25. BÖLÜM

727 72 40
                                    

Çağla Işık...

Sabah gözümü açtığımda direk Efe'yi kontrol ettim. Hala uyuyordu.
Ondan erken uyandığım için kendimi şanslı hissettim. Sessiz olmaya özen göstererek dolabımdan kıyafetlerimi çıkartıp üzerimi değiştirdim.

Dün akşam dikimini bitirdiğim elbisemi düzgünce kutuya yerleştirdim. Bunu müsait bir zamanda şirkete bırakıcaktım. Burada durursa bir iki güne kalmaz yıpranırdı.

Kapım sakince bir şekilde tıklanınca kapıyı açmaya gittim. Selin gözlerini odada dolaştırarak. "Uyandı mı?" diye sordu. Kafamı olumsuz anlamda sallayarak. "Bakıyorum da, bebeğe benden daha ilgilisiniz." dedim.

Kapı pervazına yaslanarak. "Ne yapalım? Uzun süre sonra evimizde farklı bir hava oluyor." dedi. "Hem Efe çok tatlı."

Koridordan Efe'nin sesini duyduk. "Biliyorum bebeğim, benim gibisini bulmak zor!" diye bağırıyordu.
Selin gülümseyerek Efe'ye göz devirdi.
Sonrasında sanki bir şey hatırlamış gibi tepki vererek. "Ben seni kahvaltıya çağrıcaktım, onu söylemek için gelmiştim." dedi.

"Ben sonra yerim ya. Efe uyuyor. Onu şimdi burada tek bırakmayayım."
Selin gözü ile arka tarafımı işaret ederek. "Buna gerek kalmadı." dedi.

Arkama dönerek Efe'ye baktım. Gözlerini açmış öylece etrafı izliyordu. Gülümseyerek yanına gittim ve onu yavaşça kucağıma aldım. Selin'e dönerek. "Üzerini değiştiriyim geliyorum." dedim.
Selin. "Yardıma ihtiyacın var mı?" diye sordu.
"Gerek yok. Küçücük bebeği de iki kişi giydiricek halimiz yok herhalde."

Gülerek omuz silkti. "Hiç belli olmaz." dedi ve odamın kapısını kapatarak gitti.

"Eveeet, seninle baş başa kaldık."

Efe'yi yavaşça yatağıma yatırdım. Ve çantanın içinden giydireceğim kıyafetleri çıkardım.
Pijamalarını çıkartırken mızmızlanmaya ve ağlamaya başlamıştı.

"Bir şey yok, bir şey yok, bir şey yok."

Böyle demem bir halta yaramayıp daha Efe fazla ağlamaya başlamıştı.
Kapım tıklatıldı ve kapı açaldı.
Aras kapıdan bana bakıyordu. "Yardıma ihtiyacın varmış gibi gözüküyor." dedi.

Az önce Selin'e dediğim şeyi geri alıyorum. Ordu gelse anca giydirirz sanırım.

"Sadece gözükmüyor. Yardıma ihtiyacım var." dedim.
Gülerek kapıyı kapattı ve yanıma geldi.

"Sen hafifçe ellerini tut, bende altına çıkarıyım." dedim. Aras dediğimi yaparak Efe'nin hafifçe ellerini tuttu.

Efe'nin sesini bastırabilmek için hafifçe bağırarak. "Dün akşam Efe'ye baktığın için teşekkür ederim." dedim.
"Efe baktı diyelim. Benden fazla o ilgilendi."
Efe'yi tamamen giyindirdiğimiz zaman aşağı indik.

Eslem Efe'nin mama sandalyesini vermeyi bile eksik etmemişti. Hemen yanımdaki sandalyeye, mama sandalyesini yerleştirdim ve onu oturtturdum. O sırada da Selin Efe'nin mamasını hazırlıyordu.

Efe mama sandalyesindeki adaşını göstererek. "Hayat buna güzel be." dedi. Selin. "Sende ondan farksız değilsin Efe." dedi. "Oturuyorsun sandalyene, nasıl olsa yemek önüne geliyor zaten."
Efe sandalyesinde arkasına yaslandı. "Mutfağa yardım etmek için girince de kovmayı biliyorsun ama."

Çoğu zaman yemekleri Selin yapardı. Zorunluluk olarak değil de, daha çok istediği için yapıyordu.

Masaya oturduğumuz zaman Baran'ı bekledik. Masa tam olmadığı sürece kimse hiç bir şeye dokunmuyordu. Hepimizde böyle bir alışkanlık oluşmuştu.

ELEMENT KORUYUCULARIWhere stories live. Discover now