40-

157 19 5
                                    

Kuzey-

Serkan dönmüştü, yaşıyordu. Psikolojik olarak çok yıpranmıştı ama atlatacaktı.

" Burada olduğun için çok mutluyuz Serkan. Seni bunaltıp  sorular sormayacağız merak etme. " dedi Tuna Hanım gülümseyerek. Asu, Serkan'ın tabağına biraz daha köfte doldurup önüne koydu. Sonra da annesine baktı.

" Polise her şeyi anlattı Serkan. Polisler de Yunanistan polisi ile iletişime geçmeyi başarmışlar. Gerçekten de Serkan yaklaşık üç senedir orada koruma altındaymış. "

Bugün hepimiz bizim evde toplanmıştık. Yemek yerken Mila'yı görüntülü aradım. Yanında Kerem de vardı. Kamerayı çevirip masada oturanları gösterdim.

" Afiyet olsun, yemek yiyorsunuz demek. " Mila'nın bakışları Serkan'a kaydı. Kerem'i koluyla dürtükleyip sevinçle bağırdı.

" Serkan!! "

**

Serkan iyice yorulmuştu çünkü haberi duyan arıyor onunla konuşmak istiyordu. Tuna Hanım ve Ekrem Bey evlerine gittikten sonra hepimiz oturmuş Yağmur'un yaptığı kahveyi içiyorduk.

" Temizlik şirketini çağırdım, evi temizleyecek. Annem arada bir temizletiyordu ama ben o eve girmeye cesaret edemedim. Bir kaç güne taşınmış olacağız. " dedi Asu. Kerem ve Mila gittiğinden beri onların evinde kalıyordu ama artık Serkan dönmüştü.

" Artık kötü günler geride kaldı sevgilim. Ben daha da iyi olacağım. " Serkan bunu söylerken gözlerinin içi gülüyordu. İkisi için de kolay değildi. Asu kocasını öldü sanıyordu. Serkan ise bilmediği bir ülkede esir gibi tutulmuştu. Onu koruyorlardı ama telefon etmesine bile izin vermemişlerdi.

" Her şey için teşekkürler Yağmur. Biz artık gidelim. Bol bol görüşeceğiz zaten. "

Asu ve Serkan da gittiğinde Yağmur'a mutfağı toplaması için yardım ettim. Ada çoktan uyumuştu. Erkenden uyuyordu.

" Hadi sen de odana çık. Bugün çok yoruldun. "

Yağmur kafa sallayıp odasına gitti. Salonda tek başıma kalmıştım. Gözümün önüne Tuğçe'yle evlendiğimiz gün gelmişti. Çok mutluyduk. Nereden bilebilirdim ki onu bir gün kaybedeceğimi.

" Baba, yeden ağlıyoyşun? "

Ellerimi yanağıma götürdüğümde gözyaşlarını farkettim. Ada'ya baktım. O da ağlıyordu.

" Ağlamıyorum kızım, annen aklıma geldi. Ona üzüldüm birazcık. " Ada ellerimi tuttu.

" Annem benim yüjümden öydü dimi? Ben olmaşaydım öymezdi."

Oturduğum yerden hızla  kalktım. " Ada, babacığım? O nasıl söz öyle? Kim söylüyor bunları sana? "

" Temizliğe geyen kadın dedi teyefonda konuşuyken."

Kafa salladım. " Bak babacığım, annen öldü çünkü Allah onu bizden çok seviyormuş o yüzden onu yanına aldı. Ve seni bana bıraktı emanet olarak. Kızıma iyi bak dedi. Bir daha ağlarsan kızarım. "

**

Ertesi gün temizliğe gelen kadını arayıp işine son verdiğimi söylemiştim. Ada'nın söylediklerini söyleyince kadın özür dilemişti bir daha olmayacak demişti ama ben dün gece Ada'yı zor sakinleştirmiştim. Benim biricik kızım istenmediğini, annesinin ölümüne kendisinin sebep olduğunu sanıyordu. Ona kimse böyle hissettiremezdi.

Dün gece uyumadığım için biraz uyuyup işe gidecektim. Yağmur ve Ada da Asu'nun evine gitmişti.

" Kuzey, kendini de kızımızı da çok üzüyorsun. Ben yokum artık, hayatına odaklan. "

Şaşkınlıkla Tuğçe'ye baktım.

" Tuğçe benim hayatım sendin. Ben yapamıyorum. Ada olmasa nasıl yaşarım onu da bilmiyorum. " Tuğçe gülümsedi. Beyaz, uzun bir elbise giymişti.

" Yağmur seni seviyor.Sen de onu  seviyorsun ama korkuyorsun. Aşktan kaçamazsın Kuzey. Kızımız da onu çok seviyor. Ondan başka birine emanet edemem kızımı. Ona bir şans ver. "

Uyandığımda terden sırılsıklam olmuştum. Tuğçe'yi görmüştüm rüyamda. Gerçek gibiydi. Sanki yanımdaydı.

Yağmur -

Eve geldiğimizde Ada koşarak babasının odasına çıkmıştı ama yoktu. İşe gitmiş olmalıydı.

" Kaçıydık şenin yüjünden Yağmuy abla! "

Kaşlarımı çatarak Ada'ya baktım. O da bana sinirle bakıyordu.

" Bana bak küçük cadı, seni gıdıklarım. Arkadaşımla kahve içtim ne var bunda? Ayrıca babana kuru kuru doğum günü şarkısı mı söyleyecektin? "

Sinirli ifadesi gitmiş gülümseyerek bana bakıyordu.

" Peki yapıcaz Yağmuy abla? "

**

Ada'yla mutfağa girip Kuzey için doğum günü pastası yapmıştık. Pastayı dolaba koyup ocağın başına geçtim.

" Evet, menüde ne var bakalım? Sen seç. " Ada biraz düşünüp sevinçle zıpladı.

" Pilav, tayuk, şalata! "

Aradan iki saat geçmişti. Yemekleri hazırlamış yemek masasını da kurmuştuk. Önce ben hazırlanıp sonra da Ada'yı giydirmiştim.

" Ben geldim!! "

Ada koşup babasını karşıladı. Ben de arkasından gidiyordum. Kuzey üzerimdeki elbiseye bakıp gülümsedi. Sonra da Ada'ya baktı. Ada ikimizin de elini tutup  yemek masasına doğru çekiştirmeye başladı.

Yemeğimizi yerken gözlerim Ada'ya kaydı. Uyuyordu. Sessizce oturduğum yerden kalkıp Ada'ya yaklaştım. Kuzey ben hallederim dercesine beni durdurdu eliyle. Ada'yı kucağına alıp merdivenlere doğru yöneldi. Ben de peşinden gidiyordum.

" Kızımı çok yormuşsun. " diye fısıldadı Kuzey, Ada'yı yatağına yatırırken. Gülümseyip Ada'nın üzerindeki elbiseyi çıkardım. Yatağın üstündeki peluş pijama takımını hızlıca giydirip Ada'nın üzerini örttüm.

Birlikte aşağı indiğimizde ben masayı toparlarken Kuzey de bana yardım ediyordu. Kuzey bulaşıkları hallederken ben de dolaptaki pastayı çıkarıp Kuzey'e gösterdim. " Ada'yla birlikte yapmıştık. "

Kuzey gülümseyip yanıma yaklaştı. Elimdeki pastayı alıp tezgahın üstüne koydu. Gözleri yüzümde geziniyordu. Ben geri çekilecekken elimi tutup beni kendine çekti.

Birden beni öptüğünde tüm dünya durmuştu. Kuzey beni öpmüştü.

Kalbimdeki  YaraWhere stories live. Discover now