0.2|Başlangıçlar ve Başlayacaklar

146 12 4
                                    

Medya: Okyanus Kandeniz

...

"Yeni bir şehir, yeni bir başlangıç olabilir mi?"

Yavaş adımlarla merdivenleri indim. Bavulun merdivenlerde çıkardığı ses kulaklarımı rahatsız etse de bunu umursamadım. Ellerimde bavulum, sırtımda çantam ile birlikle kapıya yaklaştım. Kapı eşiğinden dışarı çıktım ve birkaç adım yürüdüm. Arkamı dönüp eve bir kez daha baktım. Bavulun birini olduğu yere bıraktım. Yavaşça elimi kaldırdım ve eve el salladım. Evet, size saçma gelmiş olabilir ama hiçte saçma değil. 16 yılımı geçirdiğim bir evden sessiz sedasız ayrılmak istemiyordum. Elim tekrar bavulu tuttu. Arkamı dönüp arabaya doğru yürüdüm. Babam ellerimden bavulları aldı. Bir anlığına göz göze geldik. Gözlerinde beni kınar gibi bir bakış vardı. Çözemiyordum. Ama gerçekler şunlar ki, çözmekte istemiyordum. Onlar beni bu zamana kadar çözmek için uğraşmamışlardı. Ben neden uğraşacaktım ki?
Adımlarımı hızlandırıp arabanın kapısını açtım ve içeri girdim. Cam kenarına oturdum ve çantamı yanımdaki koltuğa koydum. Araba hareket etti. Elimi tekrar hafifçe kaldırıp kısık bir sesle mırıldandım " Hoşça kal çocukluğum"

Arabada derin bir sessizlik hakimdi. Bu beni rahatsız etmiyordu. Çünkü alışmıştım. İnsan her şeye alışabilirdi. Resim yapmaya, dans etmeye, şarkı söylemeye vb. Ben buna mı alışamayacaktım? Bazen seviniyordum. Evde hep kavga gürültü olmuştu. Her şey yolundaymış gibi sustuklarında mutlu oluyordum. Bu mutlu olunacak bir şey değildi. Farkındaydım, ama sesimi çıkaramıyordum.

Bunun yanı sıra kulağımda yüksek ses ile bir şarkı çalıyordu. Araba ne kadar sessiz olsa da, kendim için aynısını söyleyemezdim. Zihnimin içinde bangır bangır bir şarkı çalıyordu, ama ben adını koyamıyordum...

Yolun yarısında mola verdik. Saat 06.15 civarıydı. Ben yola çıktıktan yaklaşık 40 dakika sonra uyuya kalmıştım. Arabanın durduğunu hissederek kafamı camdan hafifçe kaldırdım. Gözlerimi birkaç kez ovuşturduktan sonra bir restoranda olduğumuzu anladım. Annem ve babam arabadan inip restorana doğru yürüyordu. Beni kaldırma tenezzülünde bile bulunmamışlardı. Gerçi onlardan böyle bir şey beklemem bir hata olurdu. Çünkü ailem bencil insanlardı. Ya da sadece bana karşı öylelerdi... Zihnimin içinde ki gereksiz ses kalabalığını bir kutuya koyup rafa kaldırdım ve üstüme hırkamı alıp arabadan çıktım.

Yol kenarında ahşap, lüks bir restorana gelmiştik. Her yer çiçeklerle doluydu. İlgimi çeken ilk şey bu olmuştu. Kapısı eski ahşap kapılardandı. Restorana giden yol taşlarla süslenmişti. Yolun yanında saksıların içinde harika çiçekler vardı. Pembe laleler, beyaz zambaklar, mavi keten çiçekleri gibi birçok çiçekle bezenmiş bu yola aşk ile bakıyordum. Bu çiçekleri anlatamazdım. Çünkü kelimeler kifayetsiz kalıyordu. Arabanın yanından yavaşça ayrıldım ve restoranın taşlı yoluna doğru ilerledim. Ailem ilk defa zevkli bir seçim yapmıştı. Buna ne kadar şaşırsam da umursamadım. Anı yaşamak istiyordum. Burada geçirdiğim vakti kıymetli bir şekilde değerlendirmek istiyordum.

Yavaş adımlar ile restorana ilerledim. Arkada slow bir parça çalıyordu. Kendimi müziğin ritmine bırakıp, etrafımda hiçbir şey yokmuş gibi dans etmek istiyordum ama bu şuan pek mümkün değildi. İstanbul'a gittiğim zaman yapacağım ilk iş bir dans eğitimi almaktı. Dans etmek kadar rahatlatıcı bir şey yoktu benim için. Kendimi ritme bırakmak, kendimden bağımsız hareket etmek, müziğin kulaklarımda yankılanmasından daha güzel bir his yoktu. Kimileri gitar çalmayı, resim yapmayı, futbol oynamayı severdi. Ama ben dans etmeye aşıktım. Kaybolan ruhumu dans ederken bulduğumu düşünüyordum. Dans etmek hayatımın ve en önemlisi ruhumun bir parçasıydı.

Antalya'da böyle bir eğitim almak istemedim çünkü bir gün oradan taşınacağımızı biliyordum. Kendimi oraya bağlayıp sonra kopmak istemiyordum. Ama bu sefer kalıcı kalacağımızdan emindim. Çünkü şirketi uzaktan yürütemiyorlardı. Ya da ben böyle düşünüyordum. Ben kendimi bildim bileli Antalya'da yaşıyorum ve ailem gayet güzel bir şekilde şirketi yönetebiliyordu. 16 yıl sonra ne olmuştu da İstanbul'a dönme kararı almışlardı bilmiyordum. Ama kurcalamak istemiyordum. Geçmişimden benimle ilgili hayatımı sarsacak bir şeyler çıkmasından korkuyordum. Bu tahminlerimin doğru çıkmasından neredeyse emindim çünkü geçmişimle ilgili hiçbir şeyi bilmiyordum. Anneannemi, dedelerimi, babaannemi... Kimseyle ilgili bir şey bilmiyordum ve bu canımı sıkıyordu. Bu bilgilerin gelecekteki hayatımı etkilemesinden çok korkuyordum. Bu yüzden kurcalamıyordum.

YALNIZLIK RÜZGARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin