BORÇ

248 11 16
                                    

Yeni hikayemde sizlerle olmaktan çok mutluyum. Umarım okuyup beğenir ve düşüncelerinizi benimle paylaşırsınız.

Keyifli okumalar ♡

Bazı hayatlar vardır, orada yaşayan insanların aslında hiçbirinin kendi hayatı olmadığı hayatlar.

Dışardan baktığında beyaz bir perdenin önünde kendilerine biçilmiş rolleri oynayan bir düzine insan...

"Şu masaya bakar mısın Ilım."

Kimisi mutlu gözükmek ister içi kan ağlasa da, gücsüz durmak istemediğinden. Kimisi korkularını saklar, belki de en çok diğerlerinden korktuğu için. Kimisi de gerçeklerden saklanır, hiç var olmamak için.

"Ilım sana diyorum"

Begümün kolumu dürtmesiyle daldığım noktadan gözlerimi çekip derin bir nefes almış ve sipariş vermek için elini kaldıran masaya doğru ilerlemiştim.

"Merhaba hoşgeldiniz. Siparişlerinizi alabilirim"

"Bir büyük limonata lütfen. Bir de, Harun beyin selamı var. Para ne alemde diye soruyor. Süren azalıyor Ilım. Babanı görmek istiyorsan elini çabuk tutmalısın."

Sinirle ellerimi yumruk yapıp gözlerimi kapattım. Derin bir nefes alıp karşımda aylak aylak gülen adama bakarak

"Al o selamı bir yerlerine sok!"

Masadan ayrılıp begümün yanına gittim.

"Seni bu kadar sinirlendiren şey ne? Bir sorun mu var?"

Cevap vermeden koca bardağı buzla doldurup içine sürahideki limonatayı eklemiş masada duran pipeti alıp tekrar adamın yanına gitmiştim.

"Boğazında kalır inşallah"

Bardak masada tok bir ses çıkarmıştı benim sertçe masaya bırakmamla.

Adam gülümseyerek keyifle limonatadan birkaç yudum alırken öfkeyle son kez bakıp begümün yanına geri döndüm.

Babamın şirketinin iflasının 6. Ayına girmiştik ve elimizdeki her şey birer birer yok olurken girdiği borçlardan kurtulmaya çalışıyorduk. Bunun için günümün 18 saatini çalışarak geçirmek zorunda kalmıştım.

Okulumu dondurup 6 aydır babamın Harun denen herife olan borcunu ödemeye çalışıyordum. Babamı o akşamdan sonra bir daha görmemiştik. Her gün eve gelip tehtidler savuruyorlar eğer parayı ödemezsek babamı bir daha göremeyeceğimizi söylüyorlardı.

"Anlatmak ister misin?"

İç çekip begüme baktım. Ne anlatacak dermanım ne de tüketecek nefesim kalmıştı. O kadar yorulmuştum ki her şeyin birden tepetaklak olması, eski hayatımdan esir kalmayışı beni o kadar yormuştu ki...

"Son bir ay begüm. Son bir ayımız kaldı. Abim artık eve bile gelmiyor."

"Babandan hala haber yok mu peki?"

Sıkıntıyla oturduğum yerde kıpırdanıp ellerimi yüzümü kapattım.

"Sıkma canını daha bir ay var. Paranın çoğunu toplamadınız mı zaten? Her şey hallolucak merak etme"

Eliyle omzumu sıvazlayıp her zaman yanımda olduğunu belirten tavırla bir de saçlarıma minik bir öpücük bırakmıştı.

Begüm bu hayattaki en yakın arkadaşımdı. Can dostumdu. Paranın büyük bir kısmını vermek istese de bunu kabul edemezdim.

Dedesinin onun için açtığı kafede çalışmama izin vermiş o gün ne kazanıyorsam hepsini bana vereceğini söylemişti. Dediği gibi de maaşıma ek o gün baktığım bütün masaların ücretlerini bana veriyordu.

BORÇWhere stories live. Discover now