Pençe

106 72 17
                                    

Pençenin ayak izleri.... Sinsi, kocaman, cesur fakat bir o kadar da korkak görünmeyi seven bir pençe. Bu gerçek olabilir miydi? Bir intikam uğruna kolayca kanacak gibi duran fakat sinsice her oyunu kendi lehine çeviren bir pençe... Pekala....izle ve gör Pençeyi...Takip et her adımını... Senin de yıllar önce takip etmeyi bıraktığın gibi... Hisset.. Çünkü sen onunla güvendesin başka çıkış kapın yok! Ya onunlasın ya da bir hiç! Ya takip edecek ve gerçekler ile yüzleşeceksin ya da gerçek sandığın tüm yalanlarla kaybolup gideceksin... Peki soruyorum... Sen ayının pençesi misin yoksa şahinin mi?

YILLAR ÖNCE

"Atlayamazsın!" hafifçe gülsem de gerçekten bu cesaretin kendimde olmadığını da adım gibi biliyordum...

"Hadisene be!" diyerek arkamdan iteklemeye çalışan sarı saçlı, mavi gözlü, grupun ona "Aslan" olarak hitap ettiği çocuk ayağımı kaldırımdan kaydırmayı ve gerçekten de arabanın önüne atlamama yardım etmeyi başarmış gibi gözüküyordu.

Çığlık... Yeryüzünde duyulmamış bir çığlık... Kaldırımdan ayağım kaydırılmıştı ve ben caddede araba ile yüz yüze duruyordum... Son sürat hızla, yüzüme yüzüme ışıklarını savuran araba ile...

"Abla!"

Çevremde onlara 'ARKADAŞ' ismi ile hitap ettiğim üç çocuk öleceğimi bildikleri halde bana gülüyorken onların arkasında bana doğru koşan benden biraz kısa fakat gözlerinde hayatı barındıran çocuk olan kardeşim bana bağırıyordu...

"ABLA!" son nefesimi vermiştim belki de ! Çünkü biliyordum koca caddede bir arabanın beni göremeyeceğini ve şuracıkta geberip gideceğimi....

Gözlerimi ellerimle sıkıca kapatarak ölümümü görmemeye çalışıyordum.. Ruhum çoktan ölmüş olsa da ben bedenimi de öldürüyordum artık...

"ABLAA" ve bir bağırış sesi daha yankılandı kulaklarımda...? Göremiyordum ama arabanın bana çoktan çarpmış olması gerekmez miydi?
Evet aslında gerekirdi öyleyse neden?... Neden halen daha sapasağlam görünüyordum... Neden soğuk iliklerime kadar işlemişken ışıklar durmuş ve ben halen daha ellerim ile yüzümü bir korkak gibi kapatıyordum? En sonunda korkaklığıma bir son vererek yüzümü kaplayan ellerimi hızlıca çekerek karşımda bir yüz ile karşı karşıya kaldım.

Ellerimi sımsıkı tutmuş ve bana bakıyordu..
Gözlerimi çabucak yan tarafımda duran kaldırıma çevirdiğim de aslan ve grubunu görememiştim sadece sırtıma bana destek vermek için dokunan Parsı gördüm.. kardeşim ve her şeyim olan Parsı...

Elimi tutan adam yüzüme sanki ben değilde o Arabanın önüne atlamış gibi bakıyordu.. korkmuş, şaşırmış ve bir o kadar da dokunsan ağlayacak gibi..

"İyi misin?" bu cümleyi hayatımda ilk defa duyuyor gibi karşımda duran bir sürü arabaya baktığımda tüm insanların da beni izlediğini fark ettim... Fakat gözlerim tek kişiyi arıyordu...

"Şey..Aslında..Evet.." konuşamıyordum dilim durmadan sürtüşüyordu fakat tam o sırada Pars tekrar sırtıma 'Ben yanındayım ' der gibi dokunduğunda dilim bir anda düzelmiş gibi

"Evet efendim... İyiyim.. eve gidip dinlensem iyi olacak yoksa babam kızar" diyerek ayağı kalktım ve Pars'ın elini tuttum. Etrafta duran insanlar mız mızlanarak kalmamı korkumu atlatma mı söyleseler de korkuyu artık hissetmiyordum..

"Hayır gerek yok hadi Pars gidelim" diyerek ilerlemeye başladığım sırada

"Bir dakika bekleyin" diyen adama bakakaldım arabayı çalıştırarak caddenin hemen sağ tarafına döndü ve arabayı park etti. En sonunda arabadan indiğinde yanımıza tekrar gelmişti.
"Hadi bakalım sizi evinize kadar bırakayım" Ne! Ne hayır gelmemesi gerekiyordu eğer babamın haberi olursa...

PENÇEМесто, где живут истории. Откройте их для себя