25 Eylül Cumartesi
Gözlerine çöken ağırlığı, bilinci açıldıkça daha çok hissediyordu. Uyuşuk bedenini kıpırdatmadan gözlerini açtı. Bedenini hissetmesi için uzun saniyelerin geçmesi gerekti. Sonra bir yatakta yattığını anladı. Gecenin yoğun karanlığı sarmıştı her yanı. Bu tanıdık ortamı idrak etmesi normalden uzun sürdü. Yatakhanedeydi. Yatağının etrafı duvar halılarıyla dikdörtgen biçimde kuşatılmıştı. Yatağın ucundaki ağırlığını sebebini görmek için başını hafifçe hareket ettirdi. Hemen ayak ucunda bağdaş kurmuş, lacivert pelerinli, tanıdık, ona güven veren yüz duruyordu.
Louis onu görünce hemen toparlandı "Yüce Titanlar- Yüce Titanlar, uyandın!" Ne yapacağını bilemeden küçük alanda bir iki tur attı hızlıca. Bağırmamak için tüm iradesini kullanıyor gibiydi. "Sonunda, sonunda!" Yüzü sevinçle aydınlanmıştı. Kay gözüyle onu takip ediyordu. Mırıldanmaya çalıştı ama sesi çatal çataldı "İyi misin?" Dedi yanına yaklaşan Louis. "Evet." Sesi korkunç derece boğuktu. Louis rahatladı. Kay'in ateşini ve bir kaç şeyi kontrol etti. Kay yerinden doğrulup yanındaki boş bardaklara ve cadı malzemelerine göz attı. Sanki yatakhanenin kalanından izole edilmiş gibiydi. "Baygındın." Diye bir açıklama getirdi Louis. Neyse ki Kay'in zihni bunu fark edebilecek kadar açıktı "Her şey iyi değil mi? Beni hatırlıyorsun, Latince konuşmuyorsun. Güzel." Kay mahmurca gülümsedi "Gidip diğerlerini çağırsam iyi olacak." Sonra sesini alçaltıp "Zaten burada olmamam gerektiğini düşünüyorlar." Dedi ters ters.
"Neden?" Sordu Kay.
"Şey..." dedi. Biraz utanmış gibi bir hali vardı "Senin sinirlerini bozduğumu ve seni kötü etkilediğimi söylediler." Cidden böyle mi demişlerdi? Kay hemen şaşırdığını belli etmedi. Gözlerini kısıp sırıttı "Evet. Evet kesinlikle doğru. Sinirlerimi bozuyorsun." Louis öylece kala kaldı. Böyle bir şey beklemiyordu. "Ama beni kötü etkilemiyorsun." Dedi sesini yumuşatıp. Louis sadece dinliyordu "Bana iyi geliyorsun." Louis'in yüzündeki donuk ifade silindi ve tıpkı Kay'inki gibi tatlı bir gülümse yerleşti. Louis yerinden kalkıp bir eylem gerçekleştirecekken durdu "Yani benim yüzümden bayılmadın?"
"Ne?" Kay bunu düşünmemişti bile "Hayır, tabii ki. Lanettendir büyük ihtimalle."
"Ben de öyle dedim!"
"Tersini mi iddia ettiler?"
"Yo, şey. Hayır aslında. Yine de, bilirsin. Seni sinir ettiğim açık."
"Sen bir çok kişiyi sinir ediyorsun." Louis işte şimdi kendi gibiydi. Yüzünde o yaramaz sırıtışı vardı. Kay'in komodinin üstündeki saksıya yaklaşıp elini toprağına koydu. Kısa bir an duraksayıp Kay'e döndü "Korkma olur mu? Aslında yabancısı olduğunu bir şey değil ama insan şahit olunca pek iyi hissetmiyor." Kay tam anlamıyla hiçbir şey anlamamıştı. Daha sormasına fırsat kalmadan Louis mırıldandı "Müzmin Jönler, birlik talebi." Ve vup. Evet, aynen böyle oldu. Vup. Sanki ağaç Louis'i emer gibi içine çekti ve Louis artık yoktu. Kay bağırmamak için tüm iradesini kullanmış olmalıydı. "Prens?" Diye fısıldadı. Saksıdaki minik ağaç fidanına baktı. Ne numarası vardı bunun? Yabancısı olduğunun bir şey değil. Bir dakika... tabii ya! Bu bir portaldı. Tıpkı Bleu ormanı ve okulun içindeki gibi. Louis haklıydı, izlemesi hiç hoş değildi. Nereye açılıyordu acaba? Ya da nerden bulmuşlardı? Bir kaç dakika sonra dört silüet vup diye belirdi. Hiç eğlenceli değildi.
"Kay!" Diye boynuna atıldı Heather. "Şşş!" Diye uyardı hepsi onu aynı anda. Hepsi sırayla Kay'in sonunda uyanmasının rahatlığını yaşadı. Leo'nun beti benzi atmış gibiydi ve uzun bir süre Kay'in cidden iyi olduğuna inanmadı. White "O iyi, Leo." Dedi her zamanki monoton sesiyle. "İki gündür baygınsın."
YOU ARE READING
MÜZMİN JÖNLER KONSEYİ 1: Lenobia'nın Hafızası
FantasyMüzmin Jönler Konseyi Serisi ilk kitabıdır. "Kahinden bir uyarı aldı. Korkunç bir gücün uyarısını. Dediğine göre kahinin, korkunç bir güç doğuyordu. Tehlikeli, çok tehlikeli bir güç. Tam o anda doğuyordu. Ancak sadece doğuyordu. Sorun da buydu. Güç...