31. Bölüm

134 8 0
                                    

CEMRE DEMİR

Bir kaç saniye sonra Aktaç ve iki tane adamı girdi odaya Aktaç yanındaki adama birşeyler söyledi ve belinden silah çıkardı, anlamazca ona baktım
"Napıyosun sen be?" Dedim sitemle silahın güvenliğini açtı karşımızda ki adam birden flaş patlattı.

"Ne yapıyorsunuz ne? Amacınız ne sizin!" Diye bağırdım oldukça güçlü bir şekilde, sonra Aktaç silahın güvenliğini kapatıp başımdan çekti. Aktaç, korumaya dönüp kafasıyla çık işareti yaptı. Koruma ise beklemeden çıktı.
Aktaç bana daha fazla yaklaştı, saçımı okşamaya başladı.

"Dokunma bana!"
"Hem o neden benim fotoğrafımı çekti?" Dedim sorgularca
"Seni özleyince bakarım diye çektirdim" dedi ve saçma bir kahkaha attı. Yüzümü buruşturdum,
"Salak salak espiriler yapma be! Cevap ver." Elini saçlarımdan çekip omuzuma doğru indirdi
"Küçük bir plan diyelim" dedi göz kırptı ve gitti.

Onun vücudumda dokunduğu heryeri ateşe vermek istiyorum. 12 yaşımda kendime verdiğim sözü tutucam. Ne olursa olsun bunu yapıcam. Ama zamanı gelince,

Aklıma bir an Barkın gelince gözlerimin dolmasına engel olamadım. Benim bu halde olduğumu görse dileye döner. Hatta belkide görmesi için az önce fotoğrafımı çektiler?

Aktaç hızla kapıyı açıp içeri telaşla girdi. Hemen gelip ellerimi çözmeye başladı
"Bırakıyor musun beni?" Dedim merakla sert bir ses tonuyla
"Hayır." Dedi
"O zaman niye ellerimi çözdün?"
"Gidiyoruz çünkü"
"Ne? Nereye?" Arkamda duran ellerimi önüme getirip kalın bir ip ile defalarca sıkıca bağladı.

"Ah yavaş ayı yavaş!" Diye bağırmam ile bana öyle sert ve korkunç baktı ki biraz tırssam bile bozuntuya vermedim.
Kolumdan sıkıca tutup yürütmeye başladı,
"Ya acıtıyorsun bırak!" 
"Aktaç bırak kolumu!" Ben bağırırken çoktan evden çıkmıştık. Kenarda 1-2 tane ev vardı.

"İmdat!" Dedim küçük bir anlık umutla
"Kimse yok-" ağzımı kapattı yeniden ve beni kendine daha çok bastırdı. Kulağıma yaklaşıp,
"Kes sesini gebertirim. Kimse yok. Etrafta seni duyacak bir Allah'ın kulu yok. Boşuna nefesini tüketme" dedi ben kollarında debelenirken o beni daha sıkı tutuyordu.

Son çare kendimi yere attım.
"Ya beni bırakırsın ya basbas bağırırım! Nereye götürüyorsun!?" Diye bağırdım. Oldukça her kelimemde bağırmaya çalışmıştım. Belki duyan olur diye,
Aktaç kolumu bıraktığı an ayağa kalkıp koşmaya başladım. Hızla kapıdan çıkarken
Aktaç'ın
"Birşeyler yapın durdurun şunu" demesi ile bacağımda yanma hissetim.

Çığlık atıp yere düştüm.
"Ahh" bacağıma baktım, baldırımın biraz üstüne isabet eden kurşunu gördüm.
Acıyla gözümden yaşlar süzülmeye başladı, Aktaç bir elini belime bir elini de bacağımın altına yerleştirdiğinde acıyla inledim. Aktaç beni kucağına aldı ve arabaya doğru hızlı adımlarla yürüdü. Arabanın önüne geldiğimizde koruma bize arka kapıyı açtı.

Sinirle ve canımın acısıyla daha fazla ağlamaya başladım.
"Allah belanızı versin!" Dedim
"Yat'a kadar dayan orda pansuman yaparız" dedi Aktaç çok rahat bir şekilde
"Ya sen nasıl bir manyaksın? Canım acıyor canım! Piskopat, katil!" Demem ile bağırdı
"Susmazsan ben seni susturucam cemre. Kes dediysem kes!"

YARIM SAAT SONRA

Araba durduğunda büyük bir yat'ın yanına gelmiştik. Aktaç arabadan indi beni almak için benim kapımı açtı ellerini bana doğru uzatmışken onu elimle durdurdum.
"Kendim inerim. Dokunma." Dedim zorla konuşarak sesimi sert çıkarmaya çalıştım.

Kenarlardan tutup arabadan çıktım. Yat'a giderken her bir adımda bu acıyı çekeceğime ayağımı kesseler keşke diye dua ettim. Aktaç bir an bağırınca yerimden hafifçe sıçradım,
"Seni bekleyecek vaktimiz yok." Dedi ve bir an kucağına aldı.

Bacağım hızla yukarı savrulduğu için canım çok acımıştı
"Canım acıyor ya yavaş!" Dedim dişlerimi sıkarak aynı anda hareket ediyordum. Aktaç da tam yat'a bir ayağını atmışken daha fazla hareket etmeye başladım.

Aktaç hızla yat'a binip beni bacağımın acıdığını bile bile sertçe yere bıraktı.
Dişimi sıkmaktan kırılacak dereceye gelmişti. Aktaç koltuğu göstererek,
"Otur şuraya" dedi zorla ayakta dursam bile direndim ve oturmadım.

"Ne oturması ya? Nereye gidiyoruz?" Dedim sesimi yükselterek, beni koltuğa ittirip sonrada çenemi tuttu sıkıca
"Cemre sınırlarımı zorlama. Otur oturduğun yere birazdan pansuman yapacağım" dedi ve geri çekildi.

Sonra takım elbiseli adam ile içeri girdiler. Yavaşça yerimden kalkıp onların olduğu odaya yaklaştım. İçeriden gelen sesleri dinleme başladım
"Abi plan tamam. Barkın bey buraya gelirken bizim adamların kamyonu ile burun buruna gelip direksiyonu kırmış. Kırınca da uçurumdan düşmüş, Kurtulma ihtimali yok diyorlar."

Göz yaşlarım kalbimin en derinlerine akıp gidiyordu. Adamın söylediği sözler defalarca kulağımda yankılanıyordu,
"Uçurumdan düşmüş,"
"Kurtulma ihtimali yokmuş."
"Uçurumdan düşmüş,"
"Kurtulma ihtimali yokmuş."

Elimin tersi ile göz yaşlarımı silip toparlanmaya çalıştım. Etrafıma baktığımda kenarda yerde duran silahı gördüm. Yavaşça daha fazla kanayan bacağımı takmadan zorla da olsa yürüyordum. Eğilip silahı aldım ve çok fazla ses çıkartmadan silahın güvenliğini açtım.

İçeri Aktaç ve adamının yanına girdim.
Aktaç,
"Cemre bırak o elindeki silahı" dedi bir adım geri gitti, adamı ise belindeki silahı çıkaracakken silahı ona doğrulttum.
"Çık dışarı, atla suya"
"Ne?"
Cevap vermeden ayak ucuna bir el ateş ettim
"Çık dışarı suya atla dedim sana!" Diye bağırdım büyük bir sinirle

Aktaça döndüm
"Sen de çık dışarı" dedim Aktaç bir kaç kez itiraz etmek istese de sözünü kesip aynı cümleyi her seferinde tekrar ettim. Ve sonunda ikiside dışarı çıktı.
Adama döndüm yeniden
"At kendini suya yoksa delik deşik ederim"
Aktaç,
"Cemre indir dedi-"
"Kes!" Diye bağırdım Aktaç'ın sözünü kesip
Adam ile göz göze geldik.
"Bana bak gerçekten ölmek istemiyorsan kendini suya at, Yoksa yaşama şansın olmayacak." Dedim net bir şekilde

Adam bir an hiç düşünmeden kendini suya attı. Aktaç şaşkınlıkla o tarafa baktı. O benim olduğum tarafa bakmazken bacağını bir el ateş ettim. Hızla dönüp bacağını tuttu. Gür bir sesle inledi
"Ahh!"
"Barkına ne oldu?" Dedim öfkeyle bir an yüzüne acılı ama alaylı bir ifade yerleşti
"Öldü!" Diye bağırdı.

"Hayır! Yalan söylüyorsunuz hepiniz!"
Büyük bir kahkaha atıp arasında da inledi.
"Yalan falan değil. Uçurumdan düştü, hem de seni kurtarmaya gelirken hepsi senin yüzünden oldu cemre. O senin yüzünden yok artık." Dedi bağırıp diğer bacağına da ateş ettim.

"Hayır! Hayır. Barkın çok iyi, ölme falan yok!" Dedim omuzundan da ateş ettim ve onu orda bırakıp kaptanın yanına gittim.
Silahı kaptana yönelttim,
"Limana dön." Dedim korkulu gözler ile bana bakarken kekelemeye başladı.
"A-ama-"
"Hadi! Ya da atla sen de suya ben gideyim" dememle hemen birşeyler yapıp yat'ı döndürdü ve normalden daha hızlı sürmeye başladı.

Gözüm kararmaya başlamıştı bile, çok kan kaybettiğimin farkındaydım. Ve eğer bir yerde düşüp bayılırsam sevdiğim adamın sapa sağlam olduğunu göremem. Kenara oturup masadaki örtüyü aldım ve ortasından yırttım. Yaranın üstüne sıkıca bağladım. Masada duran kalın bezle ise biraz yaranın üzerine bastırdım.

Canım ne kadar acısa da tek düşündüğüm Barkın'ın nasıl olduğuydu
Ya gerçekse ve Barkın...
Dilimin bile varamadığı bir şeyi yaşarsam nasıl kaldırırım inanın bilmiyorum.
Onun gözlerindeki kara ormana bir daha bakamazsam sonum olur.


















Selammm

Oy verirseniz sevinirim ❤️

Sizi çok seviyorumm 🛐

Tiktok: sennvebenn_1

En Güzelinden Aşk Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin