5.Bölüm- Babalar günü

64 7 5
                                    


Kıraç ev

Saatimin sesiyle uyandım. Telefonumu elime alıp baktım. Bugün babalar günüydü. Ilk defa Dicle hayatımdayken babalar gününü kutlayacaktım. Aslında hiç istemiyordum. Her zaman babalar gününü kutlamak bana kendimi iyi hissettirirdi. Gerçekten iyi bir baba olduğumu düşünürdüm ama bu yıl bu günü kutlamak sadece acı verecekti bana. Bu düşüncelerle yataktan kalkıp giyindim ve aşağıya indim. Beren masanın yanında elinde hediyeyle beni bekliyordu. Koşup boynuma sarıldı.
B: Dünyanın en iyi babasının babalar günü kutlu olsun.
"dünyanın en iyi babası" Asla böyle söylememişti bana Beren. Şimdi ilk defa birinden bu cümleyi duyuyordum. Sanki hayat bilerek bana acı çektiriyordu. Zor da olsa gülümsedim.
K: Teşekkür ederim birtanem.
Yanağımdan öptü ve elindeki hediyeyi bana uzattı. Alıp açtım. Onunla çekindiyimiz ilk fotoğrafı çerçiveletmişti.
B: Beğendin mi?
K: Harika bir şey bu...
Dedim dalgın bir sesle. Evet,aklım yine Dicle'ye gitmişti. Onunla hiç fotoğrafım yoktu.  Elimdeki çerçiveyi masaya bıraktım. Mayda da yanıma gelip sarıldı
M: Babalar günün kutlu olsun.
Dedi. Ben de teşekkür ettim. Onunla aramızdaki ilişki hep böyleydi. Mesafeli,soğuk ve samimiyyetsiz. Ama ikimiz de alışmıştık artık buna. Yemek yemeden evden çıktım.
Ego'ya varmama az kala kalbimin atışları hızlandı. Bunun sebebi Dicle'ydi. Ilk defa onun gözlerinin içine bakacaktım bu gün. Daha önce bakmadığım gibi bakacaktım. Bu hayatta kimseye yalvarmamıştım. Bugün ona bakışlarımla yalvaracaktım. Acaba babalar günüyle alakalı  bir şey der miydi bana? Bu soruyu soracak kadar acizdim Dicle konusunda. Her şeye rağmen ondan bir şeyler beklemem bencilceydi. Hakediyor muydum? Hayır. Istiyor muydum? Hiç bir şeyi istemediğim kadar...

Ego

Feris hanımın kahvesiyle birlikte Feris hanımı bekliyordum. Ama içimde bir heyecan vardı. Bu gün babalar günüydü. Ilk defa babalar gününde babam yanımda olacaktı. Tabikide onu tebrik etmeyecektim ama yine de böyle olması içimde bir kıpırtıya sebep olmuştu. Asansörün sesini duydum. Bir kaç saniye sonra gelenin babam olduğunu anladım.
D: Günaydın
Dedim zayıf bir sesle. Normalde olsa "Günaydın" deyip odasına gitmesi lazımdı ama o durdu. Her zamanki gibi sakin bir tonda
K: Günaydın
Dedi fakat odasına gitmedi. Orada durmaya devam etti. Göz teması kurmamaya çalıştım ama sonra merakıma yenik düştüm ve bakışlarımı gözlerine kaldırdım. Hiç bir zaman gözlerinde böyle bir ifade görmemiştim. Gözlerinde umut vardı.O Umut bana yalvarıyordu. Bir kaç saniye sonra acımasız bir şekilde
D: Bir şey mi oldu,Kıraç bey?
Dedim ve gözlerindeki umudun yok oluşunu izledim. Gözlerini gözlerimden ayırdı ve bir kaç saniye yere baktı. Sonra hiç bir şey demeden yavaş adımlarla odasına gitti.

Toplantı

Hepimiz oturmuş babamın gelmesini bekliyorduk. Onlayn görüşmedeydi. Bekir abi çaylarımızı verirken içeri girdi.
K: Kusura bakmayın.
S: Eğer görüşme iyi geçtiyse kusura bakmayız.
Dedi oyunbaz bir şekilde.
K: Okeylendi.
Dediğinde Feris hanım yüksek bir sesle
F: Hadi ordan!
Dedi. Babam gülerek ona baktı.
F: Sen var ya çok çakalsın.
Ç: Adama boşuna mı köpekbalığı diyoruz.

Bu okeylenme haberiyle herkesin enerjisi yükselmişti ama babam iyi değil gibiydi. Feris hanım da bunu hissetmiş olacak ki
F: Kıraç? Ne oldu ne bu surat? Oyuncun yurtdışına açılıyor. Senin suratın sirke satıyor.
Ç: Ne oldu,köpekbalığı? Yoksa prensesin bu sabah babalar gününü kutlamadı mı?

Çınar bey ayağa kalktı. Babamın yanına geldi. Sesini incelterek
Ç: Babalar günün kutlu olsun babacım
Dedi. Herkes güldü. Çınar bey babamın yanağından öpecekti ama o izin vermedi.
F: Şaka bir yana. Babalar günün kutlu olsun.
K: Sağ ol. Ha bu arada,Bekir. Sana bir süprizim var.
B: Noldu?
K: Bugün Ece Ibrahim beyle röportaj yapıcak. Onunla ben de gidicem. Eğer istersen sen de gelebi-
B: Olur! Saat kaçta gidiyoruz? Nereye buluşucaz?

Onun bu haline güldük.
K: Sen toplantıdan sonra odama gel ben sana anlatırım hepsini.
B: Eşarbını yan bağlama,eşarbını yan bağlama
Diye okuyarak odadan çıktı. Çınar beyin telefonuna mesaj geldi bakıp küçük bir küfür etti. Herkes ona bakınca
Ç: Babama hediye yollamıştım. Sorun çıkmış. Sahi siz ne yolladınız?

Feris hanım bakışlarını kaçırdı. Serkan bey babama baktı. Bakışlarıyla bir şeyler söylediler bir birlerine
S: Çınar fazla konuştun sen bugün. Hadi bırakın boş lafları işimize odaklanalım.
Dedi ve herkes bugün yapacakları işleri söyledi.

Fotokopi odası

Feris hanımın verdiği senaryoları çoğaltıyordum. Arkadan gelen sakin sesle irkildim
K: Dicle...

Dönüp baktım.
K: Şey diyecektim... Benimle akşam babalar günü partisine gelir misin?

Manasız gözlerle ona bakmaya devam edince
K: Bu her yıl oluyor. Bizden de bir kaç kişiyi çağırıyorlar. Bu yıl beni çağırmışlar.
D: Neden Gülin'le gitmiyorsun?
K: Gülin'in işi var.
D: Emrah'la ve ya menajerlerden biriyle gidebilirsin.

Pes etmiş bir ifadeyle bana baktı. Gözlerindeki yıkıklığı saklayamadı.
K: gelmek istemiyorsun...Açıkca söylesene.

Elindeki davetiyeyi kenara bırakıp.
K: Davetiyeye senin adını yazdım. Istersen gel istemezsen yırt.

Hafif bir tebessüm ettim ve davetiyeyi bıraktığı yere yaklaştım. Gözlerine baktım. Gözlerinde umut gördüm. Bu umudu tanıyordum. Her yıl doğum günümde zil çaldığında "Acaba babam mı?" Dememin umuduyla aynıydı. Acımasızlık kalbimi ele geçirdi. Davetiyeyi nazikce elime aldım. Sert bir şekil gözlerimi onunkilerden ayırmayarak yırttım. Gözlerindeki hayal kırıklığını görmemem için gözlerini kaçırdı.
K: Peki...
Dedi düz bir tonda. Ama o "Peki"nin içinde saklı olan binlerce duygu vardı...

Barış ev

Barış senaryoyu almayı unuttuğu için ben getirmiştim. Evine girip onu sesledim. Ses gelmeyince içeri girdim. Arka bahçeye geçtim. Barış havuzda yüzüyordu. Biraz onu izledim. Çok iyi yüzüyordu. Sonra sanki uyanmış gibi yanına gittim. Beni görür-görmez havuzdan çıktı.
D: Senaryonu unutmuşsun.
Dedim senaryoyu ona uzatarak.
B: Bekle giyinip geliyorum
Dedi gitmeden önce iki parmağıyla burnumu sıktı ve gülümsedi. Elimle yüzüme düşen su damlasını sildim ve onu beklemeye başladım.  Geldi ve senaryoyu alıp
B: Bilerek yaptım
D: Neyi?
Dedim anlamayan bakışlarımla.
B: Bilerek senaryoyu almadım. Sen getiresin diye.
D: Neden benim getirmemi istedin ki?
B: Çünkü sana göstermek istediğim bir şey var. Hadi gel
Dedi ve elimden tutup beni eve doğru çekiştirdi. Salona geldik duvardaki Marlon Brando posterini gösterip
B: Nasıl? Yeni aldım.
Dedi hevesle.
D: Marlon Brando! En sevdiğim oyuncu.
B: Benim de.

Sonra bir şey demeden hızla yukarı çıktı. Yaklaşık bir dakika sonra elinde bir Marlon Brando posteriyle geri döndü.
B: Bunu yedek olarak almıştım bu posterin başına bir şey gelirse diye... Madem sen de seviyorsun...

Posteri bana uzattı
B: Sana hediyem olsun...

Gülümsedim ve elinden posteri aldım
D: Teşekkür ederim. Bu çok güzel bir hediye
B: Sana verdiğim ilk hediye en sevdiğin oyuncunun posteri oldu... Ilkler güzeldir derlerdi hep ama bu kadar güzel olacağını sanmıyordum
Dedi ve ikimiz de güldük. Bu posteri odamın en güzel duvarına asacaktım...

Bölümün sonu

Sizi bilmiyorum ama benim en sevdiğim karakter Kıraç. Benim hüzünlü adamım🥺💔

Umarım beğenmişsinizdir. Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum.Sevgiler💞

Menajerimi Ara | YenidenWhere stories live. Discover now