+24'

19.4K 1.3K 598
                                    

Ficin ilk düz yazı bölümüde geldiğine göre asıl olaylara giriş yaptık diyebilir miyiz?

Bölümü anlayarak okumanızı tavsiye ediyor ve keyifli okumalar diliyorum...


Grupta ettiğimiz ufak çaplı kavgadan sonra aslında pek kavga da değildi sadece uzun zamandır içimizde birbirimize karşı biriktirdiklerimizi kusmuştuk. Ve şöyle bir baktığımızda bunun olması hem benim hemde diğerlerinin açısından iyi olmuştu. Sonuçta daha fazla hissettiklerimizi içimizde tutarak iyiymiş rolü yapamazdık yapsaydıkta bir gün bugünkünden daha farklı bir şekilde patlak vereceği kesindi.

Şimdi ise odamın balkonunda salıncağa oturmuş kararmakta olan gökyüzünü izliyordum ve bu durum beni diğer her şeyden soyutlanmış gibi hissettiyordu. Zaman zaman şuanda olduğu gibi balkona çıkar salıncağıma oturur yalnızlığım eşliğinde gökyüzünü izlerken düşüncelere dalardım. Genelde düşüncelerim hep bir kişi üzerine yoğunlaşırdı. Onu düşünür onu düşlerdim.

Şuanda düşüncelerim onun üzerineydi. Arkadaşlarımında dediği gibi yıllardır ona karşı dinmeyen bir nefretim vardı ve bu sebeple etrafımda olan herkeside istemsiz bir şekilde ona düşman yapmıştım onun etrafında olan kişileri ise kendime düşman edinmiştim. Yaptığım belkide çocukçaydı hatta belkide değil çocukçaydı . Ama elimde olan bir durum değildi gerçekten değildi. Bu durum benimde anlayamadım bir şekilde engel olamadığım bir hızda gelişmişti.

Kızıl şeytan veya kızıl piç diye adlandırdığım o çocuk benim çocukluğum olmakla birlikte ilk hayal kırıklığım ilk gözyaşım ilk nefretim ve ilk aşkımdı.

Gözlerimi hayata ilk açtığım an annem veya babamı görmek yerine onun yüzünü görmüştüm ben. Bana yürümeyide düştükten sonra kalkmayı da o çocuk öğretmişti. Bisiklet sürmeyi dahi bana babam yerine o öğretmişti. Benim için her şey oydu attığım adım aldığım nefes duyduğum her ses.

Belki de size saçma gelecek daha çocukmuşsun ne bu tavırlar diyeceksiniz diyebilirsiniz umrumda değil. Ben sadece hissettiklerime ve yaşadıklarıma bakıyorum.

Derin bir nefesi ciğerlerime hapsedip gözlerimi yumdum. Onu düşünmek dahi bir süreden sonra beni yormaya başlamıştı. Çünkü aklımda bir sürü soru işaretleri vardı ve yıllardır bu soru işaretleri ile büyümek hiç kolay değildi.

Dışarıdan bakan kişilere göre asabi ve sert bir kişileğe sahip tipim hatta ağzı bozuk bir ergenim. Jimin, Jin ve Hoseok haricinde de kimse beni sevmezdi. Ortaokulun yarılarında onlarla tanışmıştım tamda Taehyung'tan ihanet yediğim döneme denk gelmişti bizim tanışmamız. Herkese küfür ve hakaret edip kendimden uzaklaştırırdım çünkü bilirdim küfür eden çocuklar sevilmezdi kimse kendine hakaret eden birisiyle arkadaş olmak istemezdi bunları yapma sebebim ise tekrardan yarı yolda bırakılmak istemememdi. Çünkü o yaşımda öğrendiğim bir şey varsa o da kimsenin kalıcı olmadığıydı. Ama umduğum gibi olmadı ve Jimin, Jin ve Hoseok bodoslama olarak hayatıma giriş yaptılar ve bir daha da çıkmadılar. Açıkçaşı çıkmalarını da asla istemem. Her ne kadar şuan aramızda sorunlar olsada onlar benim sığınak olarak gördüğüm tek limanım.

İnsan kendinden çok güvendiği birisinden kazık yiyince anlıyordu hayatın ne kadar acımasız olduğunu.

Bende Taehyung'tan hayatımın kazığını yediğimde anlamıştım. Acı bir şekilde.

Tam olarak 12 yaşındaydım her zaman ki gibi Taehyung teyzemlerle bize gelmişti. Birlikte bizim evin bahçesinde oturuyorduk o gün içimde oluşan heyecanı anlatmaya kelimelerim yetmez. Çocuktum ve hayatımda ilk defa böyle hisler hissediyordum sanki bayılacak gibiydim. Oturduğum yerden kalkıp Taehyung'un önüne geçtim aklımdan geçenleri dile dökebilmek için çok uğraştım ve en sonunda hissettiklerimi dile dökebildim.

Taehyung'un tepkisini heyecanla beklerken beni itmesini beklemiyordum. Yemin ederim ki her şeyi bekliyordum lakin Taehyung'un beni iterek yeri düşürmesini beklemiyordum. Ardından o koşarak eve girdiğinde öylece acıyan ellerimle ona bakakalmıştım. Şok içindeydim. Oysa Taehyung sürekli bana sarılır beni öper ve beni sevdiğini söylerdi ondan kaçan bendim ben hiçbir zaman ona onu sevdiğimi söyleyemezdim ama o gönül rahatlığıyle söyler ve bana sarılırdı.

O yaşıma kadar ilk defa ona onu sevdiğimi söylemek istemiştim oysa beni iterek çekip gitmişti.

Sorun etmedim evet kalbim kırılmıştı ama sorun değildi. Belkide ona bunca zaman onu sevdiğimi söylemediğim için bana kızdığını düşünmüştüm. Yanılmışım.

O olayın üzerinden aylar geçti teyzemler bize gelip gitmeye devam etti ama Taehyung gelmedi. Teyzemlerin bize geleceğini her öğrendiğimde kapının önünde heyecanla gelmelerini beklerdim. Kapı çaldığında kalbimin gümpürtüsüyle açar teyzemi ve eniştemi görünce hüsranla geri çekilirdim. Bu yaklaşık bir yıl kadar böyle sürmüştü. Bir yıl boyunca o kapıda Taehyung'un gelmesini bekledim ama kızıl piç o günden sonra bir daha gelmedi. Bende bir yılın sonunda onu beklemeyi bıraktım.

13. Yaş günümde yine bir umutla bekledim çünkü o benim doğduğum güne çok önem verirdi. Gelir diye bekledim ama gelmedi. Taehyung beni yine ortada bıraktı.

Bir gün biz annemlerle teyzemlere gittik Tanrı şahit bir yılın üzerine onu merdivenlerden inerken gördüğümde kalbimin yerinden çıkacakmış gibi attığını hissetmiştim. Onu fazlasıyla özlemiştim. Ama o yüzüme dahi bakmadan kapıya adımlayıp evden çıkmıştı. Çıldıracak gibi olmuştum kafamda binlerce soru işaretleri cirit atarken yinede her şeyi bir kenara bırakıp ona gitmeye hazırken onun böyle umrunda değilmişim gibi davranması bıktırmıştı beni. Sanki yanlış bir şey yapmıştım ve sonucunda Taehyung'ta benden nefret ederek uzaklaşmış gibiydi.

Oysa yaptığım tek şey ona onu sevdiğimi söylemekti.

Gecelerce uyuyamadım hep bir neden aradım. Neden böyle yaptığını anlamaya çalıştım neden yüzyüze geldiğimiz o kısacık zaman dilimlerinde ben ona özlemle bakarken onun bana nefret ve tiksintiyle baktığını anlamaya çalıştım ama anlayamadım.

Beş yılın ardından annem teyzemlerin bize geleceğini söylemişti bu normal bir şeydi çünkü teyzemler bize sık sık gelirdi ama o gün Taehyung'un da geleceğini söylemişti. Daha dün gibi hatırlıyorum şuan oturduğum salıncağa oturmuş hüngür hüngür ağlamıştım. Onu sadece sosyal madyadan görüyor olmak o kadar canımı yakıyordu ki o zamanlar tekrar yüz yüze görebileceğimi öğrendiğimde saatlerce ağlamıştım.

O günün ardından haftalar sonra arkadaşları ile bizim okula nakil aldırdı ve artık onu her gün görmeye başladım.

Çevremdeki herkes ondan nefret ettiğimi düşünüyordu onun da benden. Onu bilmem ama ben sadece kırgınlığımı nefret gibi gösterip kalbimdeki aşkı saklamaya çalışıyordum. Çünkü korkuyordum gerçi hala korkuyorum onu sevdiğimi öğrendiğinde benden gider diye hala korkuyorum.

Nefretim bu yüzden küfürlerim hakaretlerim can yakmalarım hepsi benden gitmesin diye.

Şu da var değil mi? Hiç gelmemiş bir insan gidemez.

Saçlarını kızıl yaptığını öğrendiğimde de saatlarce ağlamıştım ilk sevgilisiyle fotoğraflarını gördüğümde de. Genel olarak konu Taehyung olunca ben hep ağlıyordum.

Gözlerimdeki yaşlar ben farkında olmadan akmaya başladığında gözlerimi açıp buruk bir tebessümle acı içinde fısıldadım.

"Neden seni sevmeme  izin vermedin?"

Tabi o sırada balkon kapısında beni seyreden kızıl piçten habersizdim.


Cousin | TaekookWo Geschichten leben. Entdecke jetzt