2.BÖLÜM

84.6K 3.5K 253
                                    

Olayın kapanması ve yazan kişinin gerçekleri anlaması içimi rahatlamıştı. Biraz daha ısrar etseydi başım belada diye panik yapardım.

Olay benimle alakalı değil ama yapım böyleydi ne yapabilirdim? Heyecan isteyip fazlası olunca vazgeçen bir insan oluyordum.

Apartmanın giriş kapısını açtım ve yukarı doğru çıkarken kapı yumruklanma sesleri geliyordu. Cidden kapıya bu kadar şiddete gerek var mı diye sormak istiyordum.

"Ahmet" diye gür bir erkek sesi duyduğumda ürperdim. Hem sesin tonu hem olay ile bağdaşması fazlaca ürperticiydi.

Kendi kapımın önüne geldiğimde ise beladan kurtulamadığımı çok net bir şekilde görüyordum.
"Polisi arıyorum şimdi Ahmet değilim dedim yetmedi kapıma dayandınız" diye söylendim.

Bakışları bana döndü ve kaşları çatıldı. Ardından gözlerini yumdu. Elleri de yumruk olmuş şekilde "Adresi de mi yanlış girmişler" diye tıslarcasına konuştu.

Adam resmen sinir küpüydü. Her jest ve mimiğinden sinir akıyordu.

"Merhaba Didem Hanım" dedi. Ses tonu aksi bir hale gelmişti. Sakin bir tonda konuşmuştu ama sinir içermeyen bir konuşmada bulunabilecek miydik gerçekten emin değildim.

"Numara, adres karışıklığı olmuş. Attığım mesajları da dikkate almayın lütfen" diye devam etti. Son da bir kibarlık mı göstermişti. İlginç.

"Sonunda Ahmet ısrarından vazgeçiyorsunuz. Büyük bir başarı" dedim ve bir kere alkışladım. Adam aşırı derecede sinir bozucu biriydi.

"Dikkate almayın ve uzatmayın lütfen" dedi. 'lütfen' kelimesi daha kaba söylenemezdi.

"Uzatmıyorum, özrünüzü dileyin ve gidin" dedim. Konu bu şekilde net olarak kapanırdı.

"Didem hanım özür dilememi gerektiren bir durum olduğunu düşünmüyorum" dedi rahat bir tavra bürünmüş elini de cebine sokmuştu.

Şu an şok olmuştum ama belli etmiyordum. Nasıl böyle bir durum olmamıştı acaba? Sinirle "Kimsiniz acaba? Adımı da biliyorsunuz?" tamam numara ve adres karıştı geldi de adımı bilmesi de tuhaftı.

"Yüzbaşı Bora Koçal" dedi ses tonu o kadar net çıkmıştı ki normal şekilde tanışsak hoşuma bile gidebilirdi.

"Anladım" ardından saçımı geriye attım ve "Evet bekliyorum" dedim.

"Neyi?" dedi. Cidden anlamamış bir ifade ile bakıyordu.

"Özrünüzü bekliyorum" dedim. Şimdi rahat bir tavra ben bürünmüştüm.

"Sizde dileyecek misiniz?" dedi bir elini kapıma yaslamıştı ve yüzünde tebessüm eder gibi ifade vardı.

"Şaka mısınız? Ben niye dileyecekmişim?" sinir bana tekrar yükleniyordu.

"Sizde çok sakin değildiniz" ardından baştan aşağı beni göstererek " ve değilsiniz..." dedi.

"Tehdit ediyordunuz ne yapsaydım?" diye biraz sesli bir şekilde konuştum.

"Yanlış açıdan bakıyorsunuz. Size değil Ahmet'e yazmıştım" bu savunmasını doğru bulduğunu belli edercesine rahattı ama doğru değildi.

"Ben değilim dedikten sonra da devam ettiniz. Kaba ve anlayışsız birine daha fazla bir şeyler anlatmaya çalışıp zaman harcayamam kapımın önünden çekilin " dediğimde yan tarafa geçmişti. Kapımı açmak için yöneldim.

"Bana kaba ve anlayışsız mı dediniz?" diye beni tekrar edercesine sordu. Şaşırmış duruyordu. Bunda şaşırarak ne vardı ben anlamamıştım. Doğruyu söylemek şaşırılacak bir durum değildi.

"Doğru açıdan bakarak size dedim" diyerek az önce ki savunmasına kinaye yaptım. Ardından evimin kapısını çarparak kapattım.

SİPERWhere stories live. Discover now