⚘dokuz

3.5K 278 40
                                    

Chalsea Lorenna Almei. Tam adım buydu ama Lorenna ismi bana daha ağırbaşlı insanlı anımsattığından kendime hiç yakıştıramamış, göbek adım olarak gizlenmesini seçmiştim. Thomas'a yakınlaşmak için Dennis'i kullanmak istediğimdeyse aklıma gelen ilk hesap adı olarak kullanmıştım. Sonrasındaysa beklenmedik şeyler olmuş, Thomas hakkında bilgi edinmek yerine Dennis hakkında birçok şey öğrenmiştim. Bir gün çok işime yarayacağı aklıma gelmezdi.

İşin doğrusu şu an daha çok cefasını çekiyormuşum gibiydi. Dennis kötü polise dönüşmüştü, yüzünden görebiliyordum bunu. Üstelik çok içmemesine rağmen shot halinde bünyesine almak onu, benden daha çok etkilemişti. Gözleri fırıl fırıl dönüyordu, tehlikedeymişim gibi hissettiriyordu.

Thomas'ın, Bellanita'nın söylediği bir şey ilgisini çekmiş olmalıydı ki ona doğru eğilmiş; hafif nemlenmiş ve alnına yapılmış saçını geri çekerek onu dinliyordu. Daha fazla soru sormasını; Dennis'in bakışlarından kaçabilmem için bana yüklenmesini bekler hale gelmiştim. Gelin görün ki benimle işi bitmişti, orada değilmişim gibi davranıyordu. Thomas bunu daha önce de yapmıştı. O zaman kırılmıştım, şimdiyse Thomas'ın tavrı umurumda bile değildi. Bellanita'ya istediği kadar dünyasının merkeziymiş gibi davranabilirdi.

Lavaboya gitmek için çantamı alıp ayaklandığım sırada Dennis de benimle kalktı. Gerildim, adımlarımı hızlandırdım ama bana uydu.

"Benimle geliyorsun," diyerek önüme geçti.

İtiraz etmeden, kalabalıkta açtığı yolu takip ettim. Beni nasıl bu kadar etkilediğini anlayamadım ve özgüvenimin geri gelmesi için çabalayıp durdum. Lorenna olduğumu anlamışsa ne olmuştu yani? Zaten sorsa söylerdim demiştim. Demek ki öyle basit olmuyordu.

Babasıyla konuştuğunda onu dinlediğim odaya girdik, kapının kilidini açması biraz uzun sürmüştü gerçi.

İçeri girdiğimiz anda "Lavaboya gitmem lazım, ne söyleyeceksen hızlı ol." diyerek kelimelerimle kendimi korumaya çalıştım.

Kapı kapandığı anda beni göğsümden ittirdi. "Sen benimle dalga mı geçiyorsun?"

Bastırdığı yer acımıştı, sırtımın duvara çarpışı da beklemediğim için dengemi sarsmıştı. "Eline koluna hakim ol." Gözlerim istemsizce ellerine kaydı. Daha önce tokat yemişliğim vardı ama ilk defa korkuyordum. Beni böyle korkutamazdı. Her ne olursa olsun hakkı yoktu. Hem çantam da taşlı olduğu için yüzüne indirdiğimde sersemlerdi ve ben de kalabalığa karışırdım.

Bana yaklaşmadı, ellerini iki yanına yumruk şeklinde sarkıttı. "Ne zamandır hakkımda bir şeyler planlıyorsun?"

Kaşlarımı kaldırdım, kendimi biraz daha güvende hissederek kollarımı göğsümde birleştirdim ve duvara yaslandım. Dennis'in ruh hali şiddet içeren bir biçimde olsa da yanlış anlamış olduğumu fark ettim; bana bir şey yapacağı yoktu. "Senin hakkında hiçbir şey planlamadım, Dennis. Babanı ikna ettiğimi falan mı düşünüyorsun?"

"Lorenna'yla-seninle aylardır mesajlaşıyorum. Bunun ne gibi bir açıklaması olabilir?"

"Basit. Thomas hakkında bilgi almak içindi. Sonra bir işe yaramayacağını fark ettim ve öylesine konuştum işte."

İşaret parmağıyla kendisini işaret etti. "Benim için öylesine olmayabileceğini düşündün mü hiç?"

"Siktir oradan. Sadece mesajlaştığın birine karşı bir şey hissetmişsen o senin salaklığındır."

"Ya da senin sür-" Kendini durdurdu; az önce Thomas'ın boynunda beliren öfke damarları onda bir deste vardı artık.

"Sürtüklüğümden? Böyle diyecektin sanırım. Olabilir. Benim nasıl biri olduğumu biliyorsun zaten, herkes biliyor." diyerek omuzlarımı hafifçe kaldırıp indirdim. Belki huyuna gitmem lazımdı ama umurumda değildi. Dennis benim hiçbir zaman umurumda olmamıştı. "Babana yalan söylemeseydin. Ben yaptırmadım bunu sana. En fazla ne olurdu? Anneciğinizin kucağına dönerdiniz, birkaç teselli sonrası baba parası yemeye devam ederdiniz."

"Böyle mi düşünüyorsun gerçekten? Sen tam olarak bunu yaptığın için başkasının kendi ayakları üzerinde durmak için çabalayabileceği aklına bile gelmiyor yani?"

"Büyütüyorsun. Hatta bence Lorenna'nın-" Duraksadım. "Benim, Thomas için seninle konuştuğumu kıskanıyorsun."

"Seni zerre önemsemiyorum." diyerek bana doğru bir adım attı. "Bu kadar korkunç bir insan olduğunu aklım almıyor sadece."

"Kaç kere götünü kurtardım, bence düşündüğün kadar korkunç değilim." Kaşlarımı çattım. "Ya da banane, ne düşünürsen düş-"

Bakışları aşağılayıcılıkla doldu, başını hafifçe sağa eğdi. "Ne umuyorsun bu anlaşmadan? Sonunda benimle birlikte olacağını ve bizimkilerin seni kabul edeceğini mi?"

"Seninle olmaktansa dolu bir çöp kovasıyla evlenmeyi tercih ederim ve çöp poşetleri doğururum."

"Doğru seçim." diyerek bana doğru geldi. Tek avucunu duvara yasladı. Sinirleri bozulmuş gibi güldü ve eliyle yüzünü ovdu. "Acınası bir şekilde komiksin, biliyor musun?"

"Şu an öğrendim." diye mırıldandım. Normal şartlarda bana bu kadar yakın olmazdı ama ciddi bir şekilde sarhoştu; bir nebze de delirmişti. "Artık gitsem mi?"

"Hayır."

"Ee o zaman biraz daha bağır da sakinleş madem." Tereddütle onu süzdüm. "Eline koluna dikkat et ama."

"Sana dokunmak aklımın ucunda- bir dakika, nasıl yani? Sana... Zarar vereceğimi mi düşünüyorsun? Nasıl-neden böyle bir şey yapayım?" diyerek yüzünü ovduğu elimi şaşırmışçasına açtı.

Yüzüm ve bedenim hala az önce Dennis'in olduğu yere dönüktü; soluma bakmıyordum. "Genelde ayrılık/kavga sonrası böyle şeyler olur ya."

"Hayır olmaz." Gözlerini üzerimde hissediyordum "Biri... biri bir şey mi yaptı?"

"Ne alaka Dennis ya? Başkası için sevgilinden ayrılınca tokat atılır ya o tarz şeylerden bahsediyorum."

"Öyle bir şey mi var Chalsea? Senin zihnin ne kadar hastalıklı? Neleri normalleştiriyorsun sen?"

"Normalleştirmiyorum, sonrasında hayatlarını kaydırıyorum." Gülümsedim. "Sana böyle bir şey yapmak zorunda kalmayacağıma sevindim."

Sessizlik oldu, derin nefeslerini duydum sadece.

"İlk bana gelseydin." Kahkaha attı. Cidden de sinirlerinin saate dönüştüğünü ve çarklarının paramparça olduğunu hissettim. "Sadece bana gelseydin."

İrkildim. "Sen baya baya sarhoşsun."

"Neden peki? Merak ettim gerçekten." Duvardan ayrıldı ve tam önüme doğru bir adım atarak gözlerimin yönünü kendisiyle doldurdu. "Zach, Matt, Thomas..."

"Neden mi hiç sen değildi?" Hıhlayarak güldüm. "Kendim gibi insanları seçerim. Sen benden çok farklısın. Ben konuşurum, sen susarsın. Ben gülerim, sen somurtursun. Benim kulvarımda değilsin."

"Çok doğru aslında." Dudaklarının sağ kısmının hafifçe ve alayla seğirmesiyle dünyadan yok olmak istedim. "Ama beni seçseydin bu kadar acınası durumda olmazdın."

vahşi kadınWhere stories live. Discover now