can i call you tonight?

11 5 15
                                    

Dayglow, Can i call you tonight?
..
Soğuk parkede oturuyorum,
Duygularımı yerine koyarken,
Aklım ellerimden kayıp gidiyor.
Söyle şimdi sen ne yapıyorsun?
Benim gibi düşünceler dehlizinde misin?
Yoksa dudaklarından hıçkırıklar mı dökülüyor?

Ah, hangisi daha acı verici bilmiyorum...
Bileğimdeki çizik mi yoksa sessizce ağlayışın mı?
Dizlerim beni taşıyamıyor sanki,
Konuşmuyorsun, kafamı kaldıramıyorum.
Elin, elime dolanıyor,
Nefes alıyorum, soğuk parke yastık oluyor.
Telefonda sesini duyuyorum,
Yaşam, cidden değermiş senin için.

...
Ertesi gün ikili hiç bir şey olmamış gibi
hayatlarına kaldıkları yerden devam etmişti. Sakusa aynı saatte kalkmış, her zaman yaptığı şeyleri aksatmadan yerine getirmişti.  Atsumu ise Atsumu'ydu işte, göze batmayacak kadar dağınık ve günü gününü tutmazdı. Sakusa'yı en çok yoran şey kesinlikle Atsumu'nun değişken alışkanlıklarıydı, asla neyi sevip sevmediğini, nasıl hissettiğini anlayamıyordu.
Her zamanki gibi, her zamanki saatte genelde yaptığı kahvaltıyı yaparken aklı kesinlikle çakma sarışın olan birindeydi. Onu aramak, sesini duymak, iyi olduğundan emin olmak istiyordu.  Yaında olmasını, yanında olmak istiyordu. Bu düşünceler kalbini hızlandırıyordu, nefes alamayacak hale geliyordu. Midesi tekrardan bulanmaya başladı, yemeği bıraktı ve dışarı çıktı. Okulun yakınındaki parka gelmişti, sabahın erken saatlerinde kimseler yoktu. Sakusa ciğerlerini hava ile doldurmaya çalıştı ama olmuyordu. Atsumu'yu aradı buraya çağırdı, sarışın oğlan koşa koşa gelmişti. Nefes nefese kalmış oğlana sıkıca sarıldı, terlemesi ya da diğer şeyler umrunda değildi şimdilik, eve gidince üç kere duş alacaktı, o anı yaşamak istiyordu. O sarılmanın ardından İkili banka oturdu, kıvırcık saçlı oğlanın gözü bileklerine, boynuna, yüzüne kayıyordu. Sarışın olan kocaman gülümsedi ve kafasını öne eğdi. Sakusa'nın ona acıyan gözlerle bakmasını istemiyordu. 

"Neden?" Atsumu duyduğu soru ile donakalmıştı, kendisi de bilmiyordu. Bir şey bilmiyordu, mantıklı geleni ya da doğru ola bu diyerek yapmıyordu. Yapıyordu çünkü farkedilmek istiyordu, yapıyordu çünkü sevilmek istiyordu, kendisini sevmek istiyordu, taktir edilmek istiyordu. Atsumu'nun içinde dönen fırtınaları kendisi bile çözemiyordu. Omzunda bir el hissetti, bir kaç saniye yutkunma iç güdüsü devreye girdi, kalbi hızlandı. "Omi ben bilmiyorum, zihnim çok bulanık ne düşündüğümü çözemiyorum. Sadece sevilmek, takdir edilmek istedim istedim istedim istedim ve istedim ama olmadı. Ölmek istemiyorum ama o zaman insanların beni seveceğine inanıyordum ama ben onlar tarafından sevilmek istemiyorum ne istediğimi bilmiyorum. Verdiğim çabalar boşa gidiyor, aptalın tekiyim, en sonunda olan bana oluyor. Benim canım yanıyor ve kimse bir şey yapmıyor. Annem üç gün sadece üç gün sordu ve bıraktı üç gün boyunca neyim olduğunu sordu ve sıkıldı. Cevap vermek istedim, yemin ederim ki istedim ama olmadı."  göğsü inip kalkmaya, ellerine yaşlar dökülmeye başladı. Ellerini yüzüne koydu, Sakusa'ya bakmak istemiyordu.

Sakusa büyük bir tereddüt ile eli ile Atsumu'nun saçlarını okşamaya başladı. Çok korkuyordu ama Atsumu'nun iyi hissetmesini sağlama arzusu korkularınından büyüktü. Boyamaktan sertleşen o sarı saçlara dokunmayı sevdiğini kendine itiraf etmedi. Atsumu ellerini yüzünden çekip  Sakusa'ya baktı, gülümsemek istiyordu ancak bunun için fazlasıyla yorgundu. Ellerinde oluşan karıncalanma hissini unutmaya çalıştı, Atsumu'nun kızarmış burnu çok tatlıydı.

"İnsanlar seni taktir ediyor, seviyor, güveniyor ancak bunu dile getirmiyor Atsumu. Tabiki kimse seni sevmek, sen onları sevmek zorunda değilsin. Yeteneklisin, iyi bir mizahın var, iyi bir dinleyicisin, varlığın insanlara çok şey katıyor. Tanrım, keske insanların seni nasıl gördüğünü bilseydin. Bana sakın sana dedikleri kötü şeyleri söyleme, herkes kötü şeyler söylüyor Atsumu. İnsanlar kibar olmayı bilmiyor, aileler bizim sınırlarımız olduğunu unutuyor. Onlar sınırlarını unuttuguy için yetersiz değilsin, iyi birisisin, tatlısın ve... Ve zihnimin toparlanmasını, görmem gereken şeyleri görmemi sağlıyorsun." Atsumu'nun yüzüne baktı, gözleri parıldıyordu. Tanrım, bu senin yarattığın en güzel şeydi ve Sakusa Kiyoomi  yaşamını ona adayabilirdi. Sakusa'nın dediklerinden sonra bir şey konuşmadılar, konuşamadılar. Kocaman bir yumru sanki nefes almalarını engelleyip konuşmamalarını sağlıyordu.

Saatler geçtikçe parka gelen çocuklara baktılar ve onlar hakkında, çocuklukları hakkında konuştular. Sakusa bir şeyler anlatırken gözü Atsumu'ya takıldı, uyuyordu. Laf arasında ona verdiği  kağıdı nazikçe açtı ve şiiri kocaman bir sırıtışla okudu. Aynı nazik haraketlerle kağıdı cebine koydu, maskesini çekti ve Atsumu'nun yanağına ufak bir buse kondurdu. "Sen kendini sevene kadar ben seni seveceğim, sen kendini sevdiğinde ikimizi seveceğim Atsumu." Ve uyuyan genci uyandırıp azarladı, evine gönderdi. Atsumu evinin  sokağına girip uzaklaşana kadar arkasından baktı ve  maskesinin gizlediği kocaman bir sırıtışla evine dönerken biri arkasından bağırdı. "Seni bu gece arayabilir miyim Sakusa Kiyoomi?" Atsumu nefes nefese kalmıştı, dizlerinden güç alıyordu. Sakusa, "Evet!" Dediğinde gülümseyerek geldiği yoldan geri koştu.
Sakusa Kiyoomi, Atsumu Miya'ya aşıktı.
...
Bu bölümden nefret ettim, kontrol etmeye bile üşendim of

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jul 24, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

The poems for your soul, my dear || SakuatsuWhere stories live. Discover now