twenty one

298 45 10
                                    

Yazarın anlatımından

Baekhyun bakışlarını küçük kitapçıda gezdirdi. Kyungsoo ile konuşmaya gelmişti.

Minho yanındaydı, Chanyeol şirkette çalışıyordu. Evden çıkarken Chanyeol'a haber vermişti ama Kyungsoo'nun iş yerine gideceğini söylememişti.

Eski dostu ile konuşmak, onunla tüm hesapları kapatmak istiyordu.

Kapıyı yavaşça açtı ve çalan küçük çanın çıkardığı sesi duydu. Buraya eskiden çok severdi.

Şimdi ise Kyungsoo'ya dair olan tüm hisleri hayal kırıklığından ibaretti.

Bakışları yeni kitapları dizen Kyungsoo ile buluştuğunda sertçe yutkundu. Yalnızdı, hiç bir müşterisi olmaması daha iyiydi.

Yavaşça çevirdi cam kapıdaki açık yazısını. Rahatsız edilmek istemiyordu, zaten kısa sürecekti.

Kyungsoo onu gördüğüne şaşırmamıştı. Baekhyun'u çoğu kişiden iyi tanırdı. Onunla konuşmaya geleceğini bildiğinden gitmemişti kapısına.

"Beni hiç bir zaman şaşırtmadın." Diye mırıldandı Kyungsoo elindeki kitapları küçük tezgaha bırakırken. Baekhyun alayla güldü. "Sen ise beni gerçekten şaşırttın eski dostum."

Yavaşça çevirdi bebek arabasını. Kyungsoo'nun oğlunu görmesini istemiyordu.

"Onu sevmiyordum, ihaneti beni yaralamadı o yüzden. Ama sen, ben sana ihanet etmemiştim Kyungsoo." Ağır adımlarla yaklaştı ve içindeki tüm hislerle baktı gözlerinin içine.

"Ne zaman başladı, ne kadar iletiye gitti diye sormayacağım. Detaylara ihtiyacım yok. Pazartesi günü her şey bitmiş olacak, yeniden bekar olacağım." Kyungsoo yutkundu. "Ben seni kaybetmek istemezdim."

Baekhyun sinirle kapadı gözlerini. "Kaybetmek istemeyen insan bunu yapmaz Soo. Hisler, bizim elimizde olan şeyler değildir. Elimizde olsaydı, en başta ben Chanyeol'u unutabilirdim. Ama o hislere ayak uyudurup uydurmamak bizim elimizde. Ben sana dostum demiş defalarca evime almışken bana bunu yaptın."

Bakışları kitaplarda gezindi. "Senin ince ruhlu biri olduğunu düşünürdüm. Güzel bir kalbin olduğunu, kitaplara hayat veren biri bana göre böyledir. Ama sen benim en büyük yanılgım oldun."

Kyungsoo'nun bu sözlerle gözleri dolarken sertçe yutkundu. "Söyleyecek bir şeyim yok." Diye mırıldandı yalnızca. "Onu sevmediğini biliyordum hep içten içe. Ona, Chanyeol'a baktığın gibi bakmıyordun. Hamile olduğunu öğrendiğimde hissettiklerimden utandım, ama dur diyemedim kendime. Belki de onu sevmediğini düşündüğümden her defasında cesaretlendirdim kendimi. Sana ettiğim ihanetin farkına varmadım."

Baekhyun sertçe yutkundu. "Bundan sonra, seni bir kez daha göreceğimi düşünmüyorum. Her şeye rağmen umarım, mutlu bir hayatın olur."

Hızla bebek arabasına ilerledi Baekhyun. "Ben senin mutlu bir hayatın olacağını biliyorum." Diye mırıldandı Kyungsoo. "Umarım bebeğin sağlıklı ve mutlu bir hayat sürer. Her şey için, özür dilerim."

Baekhyun son kez baktı eski dostuna. Derin bir nefes aldı ve ayrıldı kitapçıdan. Temiz havayı içine çekerken yanan gözleri ile ilerledi arabasına.

Chanyeol'a ihtiyacı vardı. Onun kollarına, sevgisine. İyi gelmesine ihtiyacı vardı.

//////////////////////

Chanyeol'un anlatımından

Çalan telefonu hızla cevapladım. Bakışlarımı okuduğum belgelerden ayırmazken "efendim Wendy?"

"Bay Park, bir beyfendi geldi ama kendisinin randevusu yok. Sizinle görüşmek istiyor." "Adı ne tanıyor musun?" Diye sordum sırtımı rahat koltuğa yaslarken.

Arkadan gelen Baekhyun'un sesini duyduğumda hızla kalktım. "Baekhyun mu gelen?" "Evet bay Park."

Hızla ilerledim ve açtım kapıyı. Bakışlarım güzelimin bakışlarıyla buluştuğunda büyükçe gülümsedim. "Güzelim, hoş geldin."

Kollarımı hızla beline sardım sıkıca. "Geleceğini neden haber vermedin? Ben söylerdim Wendy'e hiç beklemezdin."

Ardından asistanıma döndüm. "Bundan sonra bay Byun geldiğinde direkt içeri al. Onun randevuya ihtiyacı yok." Bebek arabasında duran ve yarım açık gözlerle bana bakan oğlumu gördüğümde yavaşça eğildim ve dikkatle aldım kucağıma.

"Oğlum sen babayı ziyarete mi geldin?" Baekhyun'un da elini tutarken girdik odaya. Baekhyun kolunu belime sardığında saçlarının arasına yumuşak bir öpücük verdim.

"İyi misin sevgilim?" Sorum ile salladı başını. "Ben, Kyungsoo ile konuştum." Diye mırıldandı. Bakışlarımız buluştuğunda iç çekti. "Son kez yüzleştik."

Kucağımdaki Minho'yu iyice kendime çektim. "Nasıl hissediyorsun peki?" "Onu kaybettiğim için üzgünüm. Ama doğru olan bu. Onu yeniden hayatıma alamam. İhtimali yok."

İç çektim. "Biliyorum güzelim." Oğlumu yavaşça yatırdım deri koltuğa. Yanına yastıkları koyduğumda açtım kollarımı. Baekhyun hızla sarılırken kokusuyla nefeslenmiştim.

Kendini iyi hissettiğinde yavaşça ayrıldı benden. Gözlerimiz buluştuğunda hafifçe gülümsedi. "İyi ki yanımdasın. Yaptığım her şeye rağmen, gitmedin Chanyeol. Gitseydin, nasıl toparlardım kendimi bilmiyorum."

Gülümsedim, "ben seni nasıl bırakırım? Bir ailem oldu. Evet, yalanlar üzerimize yıkılmış olabilir biraz." İkimizde güldüğümüzde yaklaştım ve yumuşak bir öpücük verdim yanağına.

"Ama sonunda yine ellerimiz birlikte. Değil mi?" Başını salladı. Yavaşça yaklaştı, bakışları dudaklarıma kaydığında ihtiyaçla uyuştu dudaklarım.

Dudaklarını dudaklarıma bastırdığında kolum hızla sarıldı beline. Onu iyice kendime çektiğimde çalınan kapı ile zorlukla ayrıldım dudaklarından.

Baekhyun bir adım geri çekilirken içeriye giren asistanım bana toplantımı hatırlatmıştı. Wendy yeniden çıktığında iç çektim.

"Toplantın varmış, ben sormadan geldim üzgünüm." Başımı olumsuzca salladım. "Önemli değil güzelim. En fazla bir saat sürer. Bekleyin, hatta Wendy size yemek söylesin." Hızlı adımlarla ilerledim ve ofisimin içindeki neredeyse görünmeyen kapıya dokundum ve açılmasını sağladım.

"İçeride tek kişilik bir yatak ve televizyon var. Eğer Minho'nun uykusu gelirse yatırırsın." Başını hafifçe salladı. "Tamam, ofisinde ayrı bir oda olduğunu bilmiyordum."

İç çektim. "İlk zamanlar, o eve gitmek benim için zor oluyordu. Sen yoktun, boş ve kimsesizdi. Genellikle burada kalıyordum."

Yaklaştım ve yumuşak bir öpücük verdim dudaklarına.

"En fazla bir saat sürer. Hemen geleceğim bebeğim."

Geçiş bölümü olsun bakalım :) bir sonraki bölüm yeni bir karakter geliyor ~

Fault/ChanbaekWhere stories live. Discover now