⚘beş

3.8K 255 36
                                    

🎞güneş*suçlarımdan biri

Bay Clinton dev gibi bir adamdı. Thomas'a iriyarı, Dennis'e de iri diyebilirdim ama bu adam şövalye zırhı giymiş gibiydi. Üstelik ikiz olan Dennis ile Thomas birbirine hiç benzemese de babası ikisine de benziyordu. Bu cüsseye rağmen hareketleri zarif, kontrollüydü.

Dennis ile Gavin'e selam verdikten sonra gözleri sabırsızlıkla üzerime çevrildi. Yüzünün sabırsızken aldığı tavır Thomas'ınkine benziyordu. Beni gördüğümde ise kibarca gülümsedi; adımı sordu. "Son derece memnun oldum, Chalsea."

Uzattığı eli sıkarken heyecanlı, neşeli gözüküyordum. Bunu yaptığımda enerjim diğer insanların yüzüne yansıyor ve ilk görüşte bana ısınabiliyorlardı. "Ben de, Bay Clinton."

"Seninle sohbet etmek isterdim Gavin ama utanarak söylüyorum ki oldukça açım. Güzel bir yer biliyorsan gidelim, Dennis."

"Tabii, baba. Bavullarını-"

"Ben odaya taşırım, siz gidin." dedi Gavin.

Bay Clinton, Gavin'in sırtına vurduğunda çocuğun döküleceğini düşündüm ama Gavin sıkı karşıladı doğrusu. "Sağ ol oğlum."

"Ne demek."

Dennis'in arabasına doğru ilerlemeden önce Gavin'e bakarak masum masum gülümsedim. Arkamdan ne küfürler etti duymak isterdim açıkçası ama onun yerine Bay Clinton "Lütfen öne bin." deyince önüme döndüm.

"Olur mu öyle şey. Israr etmeyin bile, asla yapmam." diyerek ellerimi iki yanıma kaldırdım. Hatta bir salise bile geçmeden arka koltuğa yerleştim. "Oturdum bile."

Bay Clinton gülümsedi, ardından da arabaya bindi. Diken üstünde olan Dennis'in ağzını bıçak açmıyordu. Bay Clinton ilk önce nerede okuduğumu, ailemi sordu. Gerçekten beni tanımak istiyordu ve absürt bir şey söylesem bile gülecekmiş gibi sevecen davranıyordu.

Ebeveynlerle iyi anlaşmak gibi bir huyum vardı. Tina ve Lea'nın ailesinin bazen beni kızlarından çok sevdiğini düşünecek kadar ileri giderdim. İnsanlara bu arzum korkunç gelebilirdi ama Dennis'in işine yaramıştı.

Dennis bizi deniz ürünleri restoranına getirmişti. Babası üç ıstakozla bile doyacak birine benzemiyordu ama geldiğimiz anda söylediğine göre karides hayranıydı ve restorandakilerin her çeşidini yutacaktı.

Siparişleri verdikten sonra Bay Clinton bana döndü. "Erken olduğunun farkındayım. Üç ay kısa bir süre ama oğlum hakkında ne düşündüğünü sorabilir miyim?"

Hım, pekala. Gerçek düşüncelerimi söylersem adam aç aç göç ederdi. O yüzden kendisi üzerinden oynamayı tercih ettim. "Bunu sormanızın sebebi ilişkimizin ciddi olup olmadığı öğrenmek gibi görünüyor. İşin doğrusu, üç ay karar vermek gerçekten çok kısa bir süreç. Sizi de anlıyorum fakat buna cevap verebilecek kadar dürüst hissetmiyorum kendimi çünkü bilmiyorum."

"Dürüst olmak," Dennis'e imalı bir bakış attı. "Yeterli bir cevaptır." Suyundan bir yudum aldı. "Nasıl tanıştınız?"

Dürüst yolla devam etmek istedim ama gerçekten de nasıl tanıştığımızı hatırlamıyordum. Thomas'la yakınlaşmadan önce de Dennis'le tanışıyorduk.

"Okulun yanındaki kafelerden birinde. Chalsea ve arkadaşlarının yerine oturmuştum."

Anılar gözümün önüne gelince kirpiklerimi kırpıştırdım. "Doğru. Ben de ona 'uzamasını' söyledim. Biliyorum, kaba bir başlangıç ama herkes yerini bilmeli."

Bay Clinton kaşlarını kaldırdı. "Demek şu filmlerdeki popüler kızlardan birisin."

Gülümsedim. "Evet, bunu iltifat olarak alacak kadar o türdenim."

vahşi kadınWhere stories live. Discover now