DİPSİZ KUYU

89 3 1
                                    

Hangi tarihteydik?
Hangi ayın, hangi gününde ve saatindeydik?
Neredeydim?
Kiminleydim?
Ben kimdim?

"12 Şubat 2020. Günlerden Çarşamba." dedi kadın. Karşımda oturmuş, bezgin bir tavırla benimle konuşuyordu. Ona boş bakışlarla bakarken her yanım tir tir titriyordu. "Ben Dicle. Seninle dün akşam tanıştık. Ben senin düşmanın değilim. Yabancıyım sana ama düşmanın değilim, öncelikle benden korkmamalısın. Lütfen sakin ol, tekrar kriz geçirmenden korkuyoruz." Ona usulca başımı salladığımda derin bir nefes aldı. "10 Şubat gecesi Yılmaz Ertem holdinginin önünde büyük bir basın açıklaması yapmak üzere tüm gazetecileri davet etti. Ne açıklayacağını, ne anlatacağını kimse bilmiyordu ve bu saatten sonra da bilebileceğimizi sanmıyorum. Çünkü o gece Yılmaz Ertem'e bir suikast düzenlendi ve Yılmaz Ertem ağır yaralanarak hastaneye kaldırıldı." Sonra elinde tuttuğu ve benim hiç unutmadığım eskiz defterimi sehpanın üzerine koyarak bana doğru usulca itti. Hızla elime aldım ve sayfalarını karıştırmaya başladım. Yılmaz Ertem'in kim olduğunu, bana bunları neden anlattıklarını bilmiyordum. Üstelik bu anlattıklarının benimle nasıl bir ilgisi olduğunu öğrenmekten korkuyordum.

"Bu senin." dedi tok bir erkek sesi. Başımı kaldırdığımda onu gördüm. Kim olduğunu bilmiyordum, bu adamı da tanımıyordum ama gözlerim, gözleriyle kesiştiğinde onu daha önce gördüğümü hissettim. Ona karşı içimde tuhaf bir his uyandı. Bana tanıdık gelen keskin hatlara sahip olan çehresi beni ürkütmüştü. Çok boktan bir olayın ortasında olduğumuzu hissediyordum ama nasıl kurtulacağımı bilmiyordum.

"İçinde sana dair, hatırlamadığın ne varsa kaydedilmiş. Biz bu konuşmayı tam beşinci kez tekrarlıyoruz seninle ama her defasında sen bayılıyorsun, kendine geldiğin anda kriz geçiriyorsun ve saatlerce uyuyorsun. Uyandığındaysa kim olduğunu dahi hatırlamıyorsun. Tam da şimdi olduğu gibi hiçbir şey bilmeden, bomboş bakıyorsun." Kısa adımlarla bana doğru yaklaştı ve aramızda bir adımlık mesafe kaldığında kara gözlerini gözlerime dikti. Çehresine yayılan rahatsızlık, gözlerine baktığımda öfkeye dönüşüyordu ama sakin kalmak adına çenesini sıkıyor, derin bir nefes alıyor ve yeniden konuşmaya başlıyordu. Eğer bir kez daha kriz geçirir, saatlerce uyur ve uyandığımda hiçbir şey hatırlamıyor olursam beni kolumdan tuttuğu gibi kapının önüne atacakmış gibi bakıyordu bana.

"Her şeyi en baştan anlatmaktan çok sıkıldım. Bu son, son kez sana en başından anlatacağız ve sen bir kez daha unutursan seni polise teslim etmek zorundayım." Ağzımı açıp tek bir kelime bile söyleyemedim. Her ne yaptıysam başıma çok büyük bir belayı sarmıştım. "Ben anlamıyorum..." dedim zor duyulan bir sesle. "Hiçbir şey anlamıyorum. Çok üzgünüm, hiçbir şey hatırlamıyorum." Kara gözleri sabır diler gibi kapandığında oturduğum yerde yok olmayı dilemiştim. Gözlerini açtığında kaybolmuş olmak istedim çünkü karşımdaki adamın sabrı bitmek üzereydi. Gözlerini açtığı an, bakışlarıyla beni yok edebilecek gibiydi. Kapadığı gözlerini açtığında odağında yine ben vardım.

"İsmin Asrın... " dedi gözlerime dikkatle bakarken. "Asrın Başer. Altay Başer ve Sevinç Başer'in kızısın. Annen sen beş yaşındayken göğüs kanserinden vefat etti. Baban, Pare Başer ile evlendi ve sonrasında erkek kardeşin Ulaç Başer doğdu. Bundan tam bir yıl, beş ay önce baban Altay Başer feci bir trafik kazasında hayatını kaybetti. Aracın içinde yalnızca sen ve baban vardı. Tam üç ay boyunca hastanede tedavi gördün. Başından çok büyük bir darbe aldığın için çok kez ameliyata alındın. Geçirdiğiniz kaza araştırıldığında aslında bunun bir kaza olmadığı ve birinin babanı öldürmek için büyük bir tuzak kurduğu ortaya çıktı. Yılmaz Ertem, babanı öldürmekle yargılandı ama delil yetersizliğinden serbest bırakıldı. Kardeşin Ulaç Başer bu işin peşini bırakmak yerine didik didik her yerde deliller aradı. Ne buldu bilinmez ama bu davayı çözmek için Ertem ailesinin içine sızmaya çalıştı. Berfu Demirkan ile bir arkadaşlık kurdu ve böylece bir şeyler bulabileceğini sandı. Fakat planları pek de umduğu gibi gitmemiş olacak ki tam yirmi iki gün önce birlikte ortadan kayboldular."

KÖREBEOù les histoires vivent. Découvrez maintenant