PLATON I

4 13 0
                                    

Platon I

Platon’u öncelikle Sokrates’in polise ilişkin düşüncelerini benimseyen ve bunları kendi görüşleri doğrultusunda yorumlayarak siyasal elitizmi doruk noktasına ulaştıran en büyük Yunan düşünürü olarak nitelemek mümkündür. Aynı zamanda o, siyaset üzerine sistematik olarak eğilen ilk antik düşünür olma vasfını taşımaktadır. Zaten Aristoteles ile birlikte kendisini önceki Yunan felsefesinden ayıran en önemli nitelik de sistematik bir yapıya sahip olmaları olup belli ölçülerde kendi içine kapalı bilim sistemlerinin yaratıcıları olmuşlardır. Burada onun sahip olduğu önemi vurgularken kendinden önceki farklı düşünürlerin hep belli problem gruplarını, dolayısıyla da gerçeğin belli alanlarını inceledikleri anımsanmalıdır. Platon ise bilim sorunlarının tamamını ele alırken, o ana değin ayrı bulunanları bir araya getirerek bunları bir temel üzerinde etkili bir biçimde birbirine bağlamıştır. Bu yüzdendir ki bilgilerin kapsayıcı bir felsefe öğretisi içinde sistemleştirilmesi denemesi de Platon ile başlar. Sonuçta onun tarafından kurulan idealist, eşitsizlikçi, aristokratik felsefe, kendinden sonra zamanımıza değin düşünce tarihinde sayısız düşünürü etkilemiş ve etkisini sürdürmüştür. 

M.Ö. 427 yılında Atina’da doğan Platon’un yaşamı Peleponnes Savaşları’nın şiddetine, sınıf çatışmalarına, parti mücadelelerine, Otuzlar Tiranlığının terörüne ve demokrasinin hoşgörüsüzlüğüne tanıklık etmiş; Yunan polislerinin çözülüşünü bizatihi gözlemlemekle geçmiştir. Özellikle de bir yandan Otuzlar Tiranlığının uygulamaları, öte yandan “demokratik” hükümetin hocası Sokrates’i idama mahkûm edişi, kendisinin Atina siyasetinden ve suiistimallerinden bıkmasına neden olmuştur. Buradan hareketle Platon’un temel amacının siyasetin yeniden inşası olduğundan söz edilebilir. Platon, sofistlerin göreceliğini siyasi gerilemenin bir parçası olarak görüp bu görüşleri çürütmeye çalışmıştır. Sağlıklı bir siyasal sistemin inşa edilebilmesi için gerekli ilkeleri ortaya koyma çabasına girerek bu doğrultudaki ideal devletini açıklamıştır. Söz konusu arayış polisi kurtaracak, çatışmanın olmayacağı ve bozulmaya karşı dirençli bir düzen arzusuyla paralel olup Platon, insanın genel sorunları dışında kendi toplumuna özgü sorunları bir çözüme kavuşturmaya uğraşmıştır.

İdeal devletini hayata geçirebilme gayretiyle başta Syracuse tiranları I. ve II. Dionysius ile işbirliğine girişmişse de her seferinde başarısızlığa uğramıştır. Uygulamadaki başarısızlığına karşın M.Ö. 388 civarında kurmuş olduğu Akademia ise siyasal düşüncesinin yaygınlaşmasına hizmet etmiştir. Platon’un Akademi’si sadece felsefe değil aynı zamanda geometri, coğrafya, zooloji ve botanik dersleri de vermekte olup siyasal eğitim için de bir merkez niteliğindedir. 900 yıldan fazla bir süreyle ayakta kalan bu okulun Avrupa’nın ilk üniversitesi olarak nitelendirilmesi yanlış olmayacaktır. M.Ö. 360’ta II. Syracuse deneyiminde de hüsranla karşılaşıp Atina’ya döndükten sonra, önceki görüşlerinin gözden geçirilmesi, yeni yapıtlarının ortaya koyulması ve akademideki dersleriyle vakit geçirmiş, M.Ö. 347 yılında ölmüştür.

Platon’un düşüncesinin odak noktasının siyaset felsefesi olduğu, genel felsefesinin de siyasal görüşlerini desteklemek için geliştirdiği bir sistem niteliği taşıdığı söylenebilir. Bu açıdan öncelikle kendisinin bilgi ve ahlak felsefeleri ele alınacak, sonrasında ise siyaset felsefesi üzerinde durulacaktır.

    Platon’un Bilgi Felsefesi

 Platon’un bilgi kuramı, bilginin ve kesinliğin var olduğunu, aslında bir şeylerin bilgisine sahip olmanın buna “kesinlikle sahip olmak anlamına geldiğini kabul eder. Platon’un bilgi kuramında bilginin doğasına ilişkin bu cesur iddia, konuyla ilgili şüpheci görüşlerle tezatlık arz eder. Ancak Platon’un bilgi kuramı ile şüphecilik arasındaki radikal anlaşmazlıklara rağmen, aralarında önemli ortak bir noktanın varlığı da belirtilmelidir. Bu nokta, duyular aracılığıyla algılananlara ilişkindir. Kuşkucular gibi Platon da duyuların kesinliği sağlayamayacağına inanır. Platon’un Heraklitos’un akış doktrinini (doctrine of flux) kabulü, duyusal algıların sonuçlarına dair tereddüdünün de arka planını oluşturmaktadır. 

Batı Düşünceler Tarihi Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt