..

541 59 5
                                    

Kraliçe oyalanmadan kediyi kucaklayıp saraya doğru yürümeye başlamıştı. Kedi kucağında mayışmış bir şekilde sesini çıkarmadan duruyordu.

Sarayın yakınlarında durmuş ve kucağındaki kediye bakmaya başlamıştı. Kraliçe kediyi bu şekilde saraya sokamazdı.

"Tekrar kediye dönüşmen gerekiyor. "

Kedi baygın bir şekilde ona bakıp başını iki yana salladı.

"Şu an dönüşemem çok yorgunum."

Kısık bir sesle Victoria'ya bunları söylemiş ve kafasını omzuna koymuştu.

Kraliçe sıkıntılı bir nefes alıp sarayın arkasına doğru yürüdü. Şanslıysa şu an oradaki görevliler uyuyor yada orda olmiyacaklardi. Sessizce o tarafa yönelmeye başladı. Bir kaç ağacı geçtikten sonra arka girişteki görevlilerin orada olmadığını gördü. Bu onu hem sinirlendirmiş hemde sevindirmisti.

Arka kapıdan girip direk karşısındaki merdivenlerden çıkmaya başladı. İkiside çıplaktı şu an kimsenin onları görmesini istemiyordu.

Bir kaç dakika sonra kendi odasına çıkıp kucağındaki kızı yatağa bıraktı. Ardından fark etti ki kız uyuya kalmıştı. İstemsizce sırıtıp yatağın ayak ucunda duran deri pufun üstünde beyaz saten geceliğini giyip ipleri bağladı.

Victoria tekrar yatağa yaklaşıp genç kızın üzerini örttü. Ardından kapıya yönelip koridora baktı uzaktan geçen bir çalışana seslendi.

"Baksana bir."

Çalışan kadın hemen koşup yanına gelip başını eğdi.

"Buyrun kraliçem."

"Burdaki bütün adamlar nerde?"

Kadın kraliçeye bakıp tekrar kafasını eğdi.

"Kraliyetimizin yüzüncü yılına özel herkes eğlenmekte efendim."

Kraliçe başını salladı. Şu an saray çok savunmasızdı. Ama kimse kraliçenin gazabına maruz kalmak istemezdi.

"Tamam. Bana bir tepsi yemek getir. Bolca et olsun ve birde bir tas süt."

Kadın şaşkınca kafasını kaldırıp kraliçeye baktı. Sonra da onaylayıp hemen emrini yerine getirmek için mutfağa gitti.

Kraliçe sütten nefret ederdi. Bu yüzden bunu bütün saray çalışanları bilirdi.

İçeri girip kapıyı kapattı sonrada büyük odada duran masaya yönelip kendine şarap doldurdu.

Kraliçe mutluydu. Bugün hem kraliyetin yüzüncü yılı hemde ruh eşini bulmuştu.

Yatağın yanındaki koltuğa oturup uyuyan kıza baktı bir süre. 2 kadeh şaraptan sonra kapı çalmıştı.

Kalkıp kapıya yaklaşıp açtı. Elinde büyük bir tepsiyle bekleyen adamdan yemek tepsisini aldı. Adam önce korkarak kendisinin içeri birakabiliceginden bahsettmişti ama kraliçe ters ters bakıp almıştı tepsiyi.

" Odanın kapısına iki muhafız yerlestirin. Sonrada bana ambarı çağır."

"Emredersiniz kraliçem"

Adam geri geri gidip koridorda hızla uzaklaştı. Victoria tekrar içeri girip yatağa yaklaştı tepsiyi büyük yatağın diğer tarafına bırakıp kıza yöneldi.

Beyaz saclari yine yüzünü kapatmıştı. Kraliçe saçlarını yana çekip yüzüne baktı. Sonrada elini yanağına koyup seslendi.

"Uyan kedicik yemek yemen gerekiyor."

Kedi önce mızmızlanıp sonrada gözlerini açtı. Kraliçeyi karşısında gördüğünde önce korkup irkilmiş sonrada hızla doğrulmuştu.

"Sakın ol kedicik. Sana zarar vermem ben."

Kız bakışlarını ondan çekip odayı taramaya başladı gözleri ile. İlk defa bu kadar güzel ve büyük bir odayla karşılaşmıştı. Sonrada gözü cam fanüsün içinde olan kraliyet kılıcına takıldı. İşte şimdi anlamıştı karşısındaki kadının kraliçe olduğunu.

Korku ile kalkıp ayakta başını eğerek beklemeye başladı.

"Bağışlayın kraliçem siz olduğunuzu bilmiyordum."

Victoria gülümseyip ona yaklaştı ve elini çenesine koyup kafasını kaldırdı.

Genç kız mavi gözlerini bal sarısı gözlerle buluşturduğunda önce titremis sonrada derin bir nefes almıştı.

İlk defa kraliçeyi görmüştü. Daha önce hiç görmemişti.

"Başını eymene gerek yok. Adın ne senin?"

Genç kız anlamamış gibi yüzüne dalmıştı kraliçenin sonrada irkilerek kendine gelmiş ve cevap vermişti.

"Olivia efendim. "

"İsmin çok güzel Olivia tıpkı senin gibi."

Baş parmağı ile yanağını okşayıp söylemişti bunları.

Olivia şaşırmış ve utanmıştı. Lion kralicesi şu anda ona dokunuyordu ve ona güzel sözler söylüyordu.

Bu çok garipti çünkü kraliçe bu güne kadar kimseye dokunmamış tı üstüne kendisine dokunan herkesi öldürmüştü.

"Şimdi yemeğini ye sonra güzelce konuşuruz."

Olivia bakışlarını yataktaki tepsiye yoneltince daha çok şaşırmıştı bu güne kadar hiç bu kadar yemeği bir arada görmemişti. Üstelik aralarında sütte vardı.

Hemen oraya yönelip sütü eline alıp bir dikişte içmişti. Sonrada ağzını bileği ile temizledi ve o an anladi ki şu an çıplaktı.

Gözlerini kocaman açıp onu izliyen kraliçeye baktı. Sonrada eliyle mahrem yerlerini kapatmaya çalıştı.

Bunu gören Victoria şen bir kahkaha patlatmıştı.

"Seni çıplak bir şekilde taşıyıp buraya kadar getirdim sen simdimi utaniyorsun."

Olivia daha çok utanmış ve başını eğmişti. Kraliçe başka bir kapıdan girip eline siyah bir gecelik alıp tekrar odaya döndü.

Kıza yaklaşıp arkasında durdu ve omuzlarına koydu geceliği. Olivia hemen kollarını geçirip önünü bağladı.

İşini bitirdikten sonra kraliçenin hala arlasinda olduğunu hissetti sonrada beline sarılan kolları.

Kraliçe tek elini çekip beyaz boynunu ortaya çıkardı genç kızın. Oraya küçük bir öpücük bırakıp derince kokladı.

"O kadar güzelsin ki Olivia sana yemin ederim ilk defa bir insanın güzelliği ve kokusu başımı döndürüyor."

Burnunu uzunca kızın boynuna sürtüp tekrar dudaklarını buluşturdu.

Olivia bacaklarını hissetmiyordu 'eğer dedi eğer kraliçenin kolları olmasaydı şu an yeri boylardım.'

________________

Evett bir bölümün daha sonuna geldik. Bölümü nasıl buldunuz?

STRENGTH//GXGTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon