Bölüm 5:Bugatti Centodieci

276 20 9
                                    

Bale ile beraber yürüttüğüm bu iş, meslekten çok bir hobi olurken odama geçip oturmamla çalan kapı bir oldu. İşleri fazla aksatmıştım ve bütün gün uğraşıcaktım anlaşılan...
...

🧸

Alnımdaki teri mini el havlumla silerken nefes nefese kalmış bedenimi yükselip alçalan göğsümü umursamadan buz gibi suyu kafaya diktim.

Rahatlatıcı etkiyi hissederken yapımı tamamalanmış yepyeni kareografim ve sonraki yüzlerce deneme beni iyiden iyiye yorarken saate baktım.

Tasarım ofisime uğrayalı 4, dans okuluma geçeli 2 gün olmuştu. Bu süreçte ne Namjoon'dan ne de arkadaşlarımdan haberdâr olabilmiştim.

Rahat bir nefes alıp(!) telefonumla bakıştım. Ciddiyim 2 gündür mecburi hariç hiçbir şeye girmiyordum. Mesajları görüyor o haliyle bırakıyordum.

Soyunma odasına geçip dolabımdan çantamı alırken hızla duş alıp çıktım. Üstümü değişmem vaktimi almazken uzun bir süre aynada tipimi düzeltmeye uğraştım.

Dans stüdyosundan ayrılıp şehrin kalabalığına karışmadan arabama atlarken sözünü verdiğim mekâna doğru gazladım.

Birkaç gün önce Kim Seok Jin ile buluşmuştum ancak Namjoon'dan tepki yoktu. Görmüyor duymuyordum. Bildiğim kadarıyla yoğun bir şekilde yeni yılın projesini yapıyorlardı.

Özlemin sesi göğsümün sızlamasıyla belli olurken iş yerine baskın yapmak, ofisinin kapısını, perderelerini kapatıp üzerinde saatlerini harcadığı o dev masasının üzerinde saatlerce çırılçıplak dans etmek ve onunla o masada sevişmek istiyordum. Kalçalarımı onun ağzına dayayıp susturmak ve nefesini kesmek sanırım tanrı tarafından verilmiş özel bir zevkti.

Altımda mini bir uyuşma hissederken daha buluşma için erken olduğunu gördüm. Hazırlanmak için sonunda evime geçebildiğimde kendimi koltuğa atıp gözlerimi kapattım ve geriye yatarak dinlendim.

En son yaşadığımız çılgın gece gözümün önüne gelirken her an kırılacak hassas bir değerli taş gibi sevişip düşmanı gibi becerişi geldi. Kalçalarım onun için salladığımda bana verdiği sert şaplağa karşı tam suratının ortasına oturup sağa sola hareketlenmiştim. Zevkle hırlayıp bedenimi ters çevirmiş ve beni diliyle becermişti... Arada parmakları devreye girip deliğimi sallarken sağa sola sıçrayan sıvım ve attığı şaplaklarla zevk krampları benim olmuştu

Eski anılarımızı hatırlarken dudağımı ısırdığımı yeni fark ediyordum. Yerimden kalkıp odama çıkarken üzerimdekileri bir kenara atıp yatağa uzandım. Elim yaramazca telefonuma uzanırken galerimin eskilerine ait şirin ve masum (!) birkaç görsel buldum.

Ekranda çıplak bedenim ve ayrık bacaklarımla kafamı yukarı kaldırmış inlerken, Namjoon üzerindeki siyah takım elbisesi şık kombini ve saçlarıyla beni parmakladığını görmem utandırmıştı. Onun isteği üzerine giydiğim pembe uzun çoraplar ve kedi kulağım dikkat çekereken göğüslerimdeki akılalmaz izler ne tür bir seks keyfi sürdüğümü açıklıyordu.

Azgın herifin tekiydim...

Kıyafetsiz bir halde yatağımda kalırken çekmeceden ne ara çıkardığımı bilmediğim(!) vibratöre ve kayganlaştırıcıyı aldım.

Buluşma saatine kadar haketmem zor olmazdı hemde elimde bu görüntüler konuşuyorken...

~

"1 Filtre kahve 2 Americano, Jimmie sen ne alırdın"

"Aynısından"

Kahveleri alıp masaya geçtiğimizde başta büyük bir yudum alıp tadına baktım. Daha sonra bıkkınlıkla nefes verip pipeti ağzımda gezindirmeye başladım. Etrafın modern ve klasik dekorasyonunda göz gezdirirken birkaç gündür olduğum yerde çırpınırken duygusuzlaşan halime karşı kendimi anlamaya çalışıyordum.

Bakışlarım yan masadaki bebek arabasına kaydı. İçinde bir bebek durması gerekirken dilini dışarı atmış ortalığı keyifle seyreden şirin toy poodle cinsi bir köpek bulunuyordu.

Farkında olmadan dudaklarım kıvrılırken bana bakıp kafasını eğmesiyle şirin haline karşı burnumu kırştırıp köpeğe aegyo suratı yaptığımda kafamı öne çevirmemle masada 3 çift gözün üzerimde olduğunu görmem bir oldu.

Yüzüme ifade edemeyeceğim kadar aşık bakan o gözlere baktım Kim Seok Jin yalnızca gözlerime değil en derinliklerime bakıyordu. Utançla kafamı eğerken önümde dik dik bakan Tae'ye baktım.

Masaya yasladığı kollarını kaldırıp elini yanağıma koyarken bir süre okşadı. Jungkook, Tae'yi odadaki sinekten kıskanırken aramıza giremeyeceğini bildiğinden halimize gülerek baktı.

Sanki küçük bir çocukmuşum gibi saçlarımı karıştırdı. Sinirle bağırıp saçlarımı düzene koymaya çalışırken Jungkook'a dönüp konuştu.

"Ne güzel eğitmişiz, öyle değil mi karıcım"

Kollarını Tae'nin kol kaslarına dolayan Jungkook başını omzuna yaslarken şirince gülümsedi. Beni evlatlık aldıkları çocukları olarak görüyorlardı. Bazem de ikisine babalık taslayan bir koca karı oluyordum.

"Bebeğimiz güzel ama biraz aptal"

"Biraz öyle o da babasının genetiği olsun"

İkili gülerken yapmaya çalıştığım şey gülmemi bastırıp onlara öldürücü (!) bakış atmaya çalışmamdı.

"Namjoon'dan haber var mı?"

Yüzüm solarken kaşlarını çatan Yoongi ile sürüklendiğim boka karşı çaresizce yutkundum.

O, beni aramamış, sormamış, silmişti... 1 haftadan fazladır tek bir kere görmemiştim... Dönse eskisi gibi olamazdık, o zaten dönmeyecekti.

Telefonumu açıp weverse hesabıma girerken mini bir yazı paylaştım.

Park jimin:
Beklerken ruhun acıyorsa, kavuşunca ruhun yeniden doğar...

Bu gönderi yorumlara kapatıldı...
...

Son paylaştıklarıma bir göz atmak için yukarı kaydırırken rastladığım sözlerle gözlerim büyüdü. Cidden özlemiyorum derken neredeyse milyonlarca özlem paylaşımı yapmıştım. Aşık bir köpektim...















Selamm
Keşke şu wattpade daha fazla yazı stili seçeneği gelseee....

Ne durumdasınız bölüm nasılll

Hepinizi ısırıyorumm

Oy ve yorumunuz eksik etmeyin aşkolar ben kaçar
Muahh
💋

𝒅𝒂𝒅𝒅𝒚'𝒔 𝒍𝒊𝒕𝒕𝒍𝒆 𝒑𝒓𝒊𝒏𝒄𝒆//𝑵𝒂𝒎𝒎𝒊𝒏Where stories live. Discover now