speak the different language

28 3 0
                                    

Louis gözlerini her zamankinin aksine soluk beyaz bir tavana karşı açtığında kafası karıştı. Kollarının yanlara doğru sere serpe açık olduğunu da göz önünde bulundurursa, çift kişilik bir yatakta olduğunu söyleyebilirdi.

Hafifçe doğrularak bir süre gözlerini ovuşturdu. Hızlıca anılarını taradığında buranın Harry'ye ait olduğunu algılaması çok uzun sürmedi. Neden burada olduğunu düşünmek için fazla aç ve kafeinsiz hissediyordu, doğrusu.

Neyse ki Harry ona açıklamak için oldukça hazırdı.

Ebeveyn banyosundan beline gelişigüzel dolanmış bir havluyla birlikte çıktı. Louis ondan tarafa döndüğünde saçlarından göğsüne doğru ıslak bir yol izleyen su damlalarını görebilecek kadar uyanıktı.

"Günaydın, uyuyan güzel." Elinde tuttuğu havluyu saçlarındaki ıslaklığı almak için başının hizasına getirdi ve bir süre oyalandı Harry.

Ne tür bir canlı duşa ağzında sakızla girer ki, diye düşündü Louis. Onun durmadan şapırdattığı ağzına bir yumruk indirmek isteyerek.

Ve çıplak göğsüne.

Harry onun bakışlarındaki neden buradayım, ifadesini kolayca anlayabiliyordu. Yine de kendisi bunu sorgulamaya başlamadan önce onu rahatlatmak istemedi. "Saat kaç?" Tekrar gözlerini ovarken sordu Louis.

"Demek o kadar aklını başından aldım ki saati bile göremiyorsun, öyle mi?" Kendini beğenmişlikle komodinin yanında duran saati işaret etti Harry. Louis kısaca göz devirip saate bir bakış attı.

"Becerilseydim, bunu bilirdim, budala." Yorganı üzerinden hışımla alttı ve ayaklandı, biraz korkarak. Çünkü becerilseydi, bunu bilemeyebilirdi, en azından kalçasındaki sızıyı hissedene dek.

"Altta olmayı kabul ediyorsun yani?" Harry kaşlarından birini havaya dikerek sordu ancak Louis bu sohbet için fazla erotik bir durumda olduklarını düşündüğünden onu görmezden geldi.

Ayrıca, hadi canım, Louis elbette doğru yerdeydi.

"Neden burada olduğumu söyleyecek misin?" Harry'nin önünde dikildi. "Ben de senin söylemeni umuyordum, doğrusu." Kısaca omuz silkti ve önündeki bedene doğru bir adım atarak onun gerilemesine sebep oldu.

Louis kaşlarını çattı. Gözleri bir süre etrafta gezinerek düşündü ve tekrar Harry'yle buluştu. "Her şeyi yokuşa sürmek zorunda değilsin." Kollarını göğsünde kavuşturarak söyledi.

"Aklına takılan bazı sorular vardı, sanırım. Onlardan bahsetmemi ister misin?" Harry, Louis'ye doğru bir adım daha attı ve tekrar gerilemesini izledi. Louis başını belli belirsiz aşağı yukarı salladı.

Ancak, bilmek istediğinden pek emin görünmüyordu.

"Mmh...bir bakalım." Parmaklarından birini çenesine yerleştirirken Louis'yle göz temasını bir an için bile bozmadı. "Melissa. Bu isim sana tanıdık geliyor mu?" Öne doğru hafifçe eğilerek konuştu.

Harry! Tanrım.

Birileri bizi duyacak.

Louis, Harry'nin kapısının önünde dikildiği ana kısa bir yolculuk yaptı. Zorlukla yutkunarak tekrar başını aşağı yukarı salladı. "Onun hakkında fazla düşünüyor olmalısın, değil mi?" Dudaklarını ıslatmak için diliyle bir tur attı Harry.

"Onun hakkında düşündüğüm falan yok!" Aralarında oluşturduğu mesafeyi bozup parmaklarından birini Harry'nin göğsüne doğrulttu. "Hadi ama, ondan daha iyi olup olmadığını merak etmiyor musun?" Göğsüne uzanan parmağın etrafına parmaklarını doladı Harry.

wear your heart on your sleeveOnde histórias criam vida. Descubra agora