çimlerden geç çıkışının eseri yenmiş et parçaların.

24 10 45
                                    

uzun uzun gökyüzüne uzanmaya yeminli çimlerin arasında kalmış bir beden, bu mekanın ev sahipliğini yapan çeşitli canlıları kızdırır, beden bu gerçeğin farkında paniklerken bu yeri sonsuza kadar terk etmek için elinden gelen tek şeyi, kaçmak için koşmak gibi canlıların rahatsızlığını katlayan o sefil eylemi yapar. çıkmaz yol yoktur diyen insanlar bu bedenin haline kahkaha atarlar, "yavaş yavaş yürümek varken," derler, "neden koştu ki bu geri zekalı? soğukkanlı davranacaksın böyle durumlarda, ben mesela, beni hiç gördün mü korkudan ne yapacağımı bilmez halde?" beden hiçbir saldırıya uğramadan çıkarken çimenlikten, yüzü görünür. siyah çirkin bir el yazısıyla yazılmış insan kelimesi herkese kendi sureti gibi göründüğünde bu insanlar susup kalırlar. çünkü tüm gerçekler o an düşer zihinlerine, herkes bilir bahsettiği gibi biri olmadığını, sadece o kadar uzun süredir yalan söylemiş olurlar ki bildiklerini bir kez daha hatırlayacak kadar paniklemişlerdir. hatırlamak istemek insanın intiharı, hatırlamak insanın ölümüdür. geride kalan yalanlar ise araftır, insanlar suçlu değildir, sadece çok aptallardır. çünkü herkesin yaptığı ve ceza almadığı bir değer, nasıl suç olur? suça suç diyen insanın ta kendisi olduğundan, sorun da ortadan yok olur. kimse hakkında ileri geri salladığı bedenin kendine ait olduğunu söylemez, kimse kimsenin o insan olduğunu düşünmez ve böylelikle güldükleri kişilik unutulur. hatta o kadar çabuk unutulur ki birkaç dakika sonra başka bir panik kurbanı hakkında ileri geri konuşmaktan kimse çekinmez. korkuları da bir kez daha farkettikleri gerçek gibi yıkıma uğrar, bilirsen bozarsın kuralı insanın bilmemesiyle sonuçlanır ve bir yerlerde birileri bilirsen bozarsın kuralından kimsenin haberi olmasa dünyanın daha güzel bir yer olacağını savunur. insan hep aptaldır, fakat hiç yeteri kadar aptal değildir, bilinmezlikte insan tarihinde imkansız tek şeydir.

sahnenin baş ucundan tam iki minik adım uzaklıkta olan jimin, düşüncelerinin altında ezilip büzülürken gördüğü suratların acımasızlığı karşısında yok olmak için bu girdiği evrenin ayarlar kısmını zihninde arıyordu. bulmak yerine çıkarttığı sonuçlar, yıllardır peşinde olan gerçeklerin ta kendisiydi. kim taehyung'un bahsettiği grup denilen şey sahnenin üstünde etrafta düzensizce duran insanlardan oluşuyordu, ellerinde sahip olmak istediklerinden birkaç enstrüman, ikisinin dudağında yakılı sigara ve kendisine beklenti ile bakan parıltılı gözler. tek bir kişinin gözleri. kim taehyung değil, hayır. kim taehyung arkada çalan müziğin kapatılması için bir kadına bağırıyor. uzun süredir boyanmadığı gelen diplerinden güpegündüz anlaşılan platin saçlı kadın dudağından tenine dağılmış kırmızı rujuyla karanlıkta bekleyen grubun yanına geliyor ve taehyung'un kulağına fısıldıyor. taehyung kafasını sallıyor, jimin derin bir nefes alıyor. çünkü sözlerin etkisi taehyung'un gözlerinin ona çevrilmesine neden oldu. korkuyor, çünkü hiçbir şey bilmiyor, korkuyor, çünkü her şeyi biraz zaman geçtikten sonra öğrenecek. çıkmaz yol.

"hayatım iki çekil bakalım, sunalım sizi." jimin'in bedenini iteklerken kadının kalın fakat tatlı sesiyle söylediği kelimeler alınan nefeslerin çoğalmasını sağladı, kalbi sıkıştı fakat unufak olmadı, ama jimin biliyordu, unufak olsa daha iyi olurdu. çünkü şimdi ağrıyordu, daha oysa ki acısı sona ermemişti. son diye yutturulan şey ona hiç uğramadan diğer bela tutmuştu yakasından. "bırakmam" diyordu. "acı çekmek zorundadır bazıları." nedenini sormak isterdi nefes alabilseydi. zihninin çürüttüğü vücudu savruldu, ayaklarından başlayan ve her bir yeri yok etmeyi hedefleyen kirli canlılar zihni ile ayakları arasına keskin bir çizgi çizdi. kontrol elinden kayıp giderken bağlantının hala var olduğu kolu tutunacak bir yer aradı, çok aradı ama tek yer olan kapı ucu çok uzaktaydı. "biricik güzeliniz sanya neredeyse hepinizin beklediği bilirsen bozarsın'ı sunmaktan gerçek anlamda," göz kırptı. "büyük bir zevk duruyor." kadının göz kırpışı insanların ıslıkları ve gülüşleriyle süslenirken bazı kontrolsüzler alkışladı. sanya'nın keyfi iyice yerine geldi, şen kahkahasının gürültüye karışmasına en başından beri rahatını var eden kalabalıktan aldığı güçle izin verdi. "bu seksi beyler ve seksi bayan, kesinlikle en iyisi oydu, karşınızda efendim." bu sefer çoğunluk alkışladı, jimin yere yığıldı, bilincinin açıklığı ruhunda bir yerlerde elinden hiçbir şey gelmeyen acılı zamanları hatırlatırken o zamandaki gibi çığlık atmak istedi. sahnede bulunan her insanın gözlerinin korkuyla ona dönmesini ve seyircilerin eğlenen ağızlarının suspus olup zihinlerin bedenlerinde gezinen alkolün sarhoşluk etkisi kadar korkunun varlığıyla dolup taşmasını istedi, bilinci silikleştiren alkolün jimin'in etkisinde kalarak yok olmasını hayal etmek jimin'i ayağa kaldırmadı, lakin farklı, park jimin'in içinde bulunduğu her durumun kölesi olmuş ve işi tamamlayan gücün zihnini eşeleyen fazlalığıyla bizzat kendisi, ne yapacağını şaşırdı. çünkü tek bir jimin bile daha önce yaşadığı dünyada kendini kaldıramazken, milyonlarca, hatta milyarlarca jimin'in varlığını tek bir jimin'in taşımasının imkanı yoktu.

ama taşıdı, hayır, kendisi taşındı. yük uçmak ne demek biliyordu.

bedeninin kontrolü yine kendisinde değildi fakat farklı bir şeyler vardı, kontrolün onda olmamasını lezzetlendiren bir çimdik malzeme, işlerin yolunda gideceğini fısıldayan şefkatle bir ses. sinsi de, çok sinsi. yer çekiminin ustaca onu aşağıya çekmesi gibi yer çekimine kontrolün kimde olduğunu öğretmesini bilen beden havaya yükseldi. gözleri sahneyi taradı ve ilk taehyung'la kesişti. sigarasını hemen yanındaki duvarda söndürmüş, kalın ve tek bir çizgi halini almış dudaklarını özgüvenle yalamıştı. gözleri kısık, kaşları salıktı, jimin tanıştığı tek kişinin odağını tamamen sahneye verdiğini düşünürken hafif eğik kafası neler olup bittiğinden habermiş gibi çevrildi, gözleri jimin'i taradı, adice kıvrılan dudakların iyiye işaret olmadığı satırlarca bedel ödeyen ana karakterlerin başına gelen olaylarca anlaşılsa da bu gülümsemenin jimin'in içindeki gücü tatmin etmesi ve dahasını isteyen açgözlü ruhun harakete geçmesi uzun sürmedi. haraket etti, sanki yalnızca onu görmek ve dinlemek için buraya doluşan insan topluluğu onun için susuyordu, onlara istediğini vermek için eli mikrofonu tutan uzun tutacağa yerleşti ve kendine doğru çekti. ince sesi çıt çıkmayan salonda yankılandı, taehyung dışındaki kimsenin bu hamleyi beklemediğini biliyordu. bildiği bir şey daha vardı, kim olduğuna dair en ufak bir fikri olmamasına rağmen; tahmin edilemez olduğunu herkesin bildiğini biliyordu.

"bildiğin değerlerin sana acı çektirmek için bu kadar çabalaması, bedeninden kaçıp gitmene sebep oluyor.
ama ölmeni istemiyorum, değersiz yaşayabilmek senin de hakkın."

davula vuran bagetlerin çıkardığı ritim, çoktan tellere yerleşen parmakların elektronik gitarla uyum içinde çıkardıkları ses, jimin'in bilmediği fakat etkileyeci sesiyle sarfettiği kelimelerle buluştu. jimin ilk defa aşık oldu, sevişti, müzik yaptı.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jul 07, 2022 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

gerçeği yok edersen gerçeğini var edersinWhere stories live. Discover now