-17 "Savaşın Kaçınılmaz Mağlubiyeti"

53 7 3
                                    

-17 "Savaşın Kaçınılmaz Mağlubiyeti"

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

-17 "Savaşın Kaçınılmaz Mağlubiyeti"

00000000000000

Yusuf'tan..

Ayrılık da sevdadandır demiş bir bilen. Öyle bir düğümmüş ki bu sevda, bedenler bıraksa da kalpler bırakmazmış insanın peşini. Sarmaşık gibiymiş, dolanıp da nefesini kesene kadar çekilmezmiş. Bir fâniye yüklenip sonrasında Bâkiye iletlermiş bazen. Bazısının da dünya ve ahiretini mahvedermiş. Sevda denilen öyle bir şeymiş ki, herkese farklı tecelli etmiş.

Korkumun, suskunluğumun, hayatı böyle umursamaz görüp de yaşamaya çalışmam buradan geliyordu. Kaçtığım bulmuştu beni, içimi titreten o ateş vurmuştu muma. Rabbime dualar edip hayırlısını dilediğim o sevda iyice yer etmişti içime.

Sesini birkaç kez duyduğum bir yâr, hiç silinmeyen kulaklarımdan.
Yüzüne birkaç kez baktığım, anımsamamak için direndiğim ama başaramadığım.
Heyecandan titreyen ellerine odaklandığım çaresizce, dahasına güç yetiremediğim.

Ben, kaçtığım o cihat meydanında vurulmuştum. Oluk oluk kan akmıştı da vücudumdan sesim çıkmamıştı. Nasıl çıksındı, vurulan memnun vuran habersizdi. Mağlubiyeti kabul etmişken yaralı ve sevmişken yaralanmayı, bu kaçınılmaz bir sevda ateşiydi. Almıştı, yakmıştı ve yakıyordu da. Garipti ki sönmesini istemiyordum bu yangının. Kabul etmiştim onu, bir yâr için yanmayı göze almıştım.

Seccadenin üzerinde oturmuş sessizce düşünürken yine aklıma doluşan düşüncelerle yerimden kalkamamıştım. Elimdeki tesbihi yavaşça kenara bıraktım ve sanki az önce dûa etmemiş gibi ellerimi yeniden kaldırdım semaya. Anlatacak çok şey birikiyordu her aklıma geldiğinde. İçim doluyordu da taşacak korkusuyla bir kenara geçip konuşuyordum Rabbimle. Bazen kendi kendimle konuşurken aniden yalvarmaya başlıyordum yine O'na.

Evet sevmek güzeldi, tek taraflı olsa bile kabulümdü ve ben kabul etmiştim. Yine de, söylesem ne tepki verir diye düşünmeden kendimi alamıyordum. Anlatsam, beni de herkesi dinlediği gibi anlayışla dinler miydi? O yumuşak, tasasız bakışları ile bakar mıydı yüreğime? Hisseder miydi kalbimin içindeki yerini yoksa korkar mıydı orada olmaktan? Tek sorun, bilmemesiydi. Eğer cesaret edip karşısına çıkabilirsem tüm bu düşüncelerim aydınlığa kavuşacaktı ama reddederse yüreğimin alacağı karanlıkların korkusu da beni sarıyordu. Hiçbir şey diyemezdim, sevilmesi onun suçu değildi ama yine de kahrolurdum içten içe.

"Her an yardımına muhtaç bu kulundan inşirahını esirgeme Allah'ım. Biliyorum, zorlukla kolaylık beraber. Biliyorum, senden başka gönlümün içini bilen yok. Hayırlısını ver, hayırla yaşat onu. Benimle ya da bensiz, ömrüne güzellikler ver."

Yerimde toparlanıp seccadeyi katladım ve aldığım dolaba bıraktım, üzerine de tesbihi iliştirince üniformamı düzeltip ayakkabılarımı giymeye gitmiştim. Nöbetim bitmişti ve hastaneden çıkmadan namazımı kılmaya karar vermiştim. Gözlerimden uyku da aksa Bekir'in yanına gitmem gerektiği için üzerimi değiştirmeye karar verdim. Zehra beni sürekli üniformayla görmüştü, şüphesiz bu yüzden de hakkımda fark etmeden bir şey biliyordu; doktor olduğumu.

KİM-SE (Ara Verildi)Where stories live. Discover now