Bölüm 13

14.2K 157 6
                                    

Bu noktaya gelene kadar yaşadıklarımız o kadar karman çorman; ten uyumumuzu hiç konuşmadan keşfetmemiz, sahte gösterişler olmadan birbirimizi anlayabilmemiz o kadar tuhaftı ki... Aptalca selfie'ler çekmemiş, flört uygulamalarında basmakalıp profiller açmamış, sahte performanslar sergilememiş ve garip yemek sohbetlerine dalmamıştık. Onun nasıl bir adam olduğunu anlamak için dikkate alabileceğim hiçbir şey yokken sahip olduğum tek şey, bana ilk dokunuşunun zarafetiydi. Sadece saf, fiziksel bir dille konuşmuştuk ama dudakları yara izime dokunduğu anda bana çok şey anlatmıştı.

Artık cinsel çekiciliğin tüm baskısı ortadan kalkmış, sıra ödüle gelmişti. Bir yüz, bir kimlik, az önce kurduğumuz bağın üzerine inşa edilecek bir ilişki...

"Seni görmek istiyorum. Bizden önceki çift gibi. Görmeye ihtiyacım var." dedim nefes nefese. Biraz tereddütle de olsa anlayışla gülümseyerek başını salladı.

Artık kiminle birlikte olduğumu öğrenmenin vakti gelmişti. Karşımdakinin kim olduğunu hiç bilmeden böyle bir zevki tatma ve ardından tüm ihtişamıyla yüzlerimizi ortaya çıkararak yapbozu tamamlayıp gizemi çözme fikri bana orgazm gibi geliyordu. Diğer tüm zevkler bu arzunun yanında sönük kalıyordu.

Sahip olduğumu bildiğim o güç; en kadınsı büyülerle onun zihnine bulaşan, onu kendinden geçiren ve şehvetten çıldırtan, yalnızca benim söndürebileceğim bir ateşle hayvani arzularında boğulmasını sağlayan o güç bile hayran olduğum adamın yüzünü nihayet görebilmenin ve onun da kendisini böylesine ateşler içinde bırakan kadının yüzünü görecek olmasının tarifsiz gücü karşısında sönük kalıyordu. Belki de Orfeus'un sevgilisi Evridiki'yi bir kez olsun yeniden görebilmek için gösterdiği amansız mücadeleden bu yana, birinin yüzünü görebilmek için hiç kimsenin böylesine şiddetli bir ayartmaya karşı koyması gerekmemişti.

Yüzüne uzandım ve parmağımı maskesinin derin oluklarında gezdirerek anın tadını çıkardım. Vücudunun geri kalanının güzelliği yüzüne de yansımış mıydı yoksa operadaki hayalet gibi ürkütücü bir şey mi çıkacaktı karşıma? Birbirimizi gördükten sonra aramızda bir şey değişir miydi? Sorular beni delirtiyordu.

Sonunda maskeyi altından tutup kaldırmaya başladım. Elini kaldırıp ve beni durdurdu ve "Bekle. Ben yapsam daha iyi olacak." dedi. Kaşlarımı çatarak dimdik oturdum. 116'nın derin bir nefes alıp maskesine uzanmasını izledim. Maskeyi yatay bir şekilde başının üzerinde durana kadar yavaşça yukarı kaydırdı.

Yüzünü gördüğüm an nefesim kesildi, ama şaşkınlığım onu şaşırtmış gibi görünmüyordu çünkü bunun az önce seviştiğim bir yabancının yüzünü keşfetmekten ibaret olmadığını biliyordu. Şoke olmuştum.

"Ne düşündüğünü biliyorum." dedi aceleyle. "Açıklamama izin ver. Sandığın kadar garip bir şey yok."

"Olur" anlamında başımı salladım.

"Karanlıkta Randevu'yu daha önce deneyen bir arkadaşımdan duydum. İlk başta şüpheliydim ama bir deneyeyim dedim. Orada seninle karşılaşınca... Bilmiyorum, bir şey hissettim. Önce seni gücendirdiğimi sandım ama sonra şeyi keşfedince..." Boynumu işaret etti.

"Yara izimi." dedim. Gülümsedi.

ile L'Ombre'de geçirdiğimiz akşama dair anılar zihnimde canlandı. Irina'nın beni coşkuyla karşılaması, dikkatimi yakışıklı garsona çekmesi, onu yiyecekmiş gibi süzdüğümü fark ettiğimde hissettiğim utanç...

"O akşam tekrar karşılaştığımızda yara izini fark edince o kadar şaşırdım ki neredeyse elimdeki suları her yere döküyordum. Böyle tesadüfleri bir işaret olarak kabul ederim." diye açıkladı.

Rahatladığımı hissederek başımı salladım. O gün suları dökmesinin sebebi yara izimi garipsemesi değildi demek. Tam aksine, boynumu gördüğünde, karanlıkta tuhaf ama hoş bir şekilde tanıştığı kişinin ben olduğumu anlamıştı aniden.

"Bir bağ kurduğumuzu hissettim." diye devam etti. "Şu an burada seninle olmak için sonuna kadar gitmem gerekiyordu."

Konuşurken endişeli görünüyordu ama yüzünün kızarmış hali bile muhteşemdi. Maskelerimizi çıkardığımız anda tüm güvensizliklerimin geri gelmeye başladığını fark ettim. Artık arkasına saklanabileceğimiz roller oynamıyorduk. Ama bunu anladığım an buna bir son vermem gerektiğinin de farkında vardım. O eski bendim. Artık bunu istemiyordum. Biz böyleydik: Hayatı özgürce ve dolu dolu yaşayabilen, kimi zaman böyle saçmalıklar da yapabilen, seksi ve genç insanlar. Artık karanlıkta değilken de bu kadın olmak istiyordum.

Eline şefkatle dokundum. "Anlıyorum, haklısın. Seninle karşılaştığım an ben de bir kıvılcım hissettim. Kim olduğumu görmeden bana dokunman... Birlikteyken hissettiklerimiz... Her şey olması gerektiği gibiydi."

Çok uzun zamandır ilk kez bir adamın önünde, birbirimizi gerçekten ve tutkuyla istediğimizi bilerek, çırılçıplak otururken tamamen rahattım. Kendime güvenim tamdı. Yara izimi ya da anlamsızca beni diğer kadınlardan daha az kadın yaptığını düşündüğüm utanç veri şeyleri kafama takmama gerek yoktu.

Elini uzatarak "Memnun oldum... yeniden." dedi.

"Callan'dı, değil mi?" dedim kendi elimi uzatırken. Adını hâlâ hatırladığımı anlayınca sırıttı. Benim sırıtışımın da onunkinden az kalır bir yanı yoktu. "Ben de Corinne."

"Sevgililer Günü'n kutlu olsun." dedi sırıtmaya devam ederek.

"Senin de kutlu olsun." dedim ve tüm erotik maceralarımıza ithafen bir öpücük kondurdum dudaklarına.

Şimdi ilk karşılaşmamızı daha iyi hatırlıyordum. Tıpkı ilk tanıştığımız akşamki gibi tüm ihtişamıyla yeniden ortaya çıkmaya başlayan küçük gamzeleriyle ne kadar da yakışıklı görünüyordu. İkinci randevumuzu Irina ile birlikte onun burnunun dibinde planlamış olmamız ne komikti! Hiç kuşkusuz o gün de aramızda bir kıvılcım çakmıştı ama yine de onun çekimine kapıldığım ilk an, onu hiç görmediğim ilk karşılaşmamızdı.

O gece her şeyi şansa ya da kadere bırakmıştık. Neyse ki her şey yoluna girmişti.

Onu ilk gördüğümde 1920'lerden kalma kıyafeti, küçük kravatı ve sevimli yeleğiyle muhteşem göründüğünü düşünmüştüm ama kıyafetin içindekilerin de bu kadar muhteşem görüneceğini asla tahmin edemezdim.


Karanlıkta RandevuWhere stories live. Discover now