EP.4

966 71 141
                                    



İyi okumalar;):)🥺🥺

VEGAS

Dünya, bizi bozguna uğratan sürprizlerle dolu değil mi? Hiç beklemediğimiz bir savcının uyuşturucu tüccarı ya da o asla yapmaz dediğimiz bir bakanın çocuk kaçakçısı olması gibi. Annem, ben beş yaşlarımdayken her insanın dış görünüşünün kalbinden geldiğini söylerdi. 'Oğlum, insanlara baktığında gördüğün şey kalpleridir.'derdi. Bu yüzden sevdiğimiz kişi bizim için dünyanın en güzel insanı bile olsa onu beğenmeyenler olabilirdi. Nefret ettiğimiz biri, onu sevenler için güzel görünebilirdi.

O akşam, kulübeden çıktığımda darmadağın haldeydim. Beklemiyordum. Yakıştıramıyordum. Hayatı için bu kadar iğrençliğe göz yuman birinin böylesi güzel ve masum görünmesini aklım almıyordu. Bembeyaz teni, ışıl ışıl parlayan simsiyah zeytin gözleri ve küçücük bir burnu vardı. Saniyeler önce elimin altında yaprak gibi titreyen bedenini anımsadığımda içim tuhaf bir hüzünle doldu. Geri dönüp, ondan özür dilemek istedim. Yemin ederim, çok kısa bir an gidip ondan özür dilemek istedim.

Ama ben gururlu bir piçin tekiydim. Dünyanın en masum insanı bile olsa, hayatı için kendini becertmesi ondan nefret etmem için yeterliydi.

Yatakta uzanmış, tavandaki süslü avizenin taşlarını izlerken aklımdan yine bunlar geçiyordu. Soğuk bir parmak, boynumun hemen altına dokunup usulca gövdem boyunca kaymaya başlarken, "Bunu neden yaptığımızı hiç merak ettin mi?"diye sordu Tawan. Ona bakmadım. Hareket bile etmeden, "Hayır."dedim yavaşça. Ancak sonra bunu ilgisizlik olarak anlayacağını düşünüp, "Neden?"diye de ekledim.

Cevap umurumda değildi. Onu dinlemiyordum bile ama Tawan, diğerlerinin aksine gururlu bir fedakardı. Eğer onu sevmediğimi hissetmezse yanımda bir dakika bile durduramazdım.

Yanağını omzuma yaslayarak, "Çünkü bizler daha fazla ezilmek istemiyoruz."diye mırıldandı. Ah, kanaatkar olduğunu sandığını söylemeyi atladım. İsyancıları destekleyen bir fedakardı. Hain bir fedakar. Ama bu durum bile, ucu bana dokunmadığı müddetçe beni rahatsız etmiyordu. Hatta işime bile geldiğini söylemeliydim çünkü fedakarken benimle daha uzun yaşamak istediği bahanesiyle ona bir bebek vermem için ısrar ediyordu. Oysa şimdi, kanaatkarlardan biriydi ve ölüm tehlikesi de, bebek ısrarı da ortadan kalkmıştı.

Aniden üzerime çıkıp, gövdem boyunca ıslak öpücükler bırakmaya başladığında, dudaklarım muzip bir ifadeyle gerildi. Her öpücüğünde biraz daha aşağıya kayıyor, soğuk elleri vücudumun iki yanından usulca süzülüyordu. Tekrar sertleşmiş aletimi aniden kavradığında, hissettiğim soğuklukla irkilerek dirseklerime yaslandım. Sırıttı. Yaklaştı ve ona da ıslak bir öpücük bıraktı.

"Bir fedakara karşılığını vermeden seni emmesini isteyebilirsin. Eminim ki bundan şikayet bile etmez ancak bizler eşitlik istiyoruz." Bir öpücük daha. Parmaklarını ağır bir hareketle aşağı yukarı götürüp beni sıvazlamaya başlarken, başı hafif yana düştü. "Eğer bir kanaatkarın seni emmesini istiyorsan, sen de onu emmelisin."

Çocukluğumdan beri bu sınıf farklarından her zaman haz aldığımı söylemeliyim. İlk okul yıllarımda sıra arkadaşı olduğum bir fedakar vardı. Varlıklı bir aileden gelmiyordu ve çoğu zaman yemeklerimi, harçlığımı ya da boyama kalemlerimi onunla paylaşmak zorunda kalıyordum. Çok masumdu, çok aptaldı. Ona verdiğim hiçbir şeyi, gerçekten ikna olmadan almaz ve bir dakika içinde dört farklı boyalı için onlarca kez teşekkürde bulunurdu. Okul sonlarında malikaneye kadar çantamı taşır, sonra da o günkü ödevlerimi yapardı. Özetle bir fedakara sahip olmak, eğlenceli bir oyuncağa sahip olmak gibiydi.

FEARLESS || VegasPeteWhere stories live. Discover now