47. BÖLÜM: SUSANLAR VE SUSTURULANLAR

166 19 17
                                    

Aras'a son sözümü söyleyip odadan bir hışımla çıktığımda sadece personellerin kullanımına açık olan asansöre bindim ve otelin altındaki karargaha inmek için hızlıca şifreyi girdim. Beliz'i aradığımda Çağatay'ı da alıp oraya indiklerini söylemişti.

Asansör indiği sırada bakışlarım aynadaki bedenimi buldu. Dağılmıştım. Demek ondan koridordaki kadın bana garip garip bakmıştı.
Ama cidden fazla dikkat çekiyordum, derhal toparlanmam gerekiyor. Deri ceketimin cebinden çıkan küçük boy ıslak mendil ile hızlıca makyalımı silmiş, saçlarımı da elimle gelişi güzel taramıştım. Kötünün iyisiyim diyebilirim.
Asansör nihayet istediğim kata indiğinde kamera odasına bakınmaya gerek bile duymadan, kendilene has dinlenmek için oluşturdukları alana girdim ve tam da tahmin ettiğim gibi hepsi buradaydı.

İçeri girdiğim gibi hepsinin bakışları beni buldu. Benim bakışlarım ise tekli koltukta yayılarak oturan Çağatay'a kaydı. Kimseye selam vermeden doğrudan yanına gidip karşısında dikilmiş. "İyi misin?" diye sormuştum.

Çağatay daha ağzını açamadan Murat lafa atladı. "En savunmasız anında vurdu, birde göt korksuyla hemen kaçtı. Sikik herif." Murat hakaret ve küfürler ettiği adamın kocam olduğunu hemen sonrasında hatırlamış olacak ki. "Kusura bakma Çağla başkan ama biliyorsun yani."

Belli belirsiz yorgun bir tebessümle. "Sorun değil." diyerek tekrardan Çağatay'a döndüm ve sorumu yineledim. "İyi misin?"

"Alt tarafı bir yumruk, kimse ölmez." dedi umursamazca. Ama hemen ardından da sesi sertleşti. "Ben bilirdim karşılığını vermesini de, arada sen varsın Çağla."
"Kusura bakma, ben de engel olamadım. Aras'ın böyle bir saldırı da bulunmasını beklemiyordum."

Söyledklerimin ne kadarını dinlediği konusunda şüphelerim olan Çağatay'ın bakışları sargılı elimi bulduğunda olduğu yerde doğrularak dik bir pozisyona gelirken. "Asıl sen iyi misin?" diye sordu."Kocan olacak adam kolundan tuttuğu gibi seni yanımdan alıp götürdü." Kısık sesle Aras'a bir küfür savurduğunu duydum.

"Konuşmak istiyordu, tek derdi bu." Ben onun derdini sikeyim. Ben bunları söylediğim sırada elimi avuçlarının arasına alıp sargıyı incelemeye başladı. "Kim sardı bunu?" Kıstığı bakışları ben buldu. "O mu?"

Kafamı sallamakla yetindim.

Tek kaşı havaya kalktı. "Sebep?"

"Ne sebep? Mikrop mu kapsaydı."

"Hastanemizin reviri var Çağla. Eminim elinde oluşan yaraların çoğu dikiş istiyordur, o bunu yapabiliyor mu?"

"Bilmiyor, zaten üstten bir temizleme işlemiydi." Kaşlarım çatıldı. "Ne bu sorgu?"
Beyefendi bir cevap verme zahmeti göstermeyip bakışları diğerlerine kaydı. "Biraz müsade edin." Durup dururken istenen müsade karşısında herkesin bakışları birbiri arasında gidip gelmeye başlamış, odadan çıkmayıp fazla oyalanınca. "Hadi abicim, defolun." diyerek olabildiğince en nazik haliyle onları odadan çıkarmıştı.

"Şöyle otrur musun?" Tam karşısında duran tekli koltuğu gösterdiğinde itirazsız oturdum. Bakışları tereddütlü. "Tekrar soruyorum Çağla, iyi misin? Fazla dağılmış gözüküyorsun." Demek asansörde yapmaya çalıştığım onca düzeltme çalışmaları bir işe yaramamış.

ELEMENT KORUYUCULARIWhere stories live. Discover now