37- SACRUM DAĞIN'DA ÖLÜMLE DANS

43 9 0
                                    

12 Ocak Salı

White'ın teorisi -muhtemel doğru olan- geceyi paramparça etti. Ayılmaları için güneşe ihtiyaç kalmamıştı. Tenlerini yalayan soğuk dehşet, gözlerini yummalarına mani olmuştu. Bunun ancak bir teori olduğunu umar, hatta düşünürlerdi başka şartlarda olsa. Lakin görülenler, mantığa inkar edilemez derecede uyan şeyler ve iki psikopatın zekası, teori diyerekten insan hayatlarını riske atmaktan alıkoyuyordu onları.

Yapılacak şey belli, kurulacak plan belliydi. Sahip oldukları tüm gücü kullanıp, ikizleri durduracaklardı. Bunun için sahip oldukları tüm güç gerekliydi. Benedict ve Alice'e haber verdiler. Heather, gerekirse sahaya çıkmaya hazırdı.

Mekandan haberleri vardı. Tek yapmaları gereken peşlerinden gitmek, ayinden önce ikizleri durdurmaktı. Benedict, ondan beklenmeyen tarzda korkunç bir uyarı yaptı. Bu, White'ın kendini önceden hazırlaması içindi. "İkizleri durdurmak için, her türlü yola başvurabiliriz." Çevirisi, Ablanlar ölebilir.

Kay, White'ın baş sallayışını izlerken ne kadar güçlü olduğunu düşündü. Göğsüne bir acıma duygusu yayıldı. White bakışlarını kimseyle buluşturmamayı yeğledi.

Bunun ne kadar zor olabileceğini düşündü. İki psikopat ablaya sahip olmak ve masum çocukları kurtarmak için onların ölüm riskini gözetmek. Titanlar bilir nasıl hissediyordur. Kay düşündü, tüm gökyüzünü sırtlamış gibi hissettiğine emindi. Eğer yapabilse, tüm yükü kendi alırdı.

Sözde gezi gurubu, ertesi gün saat dokuzda yola çıkacaktı. Onlardan önce dağa ulaşmalıydılar. Rotayı ve çıkış saatlerini belirlediler. Yedide uyanacak, sekize kadar hazırlıklarını yapıp yola çıkacaklardı. Alice'i de alarak yola devam edeceklerdi. Başka kimseyi de bu işe bulaştırmayacaklardı.

Gün bir serap gibi geçti. Gerçek görünse de gerçek gibi hissettirmiyordu. Dakikaların bile üstüne baskı yaptığını hissetti. Zaman ağır, yoğun akıyordu. Akarken de ruhundan parçaları alıp götürüyordu.

Heather'la düellolarını yarıda kesti. "Ne yapıyorsun?" Diye sordu Heather. Henüz yorulmamıştı, gücünü serbest bırakamamıştı. Kay neden durdu anlamıyordu. "Gücüne ihtiyacımız olacak," dedi. Bu büyük ve Benedict tarafından asla onaylanmayacak bir riskti. Heather kontrolden çıkarsa iki değil, üç düşman edinirlerdi birden. Ancak Kay, Heather'a güveniyordu. Müzmin Jönler kızların aralarındaki diyaloğu duydu. Kay'in kararı aralarında huzursuzluk yaratsa da, itiraz etmediler. Biraz riskli ama doğru bir hamleydi. En azından olabilirdi. Riskleri gözetmek, hiçbir zaman Kay'in işi olmamıştı zaten. Eğer ona "Dur," diyecek biri yoksa, her türlü riski alabilirdi. Şu anda aldığı risk ise, tam anlamıyla bir kumardı. Canıyla oynadığı bir kumar.

Karanlık çöktü, her şey hazırdı. Hepsi hazırdı. Benedict onları yatakhanelerine götürmeden önce son bir konuşma yaptı. Konuşma, istemsizce hepsinin bilinçaltında yatan o gerçeğe kaydı. Ya içimizden birine bir şey olursa? Bütün gün gayet iyiydiler. Sanki en güçlü onlarmış ve kaybetme olasılıkları yokmuş gibi. Ama vardı. Bu, sadece aralarındaki mücadeleyi kaybetmek olmayabilirdi. 

Aslında bakarsanız, kaybedecek çok şeyleri vardı.

Endişe ve korkunun sisi, istemsizce çevrelemişti geceyi. Yağmur bulutları gibi gri, gerginliğin iğrenç rengindeydi. Birbirleriyle göz göze geliyor, saniyesinde geri kaçırıyorlardı. Şu noktada herkes kendini bir şeylere hazırlamaktaydı ve birbirleriyle muhatap olmak, alacaları riskleri sorgulamalarını ve geri adım atmalarına yol açabilirdi. Açardı hatta. Tam da bu yüzden hiçbir şey düşünmüyor, eyleme odaklanıyorlardı. İşe yarıyor mu derseniz, kısmen derim. Fakat ne zamanki birbirlerine baksalar, gözlerindeki yanık ifade, bakışlarının buğuluğu, ortama buram buram yayılıyordu.

MÜZMİN JÖNLER KONSEYİ 1: Lenobia'nın HafızasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin