22

864 52 16
                                    

Kaçtım.

Evet kaçtım. Öptüm ve bunun utancıyla yüzümü ellerimin arasına alıp arkamı döndğm ve çadıra kadar koştum. Tabi bu çok mantıksızdı ama o an aklıma başka bir şey gelmemişti.

Çadıra girdiğim anda diğer kızları es geçip yatağıma yattım. Yorganı kafama çekip yüzlerine bakmadan her şeyi anlattım. Sonra da soru istemediğimi belirterek uyudum. Çok garip bir gündü ama itiraf etmeliyim ki güzeldi.

Ertesi gün herkes otobüslerin olduğu yere gitmişti. Ben de son bir kontrol için çadırdaydım. Kontrolüm bitince ben de gittim. Otobüslere girmeye başlamıştı öğrenciler. Otobüse girmeden önce derin bir nefes aldım çünkü Seojun ile aynı otobüste saatlerce aynı havayı soluyacaktık ve ben dünden sonra onun yüzüna nasıl bakarım bilmiyordum.Yavaşça otobüse yürüdüm. Bavulumu koydum ve otobüse girdim.

Lânet olsun! Herkes gidişteki yerine oturuyordu. Bu da demek oluyordu ki Seojun ile yan yana oturacağım. Seojun beni görmüştü. Ben gözümü kaçırdım ama o bakmaya devam ediyordu. Yanına ilerledim ve oturdum. Konuşmadım.

Otobüs hareket ediyordu. Herkes konuşuyordu, etraf çok sesliydi. Bizim koltuklarımız dışında. Bizimkine ölüm sessizliği hakimdi. Boğazını temizledi.

"Merhaba."

"Merhaba." Dedim. Sesim duygusuz gibi çıkmıştı ama bunun asıl sebebi dün heyecandan doğru düzgün uyuyamamdı.

Yine sessizlik... Konuşmak istiyordum ama istemiyordum. Sanki o da öyle hissediyormuş gibi hissetim. Aklıma dün onu öpüşüm geldi. Utançla yüzümü omzuna gömdüm.

"Çok utanıyorum!"

Omuzumdan tuttu ve beni kaldırdı. "Neden?"

Kaşlarımı çattım. "Kaplumbağa deden! Niyesi mi var? Anladın işte sen."

"Ha o mu?" Dedi uzatarak. Kafamı önüme çevirdim.

"Tamam şu an konuşmayalım uykum var." Dedim ve gözümğ kapadım. Kıkırdama sesi duydum. Gözümü açtım ve ona baktım.

"İstersen omzuma yatabilirsin." Dedi. Kafamı geri önüme çevirdim ve gözümü kapadım. Bir kaç dakika sonra kafamı omzuna yasladı. Seul'e gelene kadar öyle uyudum.

Sonunda geldiğimizde uyandım ve yanımda uyuyan Seojun'a baktım. Otobüstekiler inmeye başlamıştı. Herkes inene kadar bekledim.

Etrafı bir kere daha kontrol ettikten sonra elimi yavaşça Seojun'un yanğına yaklaştırdım ve okşadım. Yüzünün önüne gelen saçları elimle geriye attım. Gülümsedi. Hemen elimi çektim.

"Sen..." dedim sonra sustum. "Uyanık mıydın?"

Gözünü açtı ve iyice sırıttı. "Evet."

"O zaman otobüste tıkılı kalmadan inelim." Dedim ve ayağa kalktım. Otobüsün koridorunda  yürümeye başlamışken arkama baktım. Gelmiyordu. Umursamadım. Kapının yanına gittim ve ittirdim ama açılmadı. Nasıl açacağımı da bilmiyordum. Kapıyı iyice zorladım ama açılmadı.

"Boşuna uğraşma." Dedi arkadan "Kilitli."

Kapıya vurdum ama kimse duymuyordu. Bir süre sonra gerçekten uğraşmayı bıraktım. Otobüsün kapısının önündeki merdivene oturdum. Yanıma oturdu. Ona bakmıyordum.

"Dün..." dedi. Olamaz! Dün hakkında konuşmak istemiyordum. Lânet olsun çok utanıyordum.

"Dün yok. Dün yaptığım şey hataydı. Bir an kendimi tutamadım. Yapılmaması gereken bir şeydi. Özür dilerim. Beni sevdiğini düşünmüştüm..."

Haha nasıl göt ettim sizi. Şimdi bunlar uzaklaşsa de hikaye uzasa ne güzel olur değil mi?

𝕌𝕩𝕠𝕣𝕚𝕠𝕦𝕤  《Han SeoJun》Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz