KISA SÜRELİ VEDA

98 59 19
                                    

     Evine sağlam adımlarla döndü. Daha emin... Daha umutlu... Annesi telaşla evin içinde koşuşturuyor, babası saatine bakıp ona acele etmesini söylüyordu. Mısra bir süre anlamsızca baktı önündeki tabloya.

"Baba ne hazırlığı bu?"

"Kızım Asaf'ın yanına gideceğiz ya? Aslında sürpriz bir karar oldu. Annen bu yılda kontrole gidecekmiş. Habersizce."

"Baskın yapacak yani?" Zahir dudaklarını büzüp başını salladı. Saniyeler sonra Sennur elinde valiziyle odadan çıktı. Mısra'ya hiç bakmadan bahçeye doğru yürümeye gitmişti bile. Arkasından Zahir ve Mısra çıktı.

"Otobüsle mi gideceksiniz?" cevabını bildiği soruyu sadece gülmek için sormuştu. Annesinin yükseklik korkusu olduğunu zaten biliyordu.

"Annen korktuğuna göre?" diyerek güldü ayakkabılarını giymekte olan Sennur'a.

"Korkmuyorum canım! Uçak biletleri pahallı diye, pahallı!" Zahir ve Mısra kafalarını salladı "Öyledir tabii." diyerek. Mısra'ya sarıldılar. Mısra bu vedaya içinden çok kızıyordu. Sanki komşuya gider gibi gidiyorlardı. "Hey! Beni... Beni, beni kızınızı burada bırakıyorsunuz. Ne göz yaşı var ne bir hüzün. Bu ne?" diyerek sitem ediyordu içinden. Merdivenleri inmeye başladılar ama Sennur son basamakta durdu, arkasına döndü ve Mısra'ya yalvaran gözlerle baktı.

"Mısra... Yavrum, lütfen mutfağımdan uzak dur olur mu? Bak ben Fedua'yı da aradım, yarın gelecek seninle kalacak. Zaten çok kalmayız ama sen yine de mutfaktan uzak dur! Acıkırsan falan Fedua'ya söyle." dedi bir çocuğa yaptığının yanlış olduğunu anlatmaya çalışan anne edasıyla. Mısra kollarını birbirine bağladı ve annesine dişlerini sıkarak baktı. Resmen bu "Sen beceriksiz, ve sakar birisin." demekti. Zaten yemek yapmaya çalışmayacaktı. Tamam geçen sefer yaptığı, daha doğrusu yapmaya çalıştığı yemekleri sokak hayvanları dahi yememiş olabilirdi, bulaşıkları makineye koyduktan sonra çalıştırmayı unuttuğu için günlerce orada kalmış olabilirlerdi, birçok tabak ve bardak kırmış olabilirdi, birçok yemek çalışması yaptığı için evdeki tüm yiyecekleri tüketmiş olabilirdi ama bunlar çok normal şeylerdi. Hem annesi yüzündendi. Annesi ona yemek yapmayı öğretmediği için suçlusu tabii ki de Mısra olmamalıydı. 

"Aman girmem!" annesi son kez gözlerini kısıp verdiği sözü tutup tutamayacağını anlayabileceğini düşündüğünden kızına uzun uzun baktı. Zahir, Sennur'un kolundan tutup çekiştirmese daha uzun da bakardı. Onlar bahçe kapısından çıkana kadar gülümseyip el salladı. Sonra telefonunu aldı ve abisini aradı.

"Alo?"

"Kızım mesaim yeni bitti. İki saat sonra arasan olmaz mı?" 

"Ooo, sen şimdiden böyleysen..." tebessüm etti. Abisinin yorulduğunu sesinden anlamamak mümkün değildi. 

"Hiç öyle deme. Kızım belirlenmiş majör bölümlerde haftalarca hatta bazen aylarca İnternlik yapıyorum, çalıştığım bölümdeki doktorlar gibi nöbet tutuyorum... Çok zor." Asaf sustu ve sanki yorulduğunu az önce kendine hatırlatmış gibi ofladı ve tekrar "Çok zor." diye yineledi.

"Bak abiciğim sana büyük bir iyilik yapacağım. Tabii senin de bana bir iyilik borcun olacak. Anlaştık mı?" kaşlarını yukarı doğru kaldırdı ve telefondan gelecek cevabı beklemeye başladı. Şakasına söylüyordu aslında. Abisi bir şeye ihtiyacı olursa zaten koşulsuzca yardım ederdi ama "İyilik borcuna gerek var mı sence? Senin için ne olsa zaten yaparım." demesini duyup sevildiğini düşünmek hoşuna giderdi.

"Yapacağın iyiliğe bağlı." 

"Anne ve baba sana geliyorlar. Evinin halini tahmin ettiğimden ve de sırf arkadaşların olduğundan ev arkadaşları olarak yanında kalan -ki ev arkadaşlığı görevlerinin neredeyse hiçbirini yapmamalarına rağmen- arkadaşlarını ben bildiğimden ama anneler bilmediğinden bir haber vereyim dedim." kıkırdadı. Abisinin şaşkın bir şekilde etrafta bulunan şeyleri kanepelerin arkasına fırlattığını tahmin edebiliyordu. "Oğlum, bu hafta kalacak başka yer bulun kendinize. Küçücük evde dört kişi kalıyoruz. Hani ne kira, ne fatura ne de hiçbir şey de katkıda bulunuyorsunuz. Annemler geliyor, sizi görürlerse var ya..." telefon kapandı. Mısra güldü. İşte bu çok büyük bir iyilik borcuna bedel olabilirdi. 



Gülleri gönderen kişiyi öğrenmenize çok ama çok az kaldı. Yalnız ikinci bölümde çok küçük bir değişiklik yaptım. Rüzgâr'ın gelişiyle tekrar okuyabilirsiniz. Keyifli okumalar. ♥♥♥

BİRAZ MAVİ İSTİYORUMWhere stories live. Discover now