18

293 34 40
                                    

Heeseung

"Hazırlanın da daha fazla geç olmadan konseye gidip gelelim." Yemek masasından kalkarken tabağımı da elime aldım. Benimle birlikte Sunoo ve Sunghoon da geliyordu. Jay her zamanki gibi gözlerini devirerek, "Emriniz olur." diyerek kalktığında babam umursamamıştı bile. Biz mutfağa giderken Jake masayı toplamaya Jungwon'a yardım ediyordu. Her ayın son pazarı konseye gidiyorduk. Genel bir toplanı oluyordu. Çoğunlukla biz dışarıda kalıyor ve ortak salonda masa tenisi gibi oyunlar oynuyorduk. Babamla Jungwon ise toplantı salonuna giriyorlardı.

"Babam bugün bir ayrı keyifsiz değil mi?" diye sordu Sunoo dudaklarını büzerek. Onu onaylamıştım çünkü bunu ben de fark etmiştim. "Bir sorun olmalı. Bize neden söylemiyor ki?" Mutfağın tezgahında arkama yaslanıp masada hala oturmaya devam eden adama baktım. Normalde güler yüzlü ve bizimle eğlenmesini seven biriydi. Fakat başkalarının yanında ciddi olabiliyordu. "Sormalı mıyız?" Omuz silktim. Sorsak da bize söylemeyeceğini biliyordum. "Boşuna uğraşmayalım." diyerek söylendi Sunghoon.

Üçümüz birlikte salondan çıkarken babam hepimize seslenmiş ve merdivenlerden çıkmamızı engellemişti. Salonda tek sıra halinde dizildiğimizde o da karşımıza geçmişti. Bir hata yapmamıştık bize kızması için neden yoktu. Ama doğrusu böyle toplaması için de bir neden yoktu. Yutkundu. Derin bir nefes aldı. "Kızlardan neden bahsetmiyorsunuz?" Kaşlarımı çattım ve ne dediğini anlamaya çalıştım. Bu sanırım daha çok bana ve Jungwon'a yöneltilmiş bir soruydu.

Sessiz kalıp açıklamasına devam etmesini istediğimde öyle de olmuştu. "Birkaç gün önce birlikte sinemaya gitmiştiniz ama nasıl oldu olaylar nasıl gelişti hiç haberim yok." Somurtkanlığının sebebinin bu olup olmadığını anlamaya çalışırken yanımda duran Jake'e döndüm. O da bana aynı şaşkın ifadeyle bakmış ve omuzlarını silkmişti. "Yüz yirmi yaşınıza girdiğinizden beri bana asla bir şeyler anlatmıyorsunuz. Biliyorum hiçbirinizin öz babası değilim ama elimden geleni yapıyorum." Babam dramatik bir şekilde koltuğa çöktüğünde gerçekten ağzım açıktı. Bizimle baba-oğul ilişkisi yaşayamadığı için mi mutsuzdu.

"Konseye sizi bulduğumda girdim. Hepiniz bana o kadar çaresizce baktınız ki, korkmak yerine yardımcı olmak istedim. Sizlere babalık edebilmek için konseye yalvardım. Sonucunda orada işe girdim. Bana bu aptal kolyeyi verdiler çünkü Solar denen o kızdan gerçekten korkuyorum." Derin bir nefes aldı ve bakışlarını bana doğru çevirdi. "Solar'dan vazgeçip Amon'la devam etmen beni gerçekten mutlu etti. O kıza nasıl katlandın sen?" Eliyle kalbini tuttu. Doğrusu biraz alınmıştım. Solar'la şimdi konuşmuyor olabilirdim ama onu gerçekten sevmiştim. Birbirimize farklıydık.

"Özür dilerim. Size yeterli olamadıysam, özür dilerim." Jungwon benim gibi ağzı açık bir şekilde babamın yanına ilerledi. Omzuna ellerini destek olurcasına koydu. "Hiçbir zaman öyle düşünmedik." Jay ağzını açıp karşı çıkacak gibi olsa da Sunoo ayağıyla ayağına vurup onu durdurmuştu. "Büyüdüğünüzden beri sizinle hiç vakit geçiremedim. Eskiden sürekli sizi kovalardım ama tabii ki hiç yakalayamazdım."

Jake bana doğru eğilip, kulağıma fısıldadı. "Babam onun yanına genç yetişkin vücudumuzla geldiğimizin farkında değil mi?" Gülmemek için kendimi zor tutarken, yanına gittim. "Alakası bile yok baba. Sen bize her gün daha fazla yardımcı olmaya çalışıyorsun." Bakışlarını yerden kaldırıp bize baktı. Jay bile ona biraz sevgiyle bakmaya çalışınca gülümsedi. "Konseyden sonra bir şey yapalım. Ailecek. Siz karar verin." Eski ailesini bu aralar daha çok özlüyor olmalıydı. Onu daha önce böyle görmemiştik çünkü.

"Birlikte basketbol oynayabiliriz." dedi Jay katalanabileceği tek şey o olduğundan. "Sunoo basket sevmiyor." dedi babam bizi tanıdığını belli ederek. "Hayır, ben de oynarım. Ama bana düzgünce göstereceğinize söz verin." Hep beraber güldüğümüzde babam kolunu omzumuza atmıştı. Bizi onayladı. "Bulaşıkları akşam yıkarım o zaman. Hadi siz hazırlanın." Bayan Cho izinliydi ama bu çok sorun yaratmıyordu. Babam diye demiyordum aşırı temiz bir adamdı. Bütün evin temizliğini kendi yapıyordu ve çok nadiren bizden yardım ediyordu. Ayrıca her geldiğimizde yemek hazır oluyordu ki, eli de lezzetliydi.

drunk dazed ✵ lee heeseungDonde viven las historias. Descúbrelo ahora