-3 "Yorgunluğun Evveli"

107 17 11
                                    

" -3 Yorgunluğun Evveli"

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

" -3 Yorgunluğun Evveli"

00000000

Gencecik çağında yaşlanan bir adam varmış bir zamanlar. Herkesin mutlu sandığı, rahat yaşadığını zannettiği ve her şeyinin mükemmel olduğunu zannedilen bir adam. Yorulduğunu dediğinde küçümsenen, omzunun çöküşüne şahit olup gülenlerle dolu bir hayatı varmış üstelik. O gencecik yaşlı adamın evvelinin ne olduğunu kimse umursamazmış, ahirinin ne olacağını tahmin etseler de. Herkes onun sonunda rahat olacağını düşünürmüş ama adam herkese inat mutsuz olmuş. Mutsuzluk bir karakter gibi öyle histerikmiş ki o beşeri bedeninde, sanki kırk yıllık mutsuzluk timsaliymiş o.

Kimse görmemiş o adamı, kimse hissetmemiş. Beni kimler anlamadı demiş adam, kimler anlasın. Kendini anlanacak olmaya değer görmemiş ve uzaklaşmış iyice. Bir bedende kendinden koşarcasına kaçmış. Masal diyarında olmadığı için elini kimse tutmamış zaten o masallara dahi inanmayacak kadar umutsuzmuş. O kocaman maddi varlığının içinde yoksullaşan manevi varlığını unutmaya başlamış. Bedenine inatla yaklaşmaya çalışan ruhunun terennümlerini fısıltı addetmiş. O adam, ruhu var sayılan bir beton olmuş gittikçe. Islandıkça katılaşan ve kırıldığında bir daha toparlanamaycak olan sert bir yığın.

O bahtsız adam bendim, bizdik. Yolunu kaybedenlerin, yönünü şaşıranların, ruhu yoksulların yaşamıydı bizimkisi. Her şey tamam, her şey eksikti. Neyi tutsak yüreğimize bağlanacak korkusu ile geri bırakıyorduk. Bağlanmak öyle korkutuyordu ki, neden korktuğunu bilemeden avuçlarına kor tutuşturulmuş gibi kaçıyorduk. Sevmek, bağlanmak ruha dairdi ve biz onu öyle örselemiştik ki canımızı, her seferinde yok sayıyorduk. Canı yok sayılanlar bendim, bizdik, tüm yok sayılan sevgi yoksunlarıydı. Bunları bana düşündüren şeyi anımsamadan edemedim. Sahildeki dalgaları izlerken onlar da zihnime sert bir şekilde vurmuştu.

...İçimde bir heyecanla geldiğim evin kapısında takılı kalmıştım. İçeri girmek, çocukluğumla yüzleşmek çok zor geliyordu. Her yerinde ayrı bir ben ve yüreğimin bir parçası olduğu ev. Zorla zili çaldığımda bana kapıyı açan kişiyle donup kalmıştım.

"Kimleri görüyorum, canım ağabeyim gelmiş(!)"

"Hoş buldum ben de, içeri gireceğim müsaadenle." şiş gözleri ve boğuk sesi yeni uyandığını anlatıyordu. Şaşırmamıştım, sabah yatıp gece kalkan bir insan olduğunu zaten uzun zamandır biliyordum. Bugün annemin günü olduğu için onu önemsemeyecektim, en azından şimdilik. Gözlerimi ve sözlerimi olabildiğince yumuşatmaya çalışarak içeriye girdim. Kapıda yaklaşmakta olan annemi görünce heyecanla yanına gidip ona sarılmıştım. Kaç yaşında olursam olayım onun sarılmasına ihtiyacım vardı.

"Hoş geldin oğlum, iyi ki geldin."gözlerinin dolduğunu görünce benim de içime kara bulutlar gelmişti. Bu evde pek iyi anılarım yoktu demiştim ya, o yüzden gelmiyordum hiç. En son ne zaman geldiğimi bile hatırlayamadığım için üzgündüm ama pekte pişman değildim. Annemle yeterince görüşüyorduk ama o bu evde olmamı istiyordu. Zaten taşınalı pek de olmamıştı.

KİM-SE (Ara Verildi)Where stories live. Discover now