YALANCININ OYUNU

90 66 22
                                    

Selam gençler

Oy ve yorumları eksik etmeyin seviyorum sizi ;)

Severek dinlediğimiz yalanlar vardır. Siyahtır fakat bir o kadar da beyazdır. Yanıltır bizi ama bir o kadar da ikna etme kabiliyetine sahiptir. Tıpkı hayatımız gibi.. Öleceğimizi bildiğimiz halde yaşamımı sürmek gibi.. Peki neden? Neden herkes öleceğini bildiği halde kendini siyaha boyuyor.. Beyazını gösterince pişman olacağı için mi yoksa gerçek sandıkları sahte bir hayat ile yüzleşmemek için mi?

Yabancı hayatlar, gerçek sandığımız yalanlar... Hepsi birer kumpas gibi...

BÖLÜM 2 : YALANCININ OYUNU

Sessizce oturduğum camın kenarından gelen kokuları hatırlamaya çalıştım. Yağmurun havasını içime çektim ve kendime kızdım. Yoksa artık unutmuş muydum sesini... Unutmuş muydum onun o masum yüzünü ?...

Elimdeki sıcak çikolatanın sıcağı elimi yakmaya başlasa da halen daha düşüncelere dalmıştım. Ne oluyordu bana? Neden kalbimi yerinde çıkacak gibi hissediyordum. Düşünmek istemesem de her an her şey olabilir gibi bir güvensizlik yayıyordum etrafa. Dünyam başıma hemen şimdi yıkılacak ve benden son sözlerimi bekliyor gibi. Karanlık etrafımda dünyamda, çevremde, arkadaşlarım da hepsi... Hepsi simsiyah... Korkuyorum fakat bir o kadar da güçlüyüm.

"Ah elin yanmış" içeri gelen doktor elimdeki bardağı alıp uzaklaştırdığı sırada tüm düşüncelerden de uzaklaşmıştım. "İyi misin? Bekle hemen yanık kremi alıp geliyorum " dediği sırada elimi hayır şeklinde iki yana salladım.

" Tedaviye devam edin" diyerek istemsiz de olsa gülümsedim. O da buruk bir şekilde gülümsediğinde karşımda kalan masanın yanındaki sandalyeye oturdu ve gözlerime baktı.

Çok mu belli ediyordum. Kötü müydüm?

"O ev" diyerek iç çekti ve devam etti." Kendini bir hiç olarak zannettiğin , günlerce dayak yediğin, ve en önemlisi vücudunda kapanmayan yaralara sebep olan ev... Nasıl katlandın, hiç mi yardım dilemedin çevrenden. Hepsini ama hepsini eksiksiz bir şekilde bir de senden dinlemek istiyorum." kafamı istemsizce iki yana salladım. Çünkü bu konuları açmak benim yaramı kapatmadan önce deşecekti. Belki de ileri giderse öldürecekti. Katlanmayacak derecelere getirecekti ve ben tekrar birilerinin de ölmesine sebebiyet verecektim... Tıpkı aileme de verdiğim gibi...

Adam oturduğu yerden kalkarak oturduğum sandalyenin karşısına oturdu ve yandığının bile yeni farkına vardığım elime baktı.. Oldukça kızarmış ve şişmişti.

"Eline bak o yarayı patlat bakalım." yüzüne anlamsızca baktım.

Adam onun yoluna gidiyormuşum gibi kendi kafasında kurduğu galibiyete gülümsedi. "Beni yanık kremi olarak düşün." diyerek yüzüme tekrar odaklandı. " Eğer sürersen iyileşeceksin fakat o elinde şişkin olan yanık da sensin. Her an patlayabilir olacak sen." anlamsız ifadem devam etse de onu umursamaz gibi yaptım. " Sen anlatmamak için kendi canını yakıyorsun bense anlatmak için ellerimde kremlerle seni bekliyorum. O yarayı patlatırsan kendine zarar vereceksin bu da demek oluyor ki senin de bir şeyleri artık anlatmanın içini o şişkin yanık gibi patlaman değil yanık kremini sürerek iyileştirmen gerek. " dedi ve suratını asarak tekrar baktı.

"İçinde açtığın yaraları iyileştirecek misin?"

Hiçbir söylemde bulunmadan elimdeki yaraya odaklandım ve diğer elimin baş parmağı ile şişkin yanığın üstüne bastırdım. Canım yansa da içimde ki canavarı iyileştiriyor gibi bir his vardı içimde. Her ne kadar sert bastırırsam o acı diniyor ve içimdeki canavarı da bu şişkin yanığı patlattığım gibi patlatıyordum. Patlayan şişkin hemence inmiş yerini kırmızılaşmış ve beyaz iltihap dökülmüştü. İşte o an baktım o adamın suratına şaşkınca elime baksa da bu sefer ben onun yüzüne baktım.

PENÇEWhere stories live. Discover now