Bölüm 3: Yılan dövmesi

79 6 15
                                    

"İlk grup toplantısı için buluşacağız işte."

'Tamam peki, bana konumu atarsın ben de direkt oraya geçerim hyung.'

"Tamam Yeosang, biz çıkıyoruz şimdi bekliyoruz seni."

Hongjoong hyung bunu söyledikten sonra telefonu kapattım. Grup olarak ilk kez tam olarak yüz yüze gelecektik. Bir çok detayı konuşacak ve birbirimize ısınmaya çalışacaktık.

Teklifi kabul etmekle iyi mi ettim bilmiyordum. Açıkçası çok berbat bir haldeydim ve belki de bu şekilde kafa dağıtmak bana iyi gelebilirdi.

Geceleri artık uyuyamıyordum.

Gözlerimi kapattığımda bile o anlar canlanıyordu ve ben uzun süre gözümü kapatmak istemiyordum artık. Bir çok kişi için bu bir sorun değildi. Uyuyamamaktan bahsetmiyorum, birisiyle sevişmekten bahsediyorum.
Bilmediğiniz biriyle seviştiğinizi düşünün, sağlık açısından tehlikeyi geçtim, sizin ilkiniz ise bu gerçekten sizi içten içe eritiyor.

Hayatım boyunca sevişmekten tutun el ele tutuşmayı dahi sevdiğim kişi ile yapmak istiyordum. Bu benim için çok önemliydi. Mesela Titanik izlemedim hiç çünkü onu da sevdiğim kişi ile beraber izlemek istiyorum. Bu tür konular benim için çok hassas. Dıştan belki hiç öyle durmayabilirim ama gerçekten hassasım...
Ve ilkimin tanımadığım bir adama gitmesi beni yıkan şeydi.

Onu asla bulamayacak olmam da işin cabasıydı.

Yine kendi moralimi yerle bir ederken hazırlanmam gerektiğini hatırladım. Uflaya puflaya terliklerimi sürüyerek dolabımın karşısına geçtim.

En az on dakika da orada oyalandıktan sonra çok uğraş göstermek zorunda olmadığım için sade beyaz bir gömlek ve yine düz beyaz bir pantolon giymiştim. Çabuk üşüyen bir tip değildim lakin kombinim için güzel bir ceket aradım. Açık kahve tonlarında ve dizlerime kadar gelen 'kabanım' dikkatimi ilk çekenlerdendi. Yine onun tonlarında bir balıkçı şapkası ile kombinim tamamdı. Saçlarıma fön çekip kaküllerimi önüme doğru tarafım. Saçım için aldığım parfümü de sıktıktan sonra şapkamı taktım. Beyaz çoraplarımı da giydikten sonra evin anahtarını, telefonumu ve cüzdanımı kabanımın cebine attım. Boy aynamdan kendime baktığımda pantolonun düşecek gibi durduğunu gördüm.
Şu bir haftada baya bir kilo vermiştim, yemek yiyemiyordum ve yediğimde ise çıkartıyordum hemen. El çabukluğu ile çekmeceden kemerlerden birini pantolonuma geçirdikten sonra evden çıkmak için kapıya ilerledim.

Camları kapatıp kilitledikten sonra tül perdeleri çektim. Kapıya ilerleyip ayakkabılıktan kahverengi ve beyaz karışık spor ayakkabımı giydim. Hazır olduğumda ise evden çıktım ve iki kilidi de kilitleyerek apartmandan ayrıldım.

◇◇◇◇◇◇◇◇

Hongjoong hyung'un gruba attığı konumdan bir kafeye kadar gelmiştim.

Elimi kafenin kapısının koluna koyduğumda aklıma gelen şey ile duraksamıştım.

Aşırı gergindim, Hongjoong hyung ve sevgilisi ile sadece bir kere konuşmuştum ve yüz yüze gelmiştim ama nasıl babamın oğluymuş gibi güvendim ki? Tüm hücrelerim bana geri dönmemi, numaramı değiştirmeme hatta ve hatta ülkeyi terk etmemi bile söylemişti. Tabii kafenin kapısı açılıp Seonghwa hyungun benle karşı karşıya gelmesi bu işe taş koymuştu.

"Yeosang bir sorun mu var? Bir süredir seni bu şekilde görünce yanına gelmek istedim."

Ben de aptal anlamazı oynadım tabii.

"Ah şey, dalmışım hyung kusuruma bakma."

"Sorun değil, hadi gel içeriye. Hepimiz tamamız."

Gerim gerim gerilirken yapabildiğim tek şey içten olmayan ama içtenmiş gibi görünen gülümsemem ile Seonghwa hyung'un peşinden kafeye girmek oldu.
Adımlarımız Hongjoong hyung ve daha önce hiç görmediğim ama kakao grubundan dolayı adını bildiğim Wooyoung'un oturduğu masaya gidiyordu

Boy band》Seongjoong / WoosangWhere stories live. Discover now