Cenazemi İzliyorum

609 60 89
                                    


GÜNÜMÜZ

kendi cenazemi izliyorum...

Son iki gündür olanlara gerçekten inanamıyordum. Gerçekleri öğrendiğim gün sabaha kadar kendimi kilitlediğim tuvalette kalmış, ağlaya ağlaya olanları düşünmüştüm ama neresinden tutarsam tutayım elimde kalmıştı. Bir ara kalkıp her şeyi polise anlatmayı düşünsem de ne yazık ki onlara kıyamama özelliğim baskın gelmiş ve gidememiştim.

Şu an ise siyah giyimli birkaç insanın mezarımın başında benim için ağlamasını izliyorum. Arkadaşlarım birbirine tutunmuş gözyaşı akıtırken annem ve babam adeta bir oyuncu edasıyla toprağıma vura vura ağlıyorlardı. Boş tabutu çoktan defnetmişler, mezarımın başında annem ve babam dışında birkaç arkadaşım ve akraba kalmıştı. Elimdeki tablete iyice kafamı sokup onu aradım. Axel'i. Cenaze boyu bir kere bile görmemiş olmam içimde bir şeyleri parçalamıştı. Bir an gerçekten öldüğümü ve onun cenazeme gelmediğini düşünmemle sol gözümden tablete, tam mezarımın üzerine bir damla yaş düştü.

Kendi mezarımı ilk sulayan ben oldum...

Belki cenazem Ankara'da, Madrid'den çok uzakta defnedildiği için gelememiştir. Yoksa gelirdi, beni yalnız bırakmazdı.

"Sayın yolcularımız, uçağımız henüz havaalanına yanaşmamıştır, kemerlerinizi çözmeyiniz, yerlerinizden kalkmayınız, dolapları açmayınız." Anons sesini duymamla elimin tersiyle gözümü silip son bir kez baktıktan sonra hemen tableti kapatarak çantama koydum. Artık yeni bir hayat başlıyordu. Annem ve babamın yüzünü bir daha görmek istemiyordum ama iyi olduklarından emin olmam gerekiyordu, bu yüzden Darla'yı feda ettim. Artık Darla yoktu, o vardı.

(...)

Bazen hayat senin istediğin yöne değil de seni istediği yöne götürür. Sen ise buna boyun eğmek zorunda kalırsın. Deniz gibidir hayat, seni içine çeker. Ne kadar çırpınırsan çırpın yüzme bilmiyorsan boğulursun.


İSTANBUL/TÜRKİYE

Uçağın merdivenlerinden inerken beni neyin beklediği hakkında hiçbir fikrim yoktu. Sadece akışına bırakmış ve olacakları beklemiştim.

"Bavulunuzu bana verin lütfen." Karşımdaki siyah takım giyinmiş, orta yaşlı, uzun boylu adamı bir süre süzdüm. Bu bana resmi gönderilen adamla aynı kişiydi. Acaba gerçekleri biliyor muydu yoksa onu da mı kandırıyorlardı?

Birkaç adım atıp elimdeki bavulu ona uzattım. Sevgili ebeveynlerim artık eski esyalarımdan kurtulmam gerektiğini, yeni bir hayata başladığımı söyledikleri için yalnızca bir bavulla ülke değiştirip yeni bir hayata adım attım. Her şey şaka gibiydi ama güldürmüyordu.

Şoförden önce davranıp kapıyı açarak kendimi en az gece kadar siyah bu koca arabanın içine bıraktım. Düşünmemem gerekiyordu çünkü düşünürsem delireceğime emindim.

Avuç içlerimi yüzüme, kafamı ise arkaya yaslayıp bir süre öylece kaldım. Son iki günde gerçekten çok yorulmuştum. Gerçi ölmüştüm ben, yorulmak da kim oluyordu.

Daha önce hiç gelmediğim şehrin caddesinde son hızla ilerlerken kendimi kesinlikle buraya ait hissetmiyordum. Bir anda çukura düşmüş ve sanki hiç çıkamayacamış gibiydim. Acaba Axel şu an ne yapıyordu, ya da Madrid'e geldiğimden beri beni yalnız bırakmayan arkadaşlarım. Hepsini bir daha görememe düşüncesi beynimi ele geçirirken ona veda etmediğim için kendimi suçluyordum. Bunu ona borçluydum, bunu kesinlikle ona borçluydum.

LAVİNİAOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz