Defalarca aradı, hiçbirini açmadı, en sonunda kapısına dayandı ama Alparslan evde yoktu. Sözlerinin altında ezilerek evine döndüğünde kızına belli etmemek için sakladı göz yaşlarını Suna.
Gün boyu alışveriş yaparak keyifli zaman geçiren Dağlı ailesi akşam olduğunda gelmişti eve. Nadide Hanım çiçek gibi yapmıştı evi, fersah fersah temizlik kokusu geliyordu her yerden.
"Sağa dön kocam." Gökmen sağa döndü. "Şimdi sola." Yine döndü. "Şimdi dümdüz devam et."
"Sevda!" dedi kızarak. "Kusursuz yol tarifin için teşekkür ederim karım." Salona girip Sevda'yı dikkatlice koltuğa bıraktı.
"Aaa ne oldu?" diyerek geldi Nadi.
"Bir şey yok."
"Sevda, ne oldu?"
"Önemli bir şey yok Nadide, ayağım burkuldu. Ayağımda bir şey yok ama belim ağrıyor şu an."
"Sıcak su torbasını hazırlayacağım, krem süreceğim şimdi."
"Ben yapayım mı Gökmen?"
"Ne münasebet Nadi! Sen git çocuklara bak. Karıma elini sürme" deyip çıktı salondan.
"Sen ona bakma. Ev ne güzel kokuyor, ellerine sağlık."
"Bana da iyi geldi valla ama çıkmam lazım, adam arayıp duruyor."
"Tamam çık sen, biz hallederiz."
"Yemeği hazırlarım ama."
"Zahmet etme, yedik geldik. Sen çıkabilirsin gerçekten, burayı merak etme."
"Tamam o zaman, sabah görüşürüz."
"Aa şey, biz yarın Urfa'ya gidiyoruz. Bir hafta oradayız. Sen istediğin saatte gelip gidebilirsin."
" Ama oldu mu şimdi, ben işe yeni başladım."
"Planlarımız var Nadi, yaz tatili burada olmayacağız."
"Ek peki madem. İyi akşamlar."
"İyi akşamlar."
Nadide giderken Gökmen gelip karısıyla ilgilenmeye başladı. Bu sırada Alparslan'ın bir görünüp bir kaybolması ruh halinin berbat olduğunu gösteriyordu. Şimdi nerde kendini yiyordu acaba?
Alparslan ise şehri yukarıdan gören o yerde kendini düşünüyordu kalbi kırılmış her insan gibi. Sinirliydi, yumruklarını sıkmış sıcak sıcak ama hızlı hızlı soluyordu. Mihriban'ı valinin oğluyla gördü çarşıda, o an içinde karanlık tarafı uyandı.
Ee valinin oğlu tabi, sicili temiz. Onunla çay içer, neden içmesin ki. Kocasını o öldürmüş olamaz ve ondan alacağı intikamı yok. Göğsünü şişirerek aldığı nefesleri şiddetliydi. Her seferinde sevilmeyecek bir insan olduğunu görüyordu.
Bedeni fazlaca ısınmıştı, bir öfke patlaması yaşayacaktı. "Sana değer vermiştim" dedi dişlerini sıkarak. Bütün Mardin gözlerinin önündeydi, orada bir yerde yaşıyordu Mihriban.
"Aaaaaaaaa aaaaaaaah" diye kükrediği anda bazı insanlar dönüp dönüp baktı. "SANA DEĞER VERDİM" dedi şehre hesap sorar gibi. "SANA İNANMIŞTIM."
Nefes nefese oturdu betonun üstüne. Her seferinde aynı şey olamazdı. "Sende bir dur artık" deyip cebinden çıkardı telefonunu. Suna arıyordu. Siniri kenara çekildi. Suna onu hiç böyle görmedi, evlenmiş olsalardı hiç görmeyecekti de. "Efendim Suna."

ESTÁS LEYENDO
SEV'DAĞLI GELİN
Ficción GeneralMasada bakışmalar oluyordu, birinin söze girmesi için herkes birine kaş göz yapıyordu. Sevda, Şirin'le ilgileniyordu, o yüzden fark etmiyordu ki zaten hiçbir zaman da onların işine karışmazdı. "Sevda" dedi halası. "Efendim hala." "Kızım şey" deyince...