BAŞIMIZDAKİ YOBAZ

38 9 14
                                    

17.08.2022

"O insin de..."

Başlıktan ve girişten itibaren yargılanmaya başladık. eğer ciddiyse bizden. Yok eğer dalga geçecekse... Ne kadar da kolay etiketliyor ve fişliyoruz. Bu şuncu... Şu da buncu...

Ben hakikat arayışındayım. Ve bulduğuma inandığım hakikatin savunucularının da destekçisi... Ama dikkat etmelisiniz ki hakikat hiçkimsenin tekelinde değildir, sahibi müstesna. Bugün birini savunuyorsam, bu asla yarın da savunacağım anlamına gelmez. Çünkü; savunduğum kimsenin yarın halen hakikate hizmet edeceği kesin değil. Kaldı ki bulduğuma inandığım hakikat de hakikat olmayabilir.

Yuvarlak konuştuğumun farkındayım. Bu kadar net konuşanların, her şeyi bilenlerin, hakikati avuçlarının içinde tutanların, doğruyu yanlıştan koparabilenlerin ülkesinde garip karşılanıyorum. İsteyen deneyebilir; en tahsillisinden en yüksek tahsillisine kadar herkes sorunun ve çözümün ne olduğunu biliyor. Bilmeyen yalnızca bir avuç insan var. Toparlayacak olursak: her şeyi bilenler ama hiçbir şeyi bilmeyenler, bilenler, bilmiyor olabileceğini bilenler. Koca Türkiye'nin özeti bu.

Sokakta en çok "Her şeyi bilenler ama hiçbir şeyi bilmeyenler" ile karşılaşırsınız. Kimisi bilmem kimin, bilmem neresinin kılı olur kimisi bilmem kimin kulu... Kimisi çareyi birilerinin gitmesinde bulur kimisi bir müddet daha kalmasında... Ama biz en çok da sık kullanılan cümlelerle ilgileneceğiz.

Örneğin; "O gitsin de..." Peki tamam o gitsin. Ama kim gelsin?" O gitsin de kim gelirse gelsin. Ben bile ondan iyi yönetirim." Gülmeli miyiz, acımalı mıyız yoksa oturup ülkenin bilmem ne kadarının böyle düşündüğüne ağlamalı mıyız? Bir sorunun varlığına inanıyorlar, kendilerince bir çözüm bulduklarını sanıyorlar ve birilerinin muhakkak gitmesi gerektiğine inanıyorlar. Kafalarındaki makamı doldurabileceğine inandıkları tek net aday ise kendileri. Şimdi ülkede neden bu kadar çok parti olduğu anlaşılıyor.

Bazılarının oy kullanmaması gerektiği söyleniyor, her taraftan da bunu diyenler var. Bu nedenle bu cümlenin de üzerinde duracağız. Kim oy kullanmasın diye soralım... "Şunlar, şunlar ve şunlar, bir de... Velhasılıkelam yalnızca benim gibi düşünenler kullanabilsin."

Bazıları da bilmeden haklı konuşabiliyor. "Ne yani dağdaki çobanla benim oyum bir mi sayılacak?" gibi... Evet! Bu kesinlikle haksızlık. Çünkü, memleket zora düştüğünde bu cümleyi kuranlar; ATM ve uçak biletleri ile ilgilenirken; dağdaki çoban, sürüsünü bırakıp tankın altına yatıyordu. Memleketi zora düştüğünde kaçanlar, elbette bu memleketin gerçek sahibi olamazlar. Memleketin gerçek sahipleriyle bu absürtlerin oylarının eşit olması haksızlık.

Peki bilenler ne yapıyor? Gerçekten bilenler, bilmeyenlerle dolu ortamda susmayı tercih ediyor. Böylece bilmeyenler de bilmediklerine (bildiklerini sandığı ama bilmedikleri şeylere) daha fazla inanmaya başlıyor.

Bilmiyor olabileceğini bilenler ise benim gibi yuvarlak konuşuyor ve bilenleri okuyup çare arıyor. Elbette bir yandan da bilmeyenlerin, bilmediğini bildirmeye çalışıyor.

Bilmediğini bile bilmeyenlere son sözüm: Beyninin üzerine taht kurmuş yobaza darbe yap.

DENEMELERİM 2Where stories live. Discover now