Bölüm 11 | Yaraların İlacı Persona

111 11 68
                                    

Sessizlik içerisindeki bekleyişimize daha fazla dayanamayarak kapı girişinden uzaklaşıp merdivenlerden yukarı çıktım. Birinci katta bulunan pencerenin camını sessizce açtım ve sokağın girişinde bir hareketlilik olup olmadığına baktım. Peşimden koşan adamlardan biri sokağa doğru döndüğünde sırtımı çevirerek yüzümü sakladım. Sırtımı pencere pervazına yasladığımda saçlarım esen rüzgârla birlikte ileri geri uçuştu. Kollarımı birbirine doladığımda Mavi sırıtmamak için kendini zor tutan bir ifadeyle bana bakıyordu. Ne zaman peşimden yukarı çıktığını bile anlamamıştım. Kirli sakalını eliyle kaşıyarak keyifle gülümsediğinde kaşlarımı çatarak ona baktım.

"Ne yaptığını sanıyorsun?"

"İçimden ne geliyorsa onu yapıyorum." dedi beni taklit edercesine kollarını göğsünde kavuşturarak. Göz ucuyla arkamdan sokağa bakmaya çalıştım. Adam, sokağın girişinde etrafı kolaçan ederek bir sağa bir sola yürüyordu. Tekrar Mavi'ye döndüğümde yüzüme doğru uçuşan saçlarımı omzumun gerisine ittirdim.

"Her zaman içimizden geleni yapamayız ama..." dedim küçük bir çocuğa açıklama yapmaya çalışıyormuş gibi. Her ne kadar başına buyruk tavrı sinirimi bozsa da değişmemiş olması beni şaşırtıyordu. Yıllar önce hatırladığım Mavi de, tıpkı şu anda olduğu gibi her zaman haz duygusuyla hareket ederdi. Önünü, arkasını, sebeplerini ve sonuçlarını düşünmeden ne arzuluyorsa onun peşinden koşardı. Gerginlikle tırnaklarımla oynadığım sırada bir adım öne geldiğini hissettim.

"Kendimi törpülediğimi söylesem inanır mısın?"

"Bana hiç öyle gözükmedi."

"Siyah." dedi ona bakmamı isteyen bir ses tonuyla. Bakışlarımı ondan uzak tutmaya çabalayarak parmaklarımdan uzaklaştırmadım. Beni nasıl etkisi altına alacağını çok iyi biliyordu. Ses tonu, mimikleri, cümleleri, beden hareketleri, kısacası onu o yapan her hareketiyle ayarlarımı bozuyordu. Sıklaşan nefeslerimi düzene sokmaya çalışarak başka bir şey düşünmeye çalıştım. Fakat o, bir adım daha atarak daha da yanıma yaklaştı.

"Şu anda yapmak isteyip yapmadıklarımı bir bilsen... O zaman değiştiğimi anlardın." Elini hemen yanıma doğru uzattığında saç tutamlarım parmaklarının arasından kaydı. Kapanmak üzere olan camı ittirip beni teğet geçerek yanıma doğru uzandığında tuttuğum nefesi bıraktım. Bugün, kalbim ikinci kez sekteye uğruyordu. Dışarıdan gelen sesle ben de yüzümü pencereye doğru çevirdim ve gizlice bakmaya çalıştım.

"Geldiler." dedi hevesle ellerini birbirine sürterek. O kadar şaşkın bir tavırla bakmış olmalıydım ki bu halimden daha da keyif aldı ve dudakları kıvrıldı.

Gri ve Beyaz yalpalayarak adamın karşısına geçtiklerinde gözlerimi kısarak onlara baktım.

"Çekil ulan! Vermiyorum paranı falan!" Gri'nin ağzını yayarak konuşması karşısında gülmemek için dudağımı dişledim. Kafası uçuktu, alkol almıştı veya başka bir şey. Yani görevi bunu söylüyordu. Beyaz da en az onun kadar sarsılmış görünüyordu. İkisi de ayakta duramıyor gibi davranarak birbirlerini ittirdiğinde sırıttım.

"Vereceksin." dedi Beyaz, Gri'nin yakasından tutup sarsarak.

"Neyi veriyorum oğlum?" dedi Gri hesap sorarcasına.

"Ne istemiştim ben?" dedi Beyaz, kafası karışarak. Ters açıdan ve uzaktan bile Gri'nin bıyık altından gülümsemesini seçebiliyordum. Neyse ki rolden çıkmadı ve bu ufak hareketini fark eden tek kişi bendim.

"Gençler uzaklaşın haydi!" dedi adam başıyla işaret ederek. Gri, adamı yeni fark etmiş gibi Beyaz'ı adamın üzerine doğru itti.

"Abi ne olur al şu herifi başımdan!"

Persona MaskesiWhere stories live. Discover now