Bölüm 39 | Sonsuza Kadar

23 4 3
                                    

O gün Esim, beni babasıyla tanıştırmak istediğini söylediğinde akşam yemeği için Deniz'in evine davet etmişti. Gömleğimi giyip düğmelerini iliklerken aynadan yansımama baktım. Beyaz gömleğimin yakası tahmin ettiğim gibi ensemi yeteri kadar kapatmıyordu. Deniz'in beni Özgür olarak tanıdığı zamanlarda ensemde açtığı yara izini kapatabilmek adına enseme küçük bir dövme yaptırmıştım.

Bıçak yarasının üzerinde yazan "Per sempre" yazısına dokundum. İtalyanca sonsuza kadar anlamına geliyordu. Hazal'ı hatırlatan bir sözdü. Çünkü onun ağzından sıklıkla duyduğum bir kelimeydi. "Sonsuza kadar."

Aylin annenin ölümünden sonra yanıma, Avcı'nın yanına düştüğü o günlerde söylemişti. "Sonsuza kadar beraberiz, Poyraz. Bir daha senin yanından asla gitmeyeceğim." Ben de o ne zaman üzülürse, onu ne zaman yüzü asık görürsem mutlu edebilmek için tekrar ederim. "Hazal'ım unuttun mu? Sonsuza kadar beraberiz. Abin her zaman yanında. O yüzden ne yapıyoruz? Yüzümüzü asmıyoruz." Bu sözler onu neşelendirmeye yeterdi.

Şimdi bu sözler dövme olarak vücudumda bir anıydı ancak asıl yapma sebebim Deniz'in bana dair bir şey hatırlamasına engel olmaktı.

Deniz'in kapısının tam önünde beklediğimizde Esim heyecanlı bir şekilde koluma girmişti. Sabırsızlıkla zile bir kez daha bastığında gülümseyerek bana baktı.

"Sana bayılacak."

Başımı hafifçe salladım. Tabii... Bayılırdı elbet.

Deniz, kapıyı açtığında mutlu bir şekilde bizi karşıladı. Önce kızına sıkıca sarıldı. Sonrasında bana kuşkulu bir şekilde baktı. Baştan aşağıya süzdüğünü hissettiğimde öne atıldım ve elimi uzattım.

"Merhaba. Nihayet sizinle tanışma şerefine ulaşabildim. Poyraz ben." Deniz, uzattığım elime kısa bir bakış attıktan sonra fazla bekletmeden elimi sıktı. Gözüm pahalı saatine, vücudundan yayılan zengin parfüm kokusuna, üzerindeki takıma takıldı. Tüm bu lüksü elde etmek için kimleri harcadığını beni derin düşüncelerimden çıkardı.

"Memnun oldum, Poyraz. Seni bir yerden tanıyor olabilirim?"

Gülümsedim. Gözlerimin önünden bazı görüntüler hızla geçmeye başlamıştı. Avcı'nın önünde dikilen, "Vur." diyen Zeynep, Ali, diğer tüm çocuklar... Kan, silah sesi, kulaklarımı kapatmam, Hazal...

"Hiç sanmıyorum."

Deniz, gözlerini kısarak gözlerimin içine baktı.

"Tanıdık geldin."

Omuz silktim. "İnsan insana benzermiş. Eğer yolunuz karakola düşmediyse, tanıştığımızı zannetmiyorum." Esim bu dediğime kıkırdadı, ben de gülerek ona eşlik ettim. Deniz, şaka yaptığımı anlayınca elini geri çekti ve gülümsedi.

"Öyleyse yemeğe geçelim. Kızımın gönlünü kaptırdığı delikanlı kimmiş biraz yakından tanıyalım."

Yemekte Deniz, beni ara sıra sorduğu sorularla sorguya çekti.

"Nerelisin Poyraz?"

"Buralıyım."

"Ah. Ailen?"

"Ailemi küçük yaşta kaybettim."

"Başın sağ olsun. Kaza falan mı?" Esim, babasının yaralarımı deştiğini düşünerek boşalan kadehlerimizi yenilerek uyarırcasına hafifçe babasının omzuna dokundu.

"Babacığım, soruların bitti mi?" dediğinde Deniz olumsuz anlamda başını salladı.

"Yok, hayır. Daha sorulacak çok soru var." Boğuk bir sesle güldü.

Persona MaskesiWhere stories live. Discover now