boğaz kuru, onun adı susmaya doyan

97 14 35
                                    

ayaklarının her bir haraketi koca dağları yıkabilecek güce sahipmiş gibi yavaş ve dikkatliydi, yatakta sırt üstü uzanmış, kesik ve sığ nefeslerinin dakikalar sonrasının varlığının sebebi olduğunun farkında, içler acısı bir durumda olmasını kafaya takmamak en büyük meselesi olmuşçasına uzanıyordu. ağzı kuru, gözleri yaşlıydı. bacaklarını saran yara berelerin ve kesiklerin cehennem tadında yanışı ile genç oğlanın kalbi de cayır cayır yanıyordu. yanan kalbinin oluşturduğu kirli havanın bedeninde kanına yoldaş olup gezinmesi jimin'in içindeki minik çocuğun kanının yalnız olmadığını haykırmasına neden olsa bile, jimin ifadesizdi. büyümüştü ve öğrenmişti, bedeni kendisine ait değil, kanı yere öylesine döktüğü bir sıvıdan farksız ve yapayalnızdı.

tarihte ateşi ilk bilinçlice kullanan pekin adamı'nın zekasına sahip olmayı dilerdi, fırtınalar sonucu korkunç yıldırımların profesyonel bir suikastçı, hatta bir tetikçi misali ona hedef alması ve ait bile olmadığı bedeninin içinde güçlü alevlerin etkisi ile yanması, olgunlaşmamış bir çocuk için gurur kırıcıydı. çocukluğunun uzun zaman önce geçtiğini iddia etse bile olmuyordu. bir çocuk gibi en kolay yolu seçiyor, nefreti bir koruma kalkanı olarak alıyordu. sonsuza kadar bu kalkanı kullanamayacağının farkında olsa bile başka türlü bu hayata devam edebilmesinin imkanı yoktu. jimin bu dünyada ait hissetiği hiçbir yer olmadığı için yaşayamıyordu ve tek isteği, artık canının yanmamasıydı. ama biliyordu ki canı, yaşamaya devam ettikte daha çok yükle karşılaşacak ve yanacaktı.

geçirdiği haraketli okul hayatını anımsadı, gözlerini yumdu, anımsadıkça daha fazla susadı ve çok sustuğu zamanların pişmanlığını en derininde hisseti. hançer anılarından kaçmayı umdu, umduğu gibi olmasından çok ihtiyacının karşılanması adına beyni bedenine sinyal gönderdi, bilinci apaçık fakat davranışlarının kontrolünü elinde tutamayacak kadar yıpranmış bir zihinle soğuktan üşüyen ayak parmaklarını birbirlerine sürttü. boğazındaki kalıcı yumrunun yok olması adına çabaladı, olmadı. gözleri açıldığında, anlamak ve kontrolü eline almak adına olan uğraşlarının bir sonuca ulaşmayacağını farketmiş, zihninin karmaşasından kaçmak için yapabileceği tek şeyin uyumak olduğunu binden geriye on ikişer on ikişer saymaya başlarken anlamış, yüzünde başarısızlığın getirdiği uzak gülüşle uykuya dalmıştı. bir kez daha uykuya ve bir kez daha rüyalarına teslim oldu.

uyandığında hava kararmıştı, her bir tarafı tir tir titriyordu. zangırdayan dişlerini sıkarak bir anlığına da olsa derin bir nefes alma girişiminde bulunacaktı ama soğuk ona bu minik zevki hor gördü, sakin durup endişeyi dibine kadar hissetiği birkaç dakika sonunda yataktan uyuşuk bir şekilde kalktı. ayakları soğuk fayansa değdiğinde, soğuk evin dışında, dışarıda bir yerlerde bulunan ve kar yağan gökyüzüne bakarak sevdiklerini düşleyip uykuya dalan cepleri kibrit dolu fakat bu kibritleri yakmaya gücü kalmayan çocukların titreyişini derinden hissetti. jimin zaten çoğu şeyi derinden hissederdi, derinden hissedip derinliği taşıyamayan, taşıyamayacağını bilse dahi derinlerde yüzen bir çocuktu o. boğulur ve ezilirdi. bedeninin dimdik ayakta dikilmesi birkaç dakikadan daha uzun sürdü, elleri rengi solmuş hardal sarısı battaniyesinin üzerinde, yolunmuş ve uzun süredir kendine arkadaş olmuş bu eski anlamın yamacında duruyordu. parmakları agresifti, sıkı sıkı tuttuğu yüzün diğer tarafına geçmek gibi bir planı olmasa bile bu agresiflik koca bir duvarı bile yıkabilir, kendinden uzun bir insanı yerle bir edebilirdi. dostluklarının hatrına kendini dizginledi ve zamanın gelmiş olduğunu tam hizasında duran masasının üzerindeki dijital saatin kırmızı sayılarından anladı. bir otuz sekiz. biri otuz sekiz geçiyordu. ayağa kalkmanın ve uyumaktan öte bir şeyler yapmanın vakti uzun zamandır gelse bile, asıl önemli olan, asıl işe yarayacak olan şeyin zamanı tam şu andan iki dakika sonraydı. bir kırk. biri kırk geçecekti.

jimin ait olabildiği bir yer yaratacaktı.

gerçeği yok edersen gerçeğini var edersinWhere stories live. Discover now