•bazen sessiz sedasız ipekten kanatlarla•

4.4K 486 548
                                    

Bölümü satır arası yorumlarıyla kitaplarımı ve kalbimi şenlendiren @HunHan2016 'ya ithaf ediyorum.💘
(Umarım edebilmişimdir, ilk defa yapıyorum bunu ☺️)

Bölüm 2
-taş duvarların ardındaki saklı bahçe-

Yaşlılarda görmeye alıştığı takkelerin çok daha ihtişamlısını takmış olan adamın gür sesle anlamını bilmediği şeyler söylemeye başlamasından sonra herkesin avuçlarını göğe kaldırdığını gördü. Etrafındaki hareketlere dikkat kesildiği halde yapması gerekeni çocuk aklıyla unutuvermişti. Ta ki gözleri annesinin gözleriyle çakışasıya kadar. Onun kınayıcı bakışlarla ellerini işaret etmesi, minik avuçlarını çarçabuk kaldırmasını sağladı. Annesi bir kez daha kızmasın diye odadakiler ne zaman 'amin' derse peşi sıra amin dedi. Fakat hemen yanında duran dizlerin sahibi diğerlerinin aksine hiç ağzını açmıyordu. Belli ki o babasının kızmasından çekinmiyordu.

Sıkılganlıkla nefesini bırakarak avuçlarının içindeki çizgilere odaklandı. Bu çizgiler oldum olası dikkatini çekmişti, neden annesi ile kendisinin elleri arasında böyle işaretler vardı ki? Anlamı neydi?
Etrafına çaktırmadan az ötesindeki esmer ve kendi ellerine nazaran kocaman olan ellere baktı.
Acaba onda da var mıydı?
Kıpırdanıp başını biraz daha uzattı. Boyu nedeniyle görmesi sandığı kadar kolay olmamıştı ama kısacık bir an denk geldiği çizgileri görünce çocuksu bir heyecanla şakıdı. "Sende de var!"
Oysa sadece annesi ile kendisine has bir özellik olduğunu zannederdi.

Başı önünde olan oğlanın ilgisini çekebildiğinde neşeyle avuç içlerini işaret etti. Ancak daha heyecanını paylaşamadan annesi ismini zikrederek onu azarladığı için nerede olduğunun farkına varmış ve gerisin geri yerine sinmişti.

Dikkati dağılmış olan imam efendi duasına kaldığı yerden devam etti, o ise yere eğdiği başını bir kez daha kaldırma cesareti gösteremedi. Ama bu etrafında olup bitenleri hissetmesini engelleyemiyordu. Tıpkı az önce avuçlarını gördüğü kişinin bakışlarının hâla üzerinde olduğunu bilmesi gibi.

Dayanmaya çalıştı. Başını kaldırıp bakmamak için kendisine hakim oldu ama tüm uğraşı bir dakika dolmadan yokluğa karıştı. Başını hafifçe yan tarafına çevirip alttan alttan yüzüne baktı. Simsiyah gözlerle denk düştükleri an herhangi bir sebebe bağlı olmaksızın gülümseyesi geldi. Lakin ona bakan zifiriler hiçbir karşılık verme telaşına düşmemişti. Ne gülümsedi, ne de ufacık bir tebessüm etti. Küçük kız o bakışların manasını anlayamadı ama esasında hummalı bir acıma vakiydi orada. Hem kendine, hem bu kızcağıza acıdı Cerir.

Ellerin yüze sürülmesinin akabinde onların yerlerini alan anne ve babalarının nikah akdine başlandı, tüm bu zaman zarfında iki çocuğun da tek arzusu bir an önce şu akşamın son bulmasıydı. Uykusu vardı Sare'nin, hemen yatmak ve deliksiz bir uyku çekmek istiyordu; sabırsızlığının altında yatan esas neden buydu.

Cerir için ise maruz kaldığı ızdırap babasının acımasız isteğini duyduğu dakikadan itibaren katlandıkça katlanmıştı. Derhal çekip gidebilmek için fırsat kolladığı apaçık ortadaydı. Kendi evi peş peşe kıyılan nikahların neticesinde uğramak bile istemeyeceği bir cehenneme dönüştü. Ateşten kaçar gibi kaçacaktı artık.

Sare birdenbire ayaklanan iki adam gibi annesinin de kalktığını görüp yapması gerekenin bu olduğu zannıyla yerinden kalktı. Gözlerini açık tutmaya çalışmak var olan yorgunluğunu ziyadeleştirmişti.
"Hayırlı olsun Hüseyin ağa. Allah iki yuvayı da aziz eylesin."

BEYHUDE ÇIRPINIŞLARWhere stories live. Discover now