•yüreğimin başına noktalarla, hatlarla•

5K 545 822
                                    

Bölüm altı-yıllar geçti, ihanetinin sızısı geçmedi-

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bölüm altı
-yıllar geçti, ihanetinin sızısı geçmedi-

Derler ki hayatımıza giren herkes bir nasip üzerine gelir; kimi şükür, kimi güzel bir sabır gerektirirmiş. Varlığına şükrettiren insanlardansanız ne âla, ama varlığınızla da yokluğunuzla da eziyet veriyorsanız eyvah...
Sık sık tartmalı kişi kendisini, etrafımdakilerin nazarında ben hangi sınıfa dahilimdir acaba?

Uğradığım hezimetten sonra maddi yahut manevi farketmeksizin eziyet çeken kimi görsem aynı acıyla kıvranır yaralı yüreğim; ne derman olabilir, ne de susup sinmeyi becerir. Dilimden kolaylıkla dökülebilseydi şayet her fütursuza şöyle derdim; durun,
durun ne olur incitmeyin kimseyi!

Çünkü bilirdim parça pinçik edilmenin nasıl hissettirdiğini. Bırakılmanın, yok sayılmanın, bir yere ait olamayışın ne demek olduğunu her yeni günü karşılayan güneş gibi gönül penceremden içeriye buyur ederdim. 

Yaşımın aksine laflarımın ağır oluşu yanıltıyordu bazen çevremdekileri. İnsanı olgun kılan ömür torbasına eklediği seneler miydi? Kesinkes yaşanmışlıklardı asıl yaş alma sebebi. Birçokları gibi benim de her yanı hayal kırıklığıyla dolu bir öyküm vardı.
Bahsedilecek olsaydı şöyle özetlerdim o öyküyü; Henüz güvendiği dağlara kar yağmamış olan bir zavallı, sevginin kırıntısını dahi haketmeyen bir adama sığınıp hayatındaki tüm boşlukları onunla doldurmaya kalktı. Karşı tarafın bir açıklama yapma gereksinimi duymadan ortalıktan kaybolacağını nereden bilsin? Güveni doldu taştı da tüm değerlerini gözünü kırpmaksızın teslim etmeye kadar gitti; aklını, geleceğini ve kalbini...
O zamanlar habersizdi, merhametsiz adam yüklendiği emanetleri günün birinde yerle yeksan edecekti.
Söylesenize, bir insan bir insanı niçin böylesine derinden yaralardı ki?

Bu kadar geç farketmiş oluşum halen canımı yakar, beni görmezden geldiği ilk gün kararımın arkasında durup gardımı alabilseydim sonrasında gönül kapıma yaklaştırmaz ve maruz kalacağım bozgunu üzerimden bertaraf edebilirdim. Ne büyük ahmaklıktı ama, bir vakit onun sahiden değiştiğini düşünmüştüm. Döndüğünde karı koca olacaktık güya, bıkmadan usanmadan hep kapıda karşılayacaktım, belki utana sıkıla yanağına bir buse konduracaktım.

Aptallığıma yanıyorum.

Üzerinden aylar, hatta yıllar geçse de hiç bitmedi sorgulayışlarım. Bitmedi bu anlam vermekte zorlanışlarım. Her defasında bir cümle bilincimi işgal etti, bunu bana neden yaptı ki? Benim zaten kanatlarım kırıktı, neden onları benden bütünüyle koparıp aldı?

O taş kalpli adam, konaktan ve baş belası karısından kurtulmanın yolunu bulur bulmaz ortalıktan toz olmayı seçti; kim beni bekler demedi, kim yıkılır da toparlanamaz düşünmedi; sesini duyurmayı dahi lüzumsuz görerek tüm geçmişini arkasında bırakıp gitti.
Oysa aynı fırsat benim elime geçseydi, vallahi de billahi de bunu ona yapamazdım. Sırf o bekliyor diye tüm fırsatları elimin tersiyle iter, er ya da geç geri dönmenin çaresine bakardım. Mutlaka dönerdim çünkü seven sevdiğine böyle ağır bir ihanet yaşatmazdı. Ama hak da veriyordum bir yandan; o beni hiç sevmedi ki, hangi sebebe tutunup geri dönecekti?

BEYHUDE ÇIRPINIŞLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin