Çorba

454 50 79
                                    

Yorum yapmayı unutmayın
arkadaşlar'ımmm 👉👈

Aklıma geldi birden, sanki çıkmış gibi...


Bir dağ düşün, kaç kere heyelan yaşanırsa yaşansın tepesindeki toprak hiç bitmiyor. Ne kadar üzülürsen üzül, canın ne kadar yanarsa yansın içinde kaybettiklerinden daha fazlası olduğunu unutma. Umudu yitirme, bekle çünkü "güzel şeyler zaman alır".

Duyduğum cümleyle şok dalgaları beynime doğru yol alırken, Emir benim kadar şaşırmışa benzemiyordu. Muhtemelen ben gelmeden önce de buna benzer konuşma geçmişti aralarında. Kapıya sanki yeterince dibinde değilmişim gibi daha da yaklaştım.

Bu kız nereden anlamış olabilirdi ki? Bu sorunun cevabını bilmesem de bildiğim bir şey vardı: Emir'in bu durumu hemen toparlaması gerektiği.

Sokak lambalarının aydınlattığı kadarıyla onları izlerken baş parmağımın tırnağını kemirmeye başladım. Stres tüm bedenime işlerken, baş ağrısı da eş zamanlı peşimi bırakmıyordu.

"Saçmalıyorsun." dedi Emir inanamıyormuş gibi gülerek. Fakat kız onun aksine oldukça ciddi bir tavır takınmış, öfkeyle Emir'e bakıyordu.

"Bugün seni okulda o kızla görünce takip ettim! Kardeşin gibi değildi, başka bir şeydi sanki. Bak, Emir delirmiş olduğumu düşünüyor olabilirsin ama seni başkasıyla görünce kendimi kaybediyorum, biliyorsun." Psikopat mıydı bu be!? Kaçıncı derece takıntılıktı bilmiyordum ama ikna olmaya çok hevesli duruyordu. Sanki Emir birkaç kez daha inkar etse inanacak gibiydi, inanmak istiyordu. Bakışlarından belliydi.

Sevgili abim birkaç saniye boş gözlerle ona baktıktan sonra durumun vahimliğini idrak etmiş olacak ki kızın iki omzuna ellerini koyup ekledi.

"Bak Dora, bu kadar saçma bir düşünce yüzünden mi gecenin bir vakti buraya geldin diye sorgulamıyorum çünkü seni tanıyorum. Ama kardeşim seni tanımıyor ve bu söylediğin onun kulağına giderse hem onunla hem de annemlerle arayı açmış olursun haberin olsun. Bence böyle bir şey olmasını istemezsin." Kapıya kafamı yaslamış gecenin bir vakti milleti dinlerken Dora denen kız hemen kafasını sağa sola sallayıp konuştu.

"Hayır, hayır. Annengille aramı açmak istemiyorum. Bak tamam, benim kafam çok doluydu tamam mı? Saçmaladım. Bilmiyorum, yanında başkasını görünce çok sinirleniyorum. Her neyse aramızda kalsın olur mu?" Ağzım iki karış açık kızın Emir'e söylediklerini dinliyordum. Gecenin bu vakti yalnızca sebepten dolayı buraya geldiyse abimin bu kızla işi vardı. Aşk değildi çünkü bu, düpedüz takıntıydı.

Bana arkası dönük olduğu için henüz yüzünü görmemiştim fakat saçlarının kırmızılığı gecenin karanlığına garip bir uyum sağlıyordu. Zifiri içim kan ağlıyor, havası veriyordu sanki.

Dora, elinin tersini gözüne doğru götürüp arkasını döndüğünde yüzünü dakikalardır ilk defa görüyordum. Muhtemelen ağlamaktan dolayı, gözündeki maskara yanaklarına doğru koyu kalıntılarını bırakmış, gözleri şişmişti. Kan rengi kısa saçlarının önleri dağılmış, üzerindeki gömleğin bazı kısımları yırtılmış gibiydi. Bunun gömleğin modeli olduğunu düşünmüyordum, bu saçma sebepten dolayı kendine zarar vermiş olabilir miydi?

Kaşlarım çatılırken dış kapıya doğru yürüdüklerini gördüm. Bir şeyler konuşuyorlardı ama artık onları tam duymuyordum çünkü hem biraz uzaklaşmışlardı hem de o düşünce aklımda cirit atıyordu.

Gerçekten bunu kendine yapmış olabilir miydi? İnsanların kendilerine zarar vermesini anlayamıyordum. İçindeki acıyı bastırsın diye kendilerine zarar veriyorlardı ama hiçbir halta yaramıyor, iki acının birden üzerlerine yüklenmesine sebep oluyorlardı.

LAVİNİAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin