8 ❝ tek istediği yok olmaktı

227 18 0
                                    

Seokjin malikanesindeki küvetteki sıcak suyun içinde dinlenirken yine kapalı gözlerinin önünde yakışıklı Dük'ün resmi asılıydı.

Genç Lord Jeongguk'un ona nasıl dokunduğunu hatırlıyor, dakikalar geçtikçe daha çok sinirleniyor ve hayal kırıklığına kapılmaktan da alamıyordu kendini. Haftalarca ve o partide geçirdiği saatlerde, kendini nasıl cesaretlendirdiğini ve Dük'ün yanına gitmek için bütün her şeyi geride bıraktığını hatırlıyor, biraz daha sinirleniyordu.

Seokjin kalbinde büyüyen korkaklığa rağmen hazırdı. Kendini ona sunmaya, kollarına girmeye hazırdı fakat arsız dük birkaç saat daha dayanamamış, kendini Jeongguk'un kollarına atıvermişti.

Seokjin bu konulara hakim değildi, onun için her zaman tabu olmuştu fakat Jeongguk'un parmaklarının Taehyung'un arkasında, deliğinin içerisinde olduğuna emindi. Dükün baskınlığına, ona diz çöktürmesine rağmen nasıl bir çocuğun ona sahip olmasına izin veriyor olduğunu anlamıyordu. Taehyung Seokjin'e gelince emir veriyordu, onu kölesi yapıyordu fakat çocuğun dokunuşları arasında da eridiği su götürmez bir gerçekti.

Seokjin kendini hiç bu kadar yetersiz ve aşağılanmış hissettiğini hatırlamıyordu.

Dükün önünde diz çöktüğünde ve o boğazını vahşice becerdikten sonra ağladığında, hatta odanın küçük banyosunda kendi kendini rahatlatmak zorunda kaldığında bile bu kadar aşağılanmış hissettiğini hatırlamıyordu.

Seokjin'in Dük'ün onu kolları açık bir şekilde beklediğini sanması tamamen saçmalıktı zaten. Aptallıktı.

Seokjin herhangi biriydi. En iyisi değildi. Dük'ün onu beklemesi için hiçbir sebep yoktu.

"Aptal, aptal," diye mırıldandı kendi kendine Seokjin. Dük'ün dudaklarını dudaklarında ve erkekliğini dilinin üzerinde hissettiği anılar hatırına düştüğünde ise bir kez daha kendi kendine "Aptal," diye mırıldandı. Bacakları arasındaki uzvu kendiyle dalga geçiyormuş gibi sertleşmişti ve Seokjin ağlamak istiyordu.

Artık onu düşlemek istemiyordu.

Ağlamaklı bir ses çıkarırken boynunu geriye attı ve elini yavaşça kendine sardı. Diğer eli iç bacağının üzerinden kayıp deliğini bulurken utançla inledi. Seokjin, Taehyung'un parmağının yaptığı hafif baskıyla bedenine yayılan zevk dalgasını da hatırlıyordu. Hatırlıyordu ve onu tekrardan hissetmeyi deli gibi istiyordu.

Dük'ün uzun parmaklarını hayal ederek bir parmağını kendi içinde kaydırdı. Dizlerini kırarak bacaklarını küvet içinde daha çok araladı ve sağ elinin orta parmağını tamamen deliğine itti. Dükün hatırındaki anısını taklit ederek parmağını içinde dairesel hareketler ile çevirdiğinde ve daha da derine itmeye çalıştığında yumuşak dokuyu hissetmesiyle inlemiş ve başı arkaya doğru düşmüştü.

Yavaş hareketler ile gelgit yapıp deliğini kendi parmağı ile becerirken sıcak su sayesinde rahatça hareket edebiliyordu fakat yeterli değildi. Seokjin'in parmakları, Dük'ün parmakları kadar uzun değildi ve çıkardığı parmağına ikincisini eklerken tereddüt etmedi bu yüzden. Elinin hareketleri hızlanıp daha derinlere gitmek için sertleşirken dokunduğu yumuşak doku aklını kaybetmesine neden oluyordu. Eğer kendi parmakları bu derece hazla titremesine neden oluyorsa, Dük'ü içinde ağırlamanın ne denli yıkıcı olacağını düşünemiyordu bile.

Kirli düşleri ve parmakları yüzünden kısa sürede sona yaklaştığını anlamıştı. Erkekliği üzerinde dakikalarca öylece duran eli ile birkaç kere kendini sıvazladığında bütün menilerini suya bıraktı Seokjin. Orgazm eşliğinde deliğindeki tatlı noktaya yaptığı baskıyı devam ettirdiğinde erkekliğine sarılan elini hareket ettirmemesine rağmen menilerine akıtmaya devam etmiş, sonunda da yorgunlukla yığılıp kalmıştı.

"Hayatım?"

Kulaklarına dolan ses ile parmaklarını hızlıca kalçasından çekti ve kırdığı dizlerini düzeltti Seokjin. Kapı açılıp görüş açısına giren yüz ile üzerine çullanan utanç o kadar ağırdı ki, Seokjin yok olmayı diledi o an.

O'nu kesinlikle hak etmiyordu. Tatlı gülümsemesi ve karnında tutmayı alışkanlık haline getirdiği eli ile kendine doğru yaklaşan Jisoo'yu hak etmiyordu. 

On beşinde kendini sevmeyen bir adama mahkum kalan Jisoo, şimdi otuzunda da kendini aldatan bir adama mahkum olmuştu.

"Yıkanıyorum, Jisoo. Gelme, lütfen." diye seslendi Seokjin.

Ayak sesleri duran Jisoo, Seokjin'i paravanın yanından görse bile eşinin isteğine uyarak arkasını dönerek "Yemeğin hazır olduğunu haber vermeye gelmiştim," dedi. "Seni bekliyorum aşağıda."

Hamile haliyle bile hizmetçiler yerine kendi haber vermek için yukarı çıkan eşiyle Seokjin, sıkıca gözlerini kapatarak başının öne düşmesine engel olamadı. "Birazdan geliyorum," dedi zoraki çıkan sesiyle. 

"Sen iyi misin?" diye sordu Jisoo. On beş yıldır beraber yaşadığı adamın sesindeki garip tınıyı elbette ki fark etmişti.

"İyiyim," diye mırıldandı Seokjin. "İyiyim. Sadece soğuk aldım galiba."

"Sana ballı süt hazırlatayım o zaman. İçersin, bir şeyin kalmaz."

Seokjin, dizlerini kendine çekerek alnını yasladı. "Tamam, hayatım. Teşekkür ederim. Geliyorum birazdan."

Jisoo, neşeli adımlarla odadan çıkarken Seokjin birazdan geleceğini söylemesine rağmen uzun bir süre suyun içinde kaldı. Tek istediği yok olmaktı.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: May 01 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

beni öptüğün gece | taejinWhere stories live. Discover now