Bölüm 2

18.8K 159 1
                                    

Her şeye rağmen oraya gittim.

Korkuyor muydum? Korkmak ne kelime... Korkudan ödüm patlıyordu.

Havanın çok kötü olduğu bir akşamdı. Kemiklerinize işleyen ve sizi baharın gelmesi için yalvartan türden bir soğuk vardı ve rahatsız edici şubat yağmurlarından biri yeni bitmişti. Şehir merkezindeki iskelenin altı kuru göründüğü için oradan geçiyordum ama orayı da taze idrar kokusu kaplamıştı. Tek düşünebildiğim şuydu: Gerçekten gidiyor muydum? Gerçekten yapacak mıydım bunu? Bu kadar sapıkça ve... heyecan verici bir şeyin altından kalkabilecek miydim? Kabul etmek istemesem de işin gizliliği beni biraz da tahrik ediyor gibiydi.

Şehrin içime çektiğim pis kokusu beni düşüncelerimden uyandırdı ve suçlulukla doldurdu.

Yeşil boyası dökülmüş metal bir kapıya ulaştım ve kapı numarasını birkaç kere kontrol edip zile bastım. Açılma sesini duyunca kapıyı iterek içeri girdim. Kendimi uzun bir merdiven boşluğunun ve "bozuk" yazan bir asansörün önünde buldum.

Bina, koridorları lekeli gri halılarla kaplı, odaları türlü türlü küçük işletmelerle dolu bir iş hanıydı. Çiçek aranjörü, muhasebeci, yoga stüdyosu ve M&P Global Distribution Partners adında bir yer... Koridorlardan birinin sonundaki bu kapı aradığım kapıydı. Kapıyı çaldım.

Kapı açıldı ve karşıma bir kadın çıktı. Kıvırcık saçları kiraz kırmızısına boyanmış, gözleri yeşildi. "Randevu etkinliğine mi geldiniz?" dedi yumuşak bir sesle. "Evet" diye yanıtladım.

Kenara çekilip yolu gösterdi. Dar bir holdeydik ve hemen yanımızda kocaman, siyah bir telefon kulübesine benzeyen bir kabin vardı. Benim hissettiğim tüm duygulara, korkuya, oryantasyon bozukluğuna, tereddüde ve meraka karşılık ev sahibim son derece sakin görünüyordu; sanki sapıkça etkinlikler düzenlemek onun için tamamen sıradan bir şeymiş gibi.

"İlk gelişiniz mi?" diye sordu. "Hı hı" dedim. Kaygılı olduğum yüzümden okunuyordu herhalde. "Merak etmeyin, çok eğleneceksiniz. Organizasyon ekibine girmeden önce bu etkinliklere bin kere katılmışımdır." Ardından uzun bir kural listesi ve izin feragatnamesi çıkardı. Kurallara hızlıca göz gezdirip forma e-posta adresimi yazdım ve imzaladım. Neye bulaştığımı gerçekten bilmek istesem de kuralları tek tek okursam vazgeçeceğimden korkuyordum.

Neyse ki olayın ana hatlarını anlamıştım. Bolca dokunma olacaktı ve rahatsız olursam ya da tamamen ayrılmak istersem kendimi ifade etmenin bazı yolları da vardı.

"Numaranız 134 olacak. Bunu unutmayın. Hoşlandığınız biriyle karşılaşırsanız ona numaranızı vermeniz yeterli. Gecenin sonunda topladığınız numaraları bana vereceksiniz. Eşleştiğiniz birileri olursa size e-postayla haber vereceğiz."

"Anladım."

"O zaman şöyle gelin lütfen." diyerek etti beni kabine yönlendirdi. Perdeyi açınca içeride küçük bir bank ve boy aynası olduğunu gördüm. Kadın, üzerinde numaramın yazılı olduğu bir kutu verdi bana. "Kıyafetlerinizi çıkarıp eşyalarınızı kutuya koyabilirsiniz. Güvenliğinizin için lütfen takılarınızı da çıkarın. Hazır olduğunuzda diğer taraftaki perdeyi açın. Başka bir arkadaşım sizi etkinlik alanına yönlendirecek."

"Tamamdır." dedim. İçeri girdiğimden beri tek kelimelik yanıtlar dışında bir şey söyleyemeyecek kadar gergindim. "Etkinlik alanı" kulağa çok dramatik gelmişti. Ve çıplak halimi kim yönlendirecekti acaba?

"İyi eğlenceler!" diye haykırdı sonunda bir duygu belirtisi göstererek. Gülümsemesi, yaşamak üzere olduğum deneyim için beni biraz olsun rahatlatmıştı.

Kabine girip perdeyi olabildiğince sıkıca kapattım ama yine de kadının ortalıkta dolaştığı küçük bir aralıktan görebiliyordum. İç çektim ve aynada kendime baktım. Bu, herhangi birinin, hatta kendimin bile vücudumu görebileceği son andı. Kendi çekiciliğimi değerlendirmekte hep zorlanmışımdır. Tek görebildiğim basit özelliklerimdi. Uzun kahverengi saçlarım, yanağımdaki küçük çiller, yuvarlak gözlerim...

Kaşlarımı da hep sevmişimdir. Beni seksi gösterdiklerini düşünürdüm ama erkeklerin böyle şeyleri fark edip etmediğinden emin değildim. Tabii bu özelliklerin hiçbirinin böyle bir flört etkinliğinde önemi olmayacaktı.

Yavaşça soyunmaya başladığımda o akşamki etkinlikte rol oynayabilecek ipuçları aklıma geldi. Örneğin hafif kıvrımlarım. Karanlıkta nasıl hissedilebileceklerini düşünmeye başladım. Bir adamın elini çıplak vücudumun kenarlarında gezdirdiğini, zihnindeki boşluğu Jessica Rabbit gibi abartılı bir zihinsel imgeyle doldurduğunu hayal ettim. Kendi kendime güldüm ama sonra üstümü çıkarıp da sütyenimle karşı karşıya kalınca içimi bir endişe kapladı.

Karanlıkta yolumu bulmaya çalıştığımı, bedenlere temas ettiğimi, sonra tuhaf bir adamın buz gibi soğuk parmaklarıyla memelerime dokunduğunu hayal etmeye çalıştım. Ya oradaki tek kadın ben olursam?

Ama ya öyle bir şey olmazsa? "Şansını dene!" dedim kendi kendime. "Bir kerecik de delice bir şey yap." Dışarıda bekleyen tatlı kadının verdiği güvence aklıma geldi ve yeniden rahatlamaya başladım.

Çıkardığım giysileri katlayıp kutuya yerleştirdim. Tekrar aynadaki görüntüme bakarken derin derin nefes alıyor ve son adımı atacak cesareti toplamaya çalışıyordum. Sonra sesler duydum. Başka biri gelmişti. Neyse ki o da kadındı. En azından birden fazla kadın olacağımız artık garantiydi.

Birazdan kabini boşaltmam gerekecekti ve artık soyunmam gerekiyordu. Sütyenimi de çıkarıp kutuya attım. Çıplak memelerimi böyle bir ortamda görmek beni ürkütmüştü ama artık vazgeçemezdim. Külotumu da çıkarınca hafif bir hava akımının uyluklarımı okşadığını hissettim.

Artık aynanın önünde çırılçıplaktım. Sola dönüp popoma bakmaya çalıştım. Ne yaptığımın farkında değildim aslında. O anda nasıl göründüğümün ne önemi vardı ki? Tekrar önüme dönüp kendimle yüzleştim. Memelerimi avuçlarıma alıp şöyle bir göz attım. Pembe meme uçlarım belirgin bir şekilde hassastı. Ardından tıraşlı bacak aramı süzdüm gözlerimle. Aslında kendimi dışarıdan bir göz gibi izlemek hoşuma gitmiyordu ama bir yandan da bunda heyecan verici bir şey vardı. Bacak aramın karıncalanmaya başladığını inkâr edemezdim.

Benden sonra gelen kadının formu doldurduğunu duyabiliyordum. Aceleyle telefonumu elime alıp Irina'ya "Başlıyoruz..." diye bir mesaj attım, telefonu sessize aldım ve gelecek cevabı beklemeden kutuya koydum.

Kendime son bir kez baktım, derin bir nefes aldım, kabinin öbür tarafındaki perdeyi açtım ve ufak bir şok yaşadım. Perdenin arkası aydınlıktı ve orada beni "alan"a yönlendirecek birinin olacağını unutmuştum. Ufak tefek, genç bir kadın, ellerini kavuşturmuş halde dışarı çıkmamı bekliyordu. Memelerimi ve kasık bölgemi örtmeye çalışırken ağzımdan bir küfür kaçıverdi.

Kadın mahrem yerlerimi kısa bir anlığına gördüğüne biraz olsun şaşırmışa benzemiyordu. Arkasında ise karanlığa uzanan bir koridor vardı. "Bu taraftan lütfen" diyerek onu takip etmem için işaret etti. Sert, soğuk bir zemine çıplak ayaklarımla basmak garip bir histi. Vücudumla kıyafetlerim arasında giderek artan mesafeyi düşünmemeye çalışarak hızla peşinden gittim. Az sonra bilinmezliğin içinde kaybolacaktım.

"Duvarlar yastıklı olduğu için sert bir şeye çarpma ihtimaliniz yok ama başka insanlarla çarpışabilirsiniz. Zaten etkinliğin heyecanlı yanı da bu." diye açıkladı gülümseyerek. "Daha yakından tanımak istediğiniz biriyle karşılaşırsanız önce bir duvara doğru yürüyün, ardından bir kanepeye ulaşana kadar duvarı takip edin. İstediğiniz zaman kanepeden ayrılıp başka biriyle tanışabilirsiniz."

"Tamam" dedim ama "Hijyen kuralları var mıydı acaba?" diye düşünmeden edemedim. Aynı kanepeye oturup kalkan bir sürü çıplak popo fikri pek çekici gelmemişti. Tabii karanlıkta çıplak bir adamla aynı kanepeye oturmaya cesaret edebilirsem...

"Hazırsanız bu duvar boyunca devam edip duvar bitince sağa dönün. İyi eğlenceler!" dedi kadın, beni karanlığa terk ederek.

Karanlıkta RandevuDonde viven las historias. Descúbrelo ahora