YANGININ ARDINDAKİ KÜLLER

97 4 11
                                    

Yaptığımız yanlışların bir gün hayatımızdaki bütün doğruları yok edeceğini biliyorduk. Bütün planlarımızı alt üst edeceğini, hayatımızı kırıp dökeceğini, bizi yakacağını ve en sonunda, içimizdeki o yangının ardından koskoca bir kül yığınının ortasında için için yanacağımızı biliyorduk. Bildiğimiz halde hatalar yapmaya devam ediyorduk. Kimi zaman bunlardan ders çıkarıyor ama kimi zaman da görmezden gelip körü körüne devam ediyorduk. Çünkü her birimiz insanız. Her birimiz hatalar yapmaya meyilliyiz.

Ama artık benim hata yapmak gibi bir lüksüm yoktu. Ulaç ile kurduğumuz bu oyunun ortasında artık tek başınaydım. Yarım aklımla, eskiz defterimle, hatırlayamadığım gerçekler ve henüz yeni yeni fark ettiğim doğrularımla, koca bir okyanusun ortasında boğulmamak için çırpınıyordum. Kardeşim günlerdir ortada yoktu ve artık onun gelmeyeceğini düşünüyordum. Onu bulmadığım sürece, Ulaç ortaya çıkmayacaktı. Onu bulmam içinse artık unutmamam, hatırlamam ve bir yerden başlamam gerekiyordu.

Saatlerdir penceremin önünde dikilmem, bilmem kaçıncı olduğunu bilmediğim sigaramı söndürmem ve durmaksızın ağlamam Ulaç'ı kurtarmayacaktı. Onun bana ihtiyacı vardı. Yıllarca, yaşadığımız tüm korkunç şeylerden sonu Ulaç beni korumuştu. Bana zarar gelmemesi için hep önümde durmuş, ilk darbeyi hep o yemiş ama bana döndüğünde sanki o hiç hasar almamış gibi gülümsemişti. Kardeşimi yıllarca yüzünde bir maskeyle yaşatmıştım. Bana hiçbir zaman gerçekleri söyleyememiş, bana hiçbir zaman dertlerini açıkça anlatmamış ama benim ufacık bir sorunumu sabahlara kadar dinleyip bir kez olsun sızlanmamıştı. Onu çok seviyordum ama ona çok büyük haksızlık etmiştim. Ben ona ablalık yapacağım yerde o bana ağabeylik yapmıştı. Ve şimdi yoktu!
Annem gibi...
Babam gibi...
Artık Ulaç da benimle değildi...

Asrın Başer artık yıkık, paramparça ve kimsesizdi.

Son bir sigara daha içtim ve son kez izmaritimi pencereden aşağı fırlattım. Büyükbabam izmaritlerimi bahçeye atmama deli oluyordu ve ben inadına atıyordum. Çünkü onun yapmamamı söylediği her şeyi inadına yapmak gibi bir huyum vardı ve bu hiç değişmeyecekti. Gözlerimdeki yaşı sildim.

Olduğum yerde dikilmekten tutulan bacaklarımı hareket ettirerek odadan çıkmak üzere yürümeye başladım. 'Kardeşin için!' dedim kendime. 'Yapabilirsin! Kendine güven! Ulaç'ı kurtaracaksın! Bu evden tek başına çıkacak, o otele gidecek ve bu işi bitireceksin!' Kapının kulpunu indirip tereddüt bile etmeden açtım. Salondan gelen gürültüyle yüzümü buruştursam da duymamak için kendi kendimle konuşmaya devam ediyordum.

'Yapabilirsin Asrın! Kardeşin için yaparsın sen! Ulaç senin için o adamı gözünü bile kırpmadan öldürürdü! Kardeşini kurtaracaksın, o iyi olacak.'

Merdivenlere ulaştığımda sessizce üst kata çıkmak için tırabzanlara tutunmuştum ama kalbimin gümbürtüsünden, ellerimin ve ayaklarımın tir tir titreyişinden, başımın dönmesinden dolayı yeni bir atağın başlangıcında durduğumu fark ederek olduğum yerde kaldım. 'Ulaç iyi olacak! Ulaç iyi olacak! O iyi olacak. Sen zaten iyi değilsin, yıllardır da iyi değildin. O yüzden hayatında hiçbir şey değişmeyecek! Ulaç iyi olduğu sürece sana ne olacağı kimin umurunda? Üstelik sen bile kendini umursamıyorsun!' Derin bir nefes aldım.

Üst kata çıkmak zorundaydım, bu gece babamın silahını Ulaç ile birlikte sakladığımız yerden çıkarmak zorundaydım çünkü büyükbabamın öfkesi her geçen saat katlanarak artıyordu. Beni bir saniye bile ortalıkta görmeye tahammülü yoktu. Emindim ki birkaç gün sonra beni kapının önüne koyacaktı. Üstelik attığım adımı bile şüpheyle izlediğinden odamdan çıkmıyordum. Dinlenmeksizin kapımın önünde volta atıyordu. Şu an iyi bir fırsat yakalamıştım, büyük amcamın oğlu Efe sevgilisiyle birlikte Pare annemi ziyarete gelmişti ve büyükbabam da onların yanındaydı.

KÖREBEUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum