taehyung kaşlarını kaldırdı.

"Bebeğim, beş yıldır seninleyim zaten." Jimin başını iki yana salladı.

"Beş yıldır ev arkadaşıyız. Ama çıkmaya yeni başladık. Sahi neden böyle oldu?" Sevgilisi burnunu onun boynuna yaslamıştı. Nefesini beyaz tene verirken sorusunu cevapladı.

"İlk tanışmamızdan beri sürekli bir flörtün oldu. Senin hayatında biri yokken de benim vardı, biliyorsun." Gözlerini devirdi kısa boylu.

"Ya evet, nasıl unutabilirim senin çok kıymetli Edward'ını? Onda ne bulduğunu hiç anlamadım da zaten." Taehyung sırıtırken Jimin'i biraz daha sıkı sardı.

"Yalnızca iki ay sürmüş bir ilişki için fazla tepki vermiyor musun?" Diğeri kaşlarını kaldırdı.

"Biz çıkmaya başlayalı daha iki ay olmadı. Benden şimdiden bıkıp yapboz falan yapıyorsun. Sence fazla mı tepki veriyorum?" Bedeni tek hamlede kaldırılmıştı. Şimdi yatak odalarına giden koridorda ilerliyordu Taehyung kucağında Jimin'le.

"Benim güzelim beni mi özlemiş? Ben de seni özledim. Gidelim de yatakta biraz seveyim seni." Jimin onun omzunu dürttü. Taehyung'un adımları duraksamıştı.

"Hangi yatakta seveceksin beni? Benim yatağımda mı senin yatağında mı?"

Yerinde bir soruydu. Zira Doyeon zaten misafir odasında kaldığından kendi odalarının düzeniyle oynamaları gerekmemişti ve aralarındaki ilişki gelişeli de çok olmuyordu. Hangi odada kaldıkları o anki ruh hallerine ve yaptıklarına bağlıydı çoğunlukla. Taehyung genelde gündüzden işlerini halleder, Jimin gece birde ancak bilgisayarını kapatan kişi olurdu ve bu da onları Jimin'in yatağında uyumaya itiyordu. Ama bazı günler, ki bu daha çok haftasonuydu, Jimin hiç çalışmıyor ve sevgilisi akşamlarının birkaç saatini çalışmaya harcarken onun yatağında uyuyakalıyordu. Bu da Taehyung'a onu kollarına alıp uyumaktan başka bir yol sunmuyordu. Şimdiyse öylece duraksamıştı uzun boylu çünkü iki durumu da yaşamıyorlardı. İlk defa bir akşam ikisi de çalışmamayı seçmişti.

"Artık bir oda seçmemiz gerekiyor sanırım." Mırıldanır gibi konuşmasına rağmen Jimin onu duymuştu.

"Zorunda değiliz." dedi sakin bir sesle. "Oda seçmek zorunda hissetme Tae, kendi kişisel alanlarımızı korumamız geceleri birlikte uyumamıza ve ilişkimize engel değil ki. Odalarımız olduğu haliyle kalabilir, ben bundan şikayetçi değilim." Taehyung yavaş adımlarla yürümeye başlamıştı o konuşurken. Kendi odasına yöneldi mimarın adımları. Jimin'i yatağa bıraktı usulca.

"Senin yatağının çarşaflarını sermemişiz hayatım, şimdi gördüm. Burada kalalım bu gece." Jimin onu başıyla onayladı örtüyü üzerine çekerken. Yanına uzanan sevgilisinin göğsüne yerleşti. "Chim?"

"Hm?" Gözlerini kapatmıştı Jimin ama çenesi kavranınca başını geriye atıp Taehyung'un yüzüne baktı.

"Odaları birleştirmemiz şu an gerekmiyor olabilir. Ama evlendiğimizde kıyafetlerini kıyafetlerimin yanında görmeyi tercih ederim." Onun yutkunduğunu görünce gülümsedi. "Hemen yarın evlenelim demiyorum. Sadece seninle niyetim bu, bilmeni istedim."

"İlişkimizin öylesine olmadığını biliyordum ama bu..." Taehyung tereddütle tek gözünü kıstı.

"Fazla mı?" Hızlı bir reddedişle karşılaşmıştı. Jimin şimdi dirseği üzerinde duruyordu.

"Değil. Hayır, fazla değil. Ben evlilik konusunda bu kadar net olacağını düşünmedim hiç. Yani evet bir ilişki yaşıyoruz ve bu ilişki öylece bitmeyecek. Ama bunu resmileştirme fikrinde olacağını sanmıyordum. Doğrusu, nikah benim hiçbir zaman aklımın ucundan bile geçmedi Tae." Onun elini kavradı hafifçe. "Şöyle yapalım mı? Evlenme fikri madem senin kafanda bu kadar net, teklifi ben yapayım. Hazır olacağım zamanı kesin söyleyemem belki ama, bir gün bunu yapmak isteyeceğimi hissedebiliyorum."

Uzun boylu bir yanıt vermedi. Jimin'i yeniden göğsündeki yerine çekmiş, tutamlarının arasına derin bir öpücük bırakmıştı. Sadece birkaç dakika geçmişti ki, kalın ses tonu uykuya yavaşça dalan Jimin'in zihnini doldurdu.

"Seninle evlenme fikri, ömrüm boyunca aklıma gelen en iyi fikir olacak Park Jimin."


O kadar kaosun ortasında böyle softluklar yazmayı özlüyorum...

numb ~ vminWhere stories live. Discover now