2.8

469 31 12
                                    

''Pardon?'' Yanlış duymuş olmalıydım. Yanlış duyduğumu teyit etmeliydim. Bütün o utangaçlığımı, mahcupluğumu saniyeler içinde unutarak arkama; sırtını asansör camına yaslamış elleri kot pantolonunun ceplerinde bir şekilde bana bakan çocuğa döndüm. Evet, o kesinlikle grubun bir üyesiydi. Neydi sahne adı? Suga? Adı da...

Gözlerinde bir kararlılık vardı. Sanki bir şey yapmaya karar vermişti ve bu yoldan dönmeyecekti. ''Seni görmek güzel.'' dedi.

''Biz...'' Beynimin bir anda çalışıp aşırı ısınan bir makine gibi faliyete geçtiğini hissedebiliyordum. Kafamın içinde dönen tonlarca ses az önce havuzda olan şeyleri unutmamı sağlamıştı. ''Tanışıyor muyuz?'' Bu sırada asansörün kapılarının odamın olduğu kata açıldığını, bir süre öyle durup tekrar kapandığını duyabiliyordum.

Dikkatli hareketlerle ellerini ceplerinden çıkardı ve vücudunu dikleştirip bana doğru bir adım attı. Asansörün büyüklüğüne müteşekkirdim ki aramızda hala birkaç adımlık mesafe vardı. ''Bence biliyorsun ufaklık.'' dediği anda nefesimi tuttum.

Çok aptaldım. Her geçen saniye her şey daha da netleşiyordu. Tam tabloya baktığımda her şey anlamsız ve saçma görünüyordu gerçi. Tesadüften çok oyun gibi hissettiriyordu. Beynim hala bir makine gibi çalışıyor, bütün o yaşanan şeyleri birbirine bağlıyordu. Ben de bu sırada genzimin yandığını, şok olmuşluğun getirdiği yaşların gözlerimi baskıladığını hissediyordum. Gerçekten nasıl farkına varamamıştım? Yıllar önce buluşmak istediğimde kesin bir şekilde reddetmesi, yüzünü asla göstermemesi, tüm o idol konuşmaları, altı kardeşiyle yaşadığı saçmalığı...Eğlence sektöründe çalıştığını bile söylemişti bana. Aslında hiçbir şeyi tam olarak saklamamıştı ki...Ben çok salaktım. Onlarla çalışacağımı söylediğimde kaçması...Her şey daha anlamlıydı şimdi. Tüm bunların yanında son mesajlaşmamızda yazdıkları da kafamın içinde bir yerlerde davul gibi vuruyordu.

Tek bir yaşın yanağıma düştüğünü hissettiğimde tuttuğum nefesimi verdim. ''Yoon Gi.'' İsmini söylerken bir elimle ıslak eteğimi sıkıyor ve kendimi ona bakmaya zorluyordum. ''Nasıl bu kadar...'' Daha fazla yaşın geldiğini hissettiğimde hızlı hareketlerle yanaklarımı sildim. ''Hayır.'' dedim. ''Bunun bir anlamı yok. Biz birbirimizi tanımıyoruz artık.'' Kısmen doğruydu. Onu biraz da olsa tanıdığımı düşünmüştüm ama tek bildiğim tek bir isimdi. Onunsa beni tanımasına izin vermiştim. Adımı, işimi, nasıl göründüğümü biliyordu.

''Ama tanıyoruz.'' dedi biraz daha yaklaşarak. Artık ona bakamıyordum.

''Hayır.'' diye direttim. ''Geçen hafta...Konuşmayı bıraktığımızda birbirimizi tanımayı bıraktık. Lütfen bundan sonra da hiç tanışmamış gibi yapalım.'' Geçen hafta ona kızgın ve kırgındım. Açıkçası herhangi bir şekilde tekrar konuşabileceğimizi düşünüyordum ama hayal ettiğim bu değildi. Kesinlikle dünya çapında ünlü birisi olacağı aklımın ucundan bile geçen bir olasılık değildi.

''Yu Jin.'' Uzanıp koluma dokunduysa da verdiğim tepkiden dolayı hemen elini geri çekti. ''Ben üzgünüm, sana daha önce söylemeliydim ama bu benim konumumda o kadar kolay bir şey değil.''

''Sikeyim,'' Açıkçası o kadar fazla küfür eden birisi değildim ama şu durumda içimdeki duygu fırtınasını anlık da olsa dışarı vurmamın tek yolu buymuş gibi görünüyordu. ''Kim olduğun umrumda değil.'' Kim olduğu şaşırtıcı mıydı? Hayatım boyunca bu kadar şaşırdığım bir an olduğunu sanmıyordum. BTS ile çalışacağımı öğrendiğim zaman da dahil. Ama gerçekten umrumda değildi. ''Kim olduğun zerre umrumda değil. Bunu bahane ederek kaçman umrumda.''

''Ne yapacağımı bilemedim.'' dedi, sesinde az da olsa panik sezebiliyordunuz. ''Sana söyleyemedim ve anladığında kızarsın sandım.'' Tereddütle bana baktı. ''Veya insanlara söylersin diye düşündüm.''

Şaka mı yapıyordu? ''İnsanlara mı söylerdim? Hey millet bakın ben bir BTS üyesiyle mesajlaşıyorum. Aman ne skandal.'' Öfkeliydim ve söyledikleri hiç yardım etmiyordu. ''Anladığımda kızsam bile benim için pek önemli olmazdı.''

Birkaç saniye boyunca gözlerini kapatarak derin bir nefes aldı ve tekrar açtığında ''Özür dilerim.'' dedi. ''Konuşmak istiyordum. Asla kaçmak istemedim.''

O sırada asansörün kapılarının tekrar açıldığını duydum. Yan gözle baktığımda yirminci ve en sonuncu kata geldiğimizi anlamıştım. Açıkçası ona şu an söyleyebileceğim hiçbir şey yoktu, ben de dönüp asansörden indim ve benim odamın olduğu katın koridorundan çok daha farklı olan koridora çıkıp merdiven arayışına girdim. O odasına gidecekti, ben de merdivenlerden yirmi kat aşağı inip Mi Joo'yu bulup bu lanet ıslaklıktan kurtulacaktım.

''Yu Jin bekle.'' Arkamdan seslendiğinde durmadıysam bile istemsizce yavaşladım. ''Neden bu kadar sinirlisin?''

Kendime hakim olmayarak az önce gittiğim yönün tam tersine dönüp asansörden indiğimiz yerde dikilerek bana bakan Yoon Gi'ye doğru ilerledim. Bunu neden yaptığımı bilmiyordum ve yaptıktan sonra da nasıl bir açıklama bulacağıma dair de en ufak bir fikrim yoktu. Aramızdaki mesafe açıldığı gibi kapandı ve ben onu öptüm.

___

Obaaaa 🫡

Say Something // Min Yoon GiWhere stories live. Discover now