1.

158 13 28
                                    

•°•

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

•°•

Güne başlamak zordur, hele ki Malfoy Malikânesindeyseniz.

Tabii Draco Malfoy güne başlamamıştı. Korku tüm bedenini ele geçirmiş sol koluna bugün bırakılacak olan izi düşünüyordu.

O hiçbir zaman Ölüm Yiyen olmak istememişti ki! Tek istediği babası tarafından takdir edilmek ve övülmekti. Bunu ancak ona benzeyerek yapabilirdi...

Draco Malfoy, pişmandı. Özellikle Harry Potter'a yaptıkları yüzünden.

Harry onu uyarmıştı. Draco inkar etmişti.

Pişmandı, ona uzatılan yardım elini çok sert bir şekilde reddetmişti.

Gururu yüzünden pişmandı, 'Meşhur Harry Potter' dan yardım istemeyi gururuna yedirememişti.

Ailesiyle beraber salondaki masada kahvaltısını etti, koca bir sessizlik vardı. Yemekten sonra teyzesi konuştu. "Bugün akşam beşte Karanlık Lord burada olacak!"

Kıkırdayarak masadan kalktı, "İşareti alacak olan kişi olduğun için gurur duymalısın." derken çoktan sandalyesinin arkasında belirmişti.

"Biliyorsun, babanın beceriksizliği yüzünden sana verilecek bir görev bu. Eğer sende başarısız olursan hem sen," derken kulağına yakınlaştı.

"Hemde Cissy, pek mutlu sonlara sahip olmayacaksınız." Kulağına fısıldadıktan sonra gözünüm önüne gelen bir tutan kıvırcık saça üfledi. Tekrar kıkırdayan Bellatrix Letsrange gerçekten delirmiş gibi davranıyordu.

Draco ise kaskatı kesilmişti. Ne hissettiği hakkında hiçbir fikre sahip değildi.

Alacağı işaret bazı arkadaşları için büyük bir onur işaretiydi, biliyordu. Kendisinin yerinde Harry olsaydı ne yapardı diye düşündü. "O böyle bir duruma girmezdi bile. Girecek olsaydı zaten evden kaçardı." diye mırıldandı. Sessizliğin içinde kendine geldiğinde odasına çıkmak için ayağa kalktı. Bacakları kendini kasmaktan titriyordu. Kumaş pantolonun içinde belli olmaması iyiydi.

Sessizce üst kattaki odasına gitti, ardından kapıyı kilitleyip çalışma masasına oturdu.

Hiçbir şey yokmuş gibi davranacaktı. Sorunlardan kaçmak en azından bir süre dinlenmek istiyordu. Mcgonagall'ın verdiği yaz ödevini yapmaya başladı.

Ne kadar zaman geçtiğini bilmiyordu. Bir süre sonra uyuyakaldı. Yüzüne bulaşmış mürekkep lekesiyle...

Uyandığındaysa saat çoktan beşe geliyordu. Dört dakikası kalmıştı!

Üzerindeki gömleği değiştirmeden bir cübbe arayışına koyuldu. Gözüne çarpan siyah cübbeyi eline geçirdi ve giydi. Aynadan kendisine baktığında alnının sol tarafındaki mürekkep lekesini gördü. Gözleri kocaman açıldı ve hızlıca bir kumaş parçasıyla temizlemeye koyuldu. Saat beş olduğunda sonunda pes etmişti. Saçını lekenin üzerine gelecek şekilde taradı ve aşağı indi.

Sadece bir dakika geç kalmıştı. Lord kapıdan girmediği sürece iyi olacaktı. Merdivenlerden hızlı adımlarla inerken Lordu gördü.

Kızıl gözlerle ona bakan adamı görmesiyle Draco'nun zihni bin bir türden bahane üretmeye hazırdı. Korkuyla merdivenlerden indi.

Karanlık Lord'un önünde diz çöktüğü sırada yutkundu. Lord asasıyla çocuğun yüzünü kaldırdığında çocuk o yüze daha dikkatli bakma fırsatı bulabildi.

Yüzü bembeyazdı ve gözleri bir yılanın gözlerinden farksızdı. Burun kemiği olmadığı için burnunun olduğu yerde yalnızca iki delik vardı. Yüzü tamamen bir yılandan farksızdı. Sonra saygısızlık etmemek için gözlerini Lordun omzuna dikti. Meydan okur gibi bakacak cesarete sahip değildi.

Lord onu yavaşça kaldırdıktan sonra salondaki Ölüm Yiyenlere döndü. Şov yapmaktan zevk alan birisi olduğunu belli eden bir tavırla, "Bugün burada bu genç çocuğa değerli bir şey vereceğim. Gurur duymalısın Draco, senin yaşında Ölüm Yiyen olan bir Ölüm Yiyenim hiç olmadı. Üstelik işareti alır almaz sana bir görev vereceğim. Bu sana verdiğim değerin bir kanıtı." dedi. Ölüm Yiyenler, Lordlarını alkışladılar.

Olanları kendisi orada değilmiş gibi izliyordu Draco. İşareti almanın acı verici olduğunu biliyordu. Üstelik hiç istemediği bir şeydi bu. Dakikalar sonra Lord asasını Draco'nun sol koluna yapıştırdığında Draco kendisine geldi.

Damgalanmanın verdiği acı muazzamdı, fakat Draco gözünü bile kırmadı. Damgalanırken ruhu da ölüyor gibi hissediyordu. Bu damga sadece bedenine değil, ruhuna da bir damga bırakmıştı ve bilirsiniz, ejderhalar gökyüzünde özgürce uçmayı severler. Oysa Draco kilit vurulmuş bir şekilde cani insanların içine düşmüştü. Ruhu özgürlük istese de elde edemezdi ki.

O gün ruhunu kaybetti Draco, bulmak içinse bir şeyler yapabilecek kadar özgür değildi.













Hızlı bir başlangıç yapalım 🤭 bu sefer finalini yazmadım kitabın. Birkaç bölümü kaldı ama kitabın bittiği haftanın YKS nin son haftasına denk gelmesini istiyorum 😅 bu sebeple şimdiden yayınlamaya başlayacağım.

Everything You Said(Sad) - DrarryWhere stories live. Discover now