Cioran'nın hakkı Cioran'a

14 6 0
                                    

Kaç defa yenildin?
Kendinle girdiğin hangi savaştan galip çıktın?
Kaç kez sevildin?
Kaç kez sevdin?
Kaç kez düştün, kaç kez kalktın?
Bir anlam bulma çabasıyla kaç defa baktın aynaya? Ne buldun?

Dünyaya tek bir amaçla gelmiştin ademin oğlu. ''huzurla ölmek'' için aldın ilk nefesini, pişmanlık duymadan, en azından kendinden nefret etmeden  ölmek için gelmiştin dünyaya.

Koca aynada yorgun yüzüne ne yalanlar sıraladın, bulduğun anlam neydi bilemem. Ama gerçeği sana ben söyleyeyim. Hiçbir anlamı yok. Cioran haklıydı. İlla da bir mana bulunacaksa ölmektir yaşamın anlamı.

Ve Cioran haksızdı da. Ölmek manasız değildi. Mana'nın kendisiydi.

Çünkü hepimiz koca bir öykünün başka başka kitaplarıyız. Bu öyle büyük bir öykü ki, koca bir kütüphanede saklanır her kitabı. Bu koca kütüphaneye Tarih demiş aklı selimler.

Hayatın yegane anlamıdır, bir gün ölecek olduğumuz gerçeği. Ve bu gerçek öyle büyülü ki varlığından adımız gibi emin olsak dahi hiç birimiz anmayız. Sevdiğimiz birinin birden bire yok olabileceği gerçeği düşüncelerimize dahi uğramaz.

Hele kendi ölümümüz... Ya sonrası?
Acı gerçek: sizden sonra da dünya aynı hızla dönmeye devam edecek. Saatte 1670 kilometre hızla... Günden sonra gece doğacak, geceden sonra gün. Ve ''sensiz nefes alamam'' diyenler kahvaltıya oturacak, hüzün yavaş yavaş kaybolacak, yeniden şen kahkahalar eşlik edecek sohbetlere. Aklınız alıyor mu bilemem, benim almıyor.

Hikayeniz bittiğinde kitabınız kapanacak, tarih kütüphanesinin raflarında yerini alacak. Hepsi bu.

Ama hikayeniz daha bitmedi değil mi? Bu notu, bu harfleri hala çalışmakta olan sisteminizin öğleri ile görüyor, okuyor anlıyor olmalısınız. Güzel, peki daha yazacak kaç sayfanız kaldı biliyor musunuz? Bilen biri var. Daha ananızın rahminden ayrılmadan evvel belliydi kitabınızın kaç sayfa olacağı. Kaderin kırmızı mürekkebi ile işlendi sayfalara bir, iki, üç, dört... diye.

İşte bu yüzden demiş üstad "insanı ölümden eceli korur" diye.

Ama sayfanız sayılı dostlar.

Başa dönüyorum. Sen ademin oğlu, havanın kızı; sen ölmek için doğdun. Bir hiyaye yazmaya geldin dünyaya. Bu hikayeyi yazıp bitirmeye... Ne kadar sayfan var bilmiyorsun? Kimse bilmiyor. Daha kaç sayfa dolacak gerçekleşen hayallerle, yıkılan ümitlerle belli değil. O yüzden tek bir sayfayı israf etme dostum, tek bir damla mürekkebin boşa akmasın.

Öyle bir hikaye yaz ki, kainatın kütüphanesinde kimsenin uğramadığı tozlu raflara konmasın.

Öyle bir hikaye yaz ki adını duyan herkes tekrar tekrar okumak istesin öykünü.

Bir gün zaten öleceksin ama bu günü yaşa.

Hüsn-ü SafsatalarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin