9

3.1K 24 0
                                    


İki gün sonra

Juno hâlâ iki önce olduğu gibi aynı şekilde, üzerindeki jartiyerle birlikte kapının önünde beklemekteydi. Ne yemek yemişti ne de bir şeyler içmişti. Sadece çok ağlamıştı. En son kendisine tecavüz edilmeye kalkışıldığında bile bu kadar çok ağlamamıştı. Onun dışında kendinden başka hiçbir insan için gözyaşı bile dökmemişti.

İki gün. Koca iki gün boyunca Owen'ın odasının kapısında onun için durmadan ağlıyordu.

Owen bir kez olsun kapıyı açmamıştı, pişmanlıkla çıkan sözlerine bile sağır olmuştu. Juno pes etmemişti ama oturmaya devam ediyordu. Karnı çok acıkmıştı ama o dayanıklıydı. Ne kadar fiziksel olarak zayıf olsa da dayanabiliyordu.

Uyumak ve uyumamak arasında kalırken gözleri çoktan kapanmıştı bile. Uykuya daldığında ise Owen yavaşça kapıyı açtı ama Juno bunun farkında değildi.

Owen kapısının önünde yorgunluktan bitap düşen kıza acıyan gözlerle baktı. İçinde hâlâ ona karşı öfke biriktiriyordu fakat genç kızın zaten zayıf olan bünyesinin hiçbir şey yemeden daha kötü olduğunu biliyordu Owen. Hâlâ üzerindeki jartiyeri görürken ister istemez güldü. Ona çok yakışmıştı, reyonları gezerken ona yakışacağını elbette biliyordu ama gerçekte görmek daha farklı hissettirdi.

Hiçbir şey yapmadan yanından geçip gitmek istiyordu ama yerde öylece yatmasına gönlü el vermiyordu Owen'ın. Kızı kucaklayarak kendi yatağına götürdü ve üzerini de bir güzel örttü. Sonra da kafasını dağıtmak için yanında aldığı viski şişesiyle evinden çıkıp gitti.

🍷

Juno gözlerini açtığında sırtı yumuşak bir yüzeyle karşı karşıya geldi. Ağlamaktan şişen gözlerini acıyarak açarken tanıdık odanın içinde olduğunun farkına vardı. Owen'ın yatağındaydı ve o yine etrafta yoktu.

Juno ayaklanarak odadan çıktı, üzerinde hâlâ jartiyer vardı. Evinin her tarafını karış karış ararken genç adamı bulamamıştı. Aşağıya indi, orada da kimse yoktu. Bahçe kapısından dışarıya çıkarken, "Sakın bir adım daha atma." diyen Owen'ın sesini duydu. "Jartiyerle bahçeye çıkıp insanların seni görmelerini mi istiyorsun?" Owen'ın kendisine olan öfkesi dinmemişti anlaşılan.

Juno ise iki gün sonra onu görmenin mutluluğunu yaşıyordu içinde. "Ben seni arıyordum."

Owen şişesinin sonunda kalan viskiyi ağzına dikip içti. "Buradayım işte. İçeride bekle beni, geliyorum." Juno denileni yaparak kapıdan çıkmazken oturma odasına doğru gidip koltukta genç adamın gelmesini bekledi.

Owen bir müddet daha bahçede kaldıktan sonra ayaklandı ve bir sigaraya yakarak Juno'nun yanına gitti. Ağzından çıkan dumanın kokusu odayı kaplıyordu. Juno, Owen'ı ilk defa sigara içerken gördü.

"Sigara içtiğini bilmiyordum." dedi Juno.

"Benim hakkımda bilmediğin daha çok şeyler var." dedi Owen hemen cevap verirken. Genç adam ayakta öylece durup arkasını ona dönmüştü. Yüzüne bile bakmazken Juno'nun kalbinin içini kasıp kavuran bir ateş vardı.

Ayaklanarak pencereden dışarıya bakmakta olan Owen'a arkadan sarıldı. Genç adamın yüzü gibi bedeni de ifadesiz kalırken Juno ona sarılmanın vermiş olduğu dinginlikle mutluydu. "Beni affedecek misin?" diye sordu affetmesini dileyerek.

Owen sigarasından sert bir nefes çekti. "Bunun cevabını ben de bilmiyorum. Bana her defasında başka erkeklerden bahsedeceksen hayatımdan çıkman an meselesi olur Juno. Hayatımdan çıkmak istiyor musun?"

"Asla," dedi hemen Juno kararlılıkla. "Asla böyle bir şeyi istemem. Hep hayatında kalmak istiyorum."

Owen arkasına dönüp gözleri şişmiş kıza baktı. Gerçekten de çok ağlamıştı, kapının diğer tarafında haykırışlarını ve ağlayışlarını dinlemişti uyuyana kadar. "Hayatımda kalmak istiyorsan eğer ona göre davranacaksın. Bir daha başka erkeklerle kıyaslamayıp onların adını ağzına almayacaksın. Anladın mı beni?"

ALACALI İDDİA (+18)Donde viven las historias. Descúbrelo ahora