BİR KEZ DAHA

81 34 8
                                    

     Yarın büyük gündü. Kimi için bir cehennemin kimi için artık rahat nefes alabileceği günlerin başlangıcıydı. Yaşattığını yaşamanın vakti gelmişti artık. Dolup taşan bir intikam arzusuyla yanıyordu Mısra. İçindeki ateşi söndürmenin vaktiydi. Telefonu çalınca kimin aradığına bakmadan cevapladı. 

"Caner Bey? Nasılsınız?" yatıştırıcı bir sesle konuşmaya çalışıyordu. Telefonun karşısındaki kişinin soluk alış verişlerini dinledi bir süre.

"Heyecanlıyım ve korkuyorum." Mısra tebessüm etti. Aynı duygular... Aynı kişi... Mahvolmuş birden fazla hayat...

"Ben de." 

"Kaybedersek... Yani o şerefsizi içeri tıkmayı başaramazsak eğer..."

"Başaracağımız için devamını getirmenize gerek yok. Delillerimiz zayıf değil, unutmayın." umutlandırıcı konuşmasına rağmen o da bu ihtimali istemeden de olsa düşünüyordu. O adamın suratına baka baka söylediği iddialı sözler korkutuyordu onu. 

"Üzülmeyin. Başaramazsak eğer... Elinizden geleni yaptığınızı biliyorum." 

"Peki. Beni düşündüğünüz için teşekkürler. Yarın görüşürüz." 


     Bürosuna kapıyı çarparak girdi

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

     Bürosuna kapıyı çarparak girdi. Cüppesini sinirle çıkarıp koltuğa fırlattı. Masasının üstündekileri bir hışımla yere fırlattı. Birkaç saniye sonra Ada ve Caner'in içeri girmesiyle de durmadı.

"Aptal herif! Gebersin istiyorum artık!" daha fazla kırıp dökmek için büroyu taradı hüngür hüngür ağlayan gözleri. Caner'de onun kadar yıkılmış vaziyetteydi. Kadının karşısına dikildi. Birbirlerine baktılar yaşlı gözlerle. 

"Başaramadım." diye çaresizce fısıldadı Mısra mahcubiyetle. Caner kadına içten bir şekilde tebessüm edip sarıldı.

"Çabaladınız. Hem burda bitmedi hiçbir şey. Unutmayın, iki ay sonrası da var bunun."  Ada'da sulu gözlerle yanlarına gidip Mısra'ya sarıldı. Bir kez daha adalet yerini bulmamıştı. Dışarıda olmaması gereken biri yine başkalarının canını yakacaktı. Yalandı... Bunu herkes de biliyordu. Söylediği her cümle yalandan ibaretti. İğrenç bir şekilde sırıtan çirkin ağzından dökülen her kelime yalandı işte. Mısra ile Caner karşı karşıya oturdular. Ada'da çıkmak istemeyip ayakta dikildi. Uzunca bir süre yalnızca için için ağlayışları dışında bir ses çıkmadı. En sonunda Mısra ellerini saçlarından geçirdi ve sinirle karşısındaki duvara dikti bakışlarını.

"Aptal herif! Adalet en iyi intikamdır diye düşünmüştüm. En doğru olan... Yanılmışım Caner Bey. Kendi ellerimle boğmalıydım onu." yumruklarını hınçla sıktı. Caner'de aynı öfkeyle bakıyordu. 

"Yaşattığını yaşamadan ölmeyecek. Bunu biliyorum Mısra Hanım. Siz de inanın. Bir gün öyle bir fırsat geçer ki elinize şaşar kalırsınız. Bugün ya da yıllar sonra. Bunu bilemem ama o gün gelecek. İkimiz de dikileceğiz yine karşısına." becerebildiği kadar sevecen bir şekilde tebessüm etti. Az sonra kapı ardına kadar açıldı ve Rüzgâr girdi. Endişeli gözleri etraftaki dağnıklıklardan ayrılarak  saniyeler içinde Mısra'yı buldu. Ada ve Caner büroyu terk ederken Mısra'nın dudakları küçük bir çocuk gibi büzüldüler onu görünce. Ayağa kalktı Rüzgâr'ın karşısına geçti. 

"Hoş  geldin." gözyaşlarını koluyla silerken Rüzgâr'a gülümsedi. Rüzgâr'da kıza tebessüm etti ve özlemle sarıldı. Özlemek güzeldi sonu kavuşmak olunca aslında. Yürek o zaman dayanmayı da bilirdi beklemeyi de. Sonu kavuşmak olunca zor da olsa katlanılırdı ayrılık nasılsa. 

"Hoş buldum." 

"Abim gel..." Eyinç içeri dalınca Mısra ile Rüzgâr irkilerek ayrıldılar. 

"Ooo çok pardon!" elleriyle gözlerini kapadı sırıtarak "Valla bir şey görmedim! Çıkayım ister misiniz?" Rüzgâr kardeşinin ensesine şaplak attı gülerek.

"Aç lan gözlerini." kardeşiyle de sıkıca sarıldılar.

"Gelir gelmez yengeme uğrayacağını biliyordum. Bak yenge 'Yarın çok önemli bir duruşmam var. Kağan denen herifi içeri tıkıcam.' deyince abime haber vereyim dedim. İlk günden beri her şeyi olduğu gibi aslında." Mısra'ya döndü. Gözleri tekrar dolu doluydu. Eyinç'te onu öyle görünce somurtup abisine döndü.

"Abi kızı niye ağlattın? Yine duygusal duygusal konuşma mı yaptın?" Mısra yerine geçip elleriyle de yüzünü kapatınca ciddi bir şey olduğunu anlayıp çenesini kapadı.

"Başaramadım Rüzgâr. O kazandı ve ben kaybettim. Dava ertelenip duruyor." ellerinin ardından boğuk çıkıyordu sesi. Rüzgâr karşısına geçip eğilirken Eyinç'te karşısına oturdu.

"Delillerinizin olduğunu söylemiştin. Anlat Mısra. Belki yardımcı olabilirim." Mısra ellerini çekip karşısında ona gerçekten yardım etmek isteyen adama baktı. 

"Bakıcıyla şoförün, Kağan ve Leyla'nın ilişkisinden haberi varmış. Görüntüler de vardı elimizde. Öldürüldüğü gece kavga etmişler. Kırk beş dakika Rüzgâr! Ben duruşmanın her dakikasında ölmek için içimden dua ettim. Benimle alay etti. 'Kazanamayacağını zaten biliyordum. Oyun oynamana izin verdim yalnızca. Kaybeden bir kez daha sen oldun.' dedi bana. Bir kez daha! İğrenç imasını anladın mı?" yeniden ellerinin arkasına saklandı. Bir kez daha! Lara'yı kaybetmişti üstüne öcünü alma ihtimalini. Yeniden Rüzgâr'a baktı.

"Güya bakıcıyla Kağan'ın yasak bir ilişkisi varmış. Ama aslında şoförle bakıcı beraberlermiş ve o gün sadece nişanlısının abisi Caner değil şoför geldiği için özellikle korkup da camdan atlamış.  Savunmaya bakar mısın? Şahitlerimizi tehdit etmiş. Herkes biliyordu yalan söylediğini ama yalanı o kadar iyiydi ki herkese inanmak düştü Rüzgâr!" 



BİRAZ MAVİ İSTİYORUMWhere stories live. Discover now